Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda dış politika gündemine ilişkin soruları yanıtladı.
Bakan Çavuşoğlu, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyelik süreçlerine ilişkin, tüm müttefiklerin, Türkiye'nin NATO'nun genişlemesine yönelik verdiği desteği bildiklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Ukrayna savaşından önce zirvelerde, dışişleri bakanları toplantılarında biz her zaman NATO'nun genişlemesinden yana tavır aldık. Makedonya, Karadağ gibi ülkeler olurken de aynı şekilde destekledik fakat şimdi NATO'ya üye olmak isteyen iki ülkenin teröre verdikleri destekten dolayı biz çekince koyduk ve Sayın Cumhurbaşkanı'mızın özellikle yaptığı açıklamadan sonra bir taraftan NATO bir taraftan diğer müttefikler, bir taraftan da üye olmak isteyen iki ülke ile temaslarımız da devam ediyor. Bu temaslarımızda da niye karşı olduğumuzu gayet güzel şekilde açıklıyoruz. Örnekleriyle açıklıyoruz, fotoğraflarla açıklıyoruz videolarla açıklıyoruz. Herkes Türkiye'nin bu güvenlik endişelerinin meşru olduğunu söylüyor, kabul ediyor."
İki ülkeden teknik bir heyetin Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal ile bir toplantı yaptıklarını hatırlatan Çavuşoğlu, toplantıda iki ülke temsilcilerine Türkiye'nin beklentilerini açıkça ifade eden bir yazılı belgenin verildiğini kaydetti.
Çavuşoğlu, terör örgütlerinin bu iki ülkede yapılanmalarının ve faaliyetlerinin olduğunu aktararak, "Bu müzakereleri sürdürdüğümüz bir zamanda dahi bu terör örgütleri paçavralarıyla Türkiye aleyhine gösterilerde bulunuyor. Avrupa Birliğinin (AB) de listesinde olan, NATO’nun listesinde olan bir terör örgütünün bu faaliyetlerine izin veriliyor. Diğer taraftan FETÖ'nün bu ülkelerde faaliyetleri var." ifadesini kullandı.
İki ülkenin, Türkiye'nin Suriye'de yine PKK/YPG'ye yönelik operasyonları sebebiyle, Türkiye'ye savunma sanayi ürünlerinde ihracat kısıtlaması getirdiklerini hatırlatan Çavuşoğlu, bu iki ülkenin güvenlik endişelerinin yanında Türkiye'nin güvenlik endişesini anlamaları gerektiğini vurguladı.
Çavuşoğlu, iki ülkenin terörle mücadele kanunlarında değişiklik yapmaları gerektiğini belirterek, bu değişim sağlanmadıkça Türkiye'nin pozisyonun değişmeyeceğini söyledi.
"Biz burada yazılı şekilde belgeleri verdik. Bu hükümetler değişebilir, yarın başka hükümetler gelebilir, 'Bizim bundan haberimiz yoktu' diyebilir. Üye olduktan sonra tutumları değişebilir. O yüzden her şeyi yazılı veriyoruz, yazılı istiyoruz." değerlendirmesinde bulunan Çavuşoğlu, iki ülkenin terör örgütlerine yönelik kanunlarını değiştirmeleri gerektiğinin altını çizdi.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in Türkiye'nin güvenlik endişelerinin karşılanması gerektiğini her seferinde gündeme getirdiğini dile getiren Çavuşoğlu, Stoltenberg'in üç dışişleri bakanının bir araya gelmesi teklifinde bulunduğunu aktardı.
Fransa ve Almanya'nın Ankara büyükelçileri PKK'nın bu ülkelerdeki gösterileriyle ilgili Bakanlığa çağrıldı
Çavuşoğlu, Almanya ve Fransa'da terör örgütleri paçavralarıyla yapılan eylemlere ilişkin de şöyle dedi:
"Dün iki büyükelçiyi de Bakanlığa çağırdık ve tepkimizi gösterdik, sert şekilde uyardık. Misyonlarımız da o ülkelerde temaslarda bulundular. Ayrıca her iki ülkeye teröristlerin bu gösterilerine izin verdikleri için notayı da dün büyükelçilerine verdik. Hem Almanya hem Fransa'nın büyükelçilerini arkadaşlarımız Bakanlığa çağırdı tepkimizi gösterdi aynı şekilde notayı da bu iki ülkeye verdik ve bir daha tekrarlanmaması gerektiğini de söyledik."
NATO, İsveç ve Finlandiya'nın üyelik sürecini birlikte yürütmek istediklerini, iki ülke politikaları arasında farklılıkların olduğunu anlatan Çavuşoğlu, "Finlandiya'ya görece olarak daha sıcak bakabiliriz ama burada şartlar belli bu şartların her ikisinin de yerine getirmesi gerekiyor." diye konuştu.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin pozisyonun net olduğuna işaret ederek, Yunanistan'ın Makedonya'dan NATO'ya ve AB'ye üye olabilmesi için ismini değiştirme şartını hatırlattı.
"Gerek BM de gerekse diğer uluslararası örgütlerde ve ülkelerde bunun artık 'Türkiye' olarak değiştiğini görmelerini sağladık"
Türkiye'nin uluslararası arenada "Turkey" yerine "Türkiye" ifadesinin kullanımına yönelik çalışmalara değinen Çavuşoğlu, "İletişim Başkanlığımızla beraber, güzel bir çalışma yaptık, bunun güzel bir zeminini hazırladık. Gerek Birleşmiş Milletler (BM) de gerekse diğer uluslararası örgütlerde ve ülkelerde bunun artık 'Türkiye' olarak değiştiğini görmelerini sağladık." dedi.
Çavuşoğlu, Türk Hava Yollarının "Hello Türkiye" kampanyasının 30 milyondan fazla kişi tarafından görüldüğünü, BM ve diğer uluslararası örgütlere gönderecekleri mektupla artık diğer dillerde de "Türkiye" isminin nasıl yazılacağını göstereceklerini söyledi.
"Elimiz kolumuz bağlı kalacak değiliz"
Çavuşoğlu, Suriye'nin kuzeyinde terör örgütü PKK/YPG'nin kontrolündeki bölgelere olası operasyonun diplomatik altyapısı hazırlıklarına ilişkin sorusu üzerine, terör örgütünün her iki ülke için de tehdit olduğunu belirtti.
Suriye içinden Türkiye'ye yönelik saldırılar ve Türkiye'de terör saldırıları olduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, "Sonuçta bu bölgeleri terörden temizlememiz gerekiyor." dedi.
Çavuşoğlu, 2019'da Barış Pınarı Harekatı'nı başlattıklarını ve Suriye içinde önemli bir bölgeyi terörden temizlediklerini kaydederek, bölgede halen teröristler olduğunu ifade etti.
ABD ve Rusya'yla Ekim 2019'da bir mutabakata vardıklarını ve bu ülkelerin bölgedeki teröristleri temizleme sözü verdiğini hatırlatan Çavuşoğlu, şöyle dedi:
"Bugüne kadar temizleme oldu mu? Hayır. Son zamanlarda bu bölgede var olan teröristler, hem bu operasyon bölgelerimize yönelik saldırılarını artırdı. Orada hem sivillere yönelik pazarlar, marketler, okullar, hastaneler, hem de güvenlik güçlerimize yönelik. Suriye'den Türkiye'ye yönelik saldırılar da arttı. Bu tehdit bu saldırılar artarak devam ederken biz elimiz kolumuz bağlı kalacak değiliz. Bu terör tehdidini içerde de dışarıda da Irak'ta da Suriye'de de nerede olursa olsun temizlemek bizim görevimiz. Milletimize karşı görevimiz. Bu ulusal güvenlik meselesi." dedi.
"Bizim uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız var"
BM Şartı'nın 51. Maddesi'ne işaret eden Çavuşoğlu, "Bizim uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız var. Terör tehdidi, güvenlik tehdidi sınırın diğer tarafında geldiği zaman buna göz yumacağız diye bir şey yok." ifadesini kullandı.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin söz konusu harekatlarının meşruiyetini ve gerekçelerini her yerde anlattıklarını dile getirerek, "Bazen telefon açanlar oluyor. 'Ya bunu yapmasanız ne olur?' İşte ABD'den mesajlar geliyor ya da söylüyorlar. Sen önce yükümlülüğünü yerine getir." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine olası bir operasyon düzenlemesi konusunda bu ülkelerden bir telkinin gelip gelmediğinin sorulması üzerine Çavuşoğlu, bu yönde telkinler geldiğini aktardı.
Çavuşoğlu, PKK/YPG'nin bölücü ajandayı devam ettirebilmek için çok ciddi baskıları olduğuna değinerek, PKK/YPG'nin her bakımdan bölgenin istikrarını bozduğunun altını çizdi.
"Bölge ülkeleri, Rus güçlerinin Suriye-Ürdün sınır bölgesinden çekildiğini söylüyor"
Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya'nın Suriye'deki bazı askeri noktalardan çekilip çekilmediğine ilişkin tespitlerinin sorulması üzerine Çavuşoğlu, Rusya'nın bölgede önemli iki üssü olduğunu ve buralardaki mevcudiyetinin devam ettiğini söyledi.
Çavuşoğlu, öte yandan içeride bazı bölgelerden başka bölgelere doğru kaydırma olduğunu gördüklerini ifade ederek, "Son görüştüğümüz bölge ülkeleri, Rus güçlerinin Suriye-Ürdün sınır bölgesinden çekildiğini, içeriye doğru gittiğini söylüyor. Onun hatta başka etkileri de varmış. Özellikle Ürdün'e yönelik uyuşturucu kaçakçılığı gibi olumsuz etkilerini gördüğünü de söylüyorlar." dedi.
"Yunanistan bu adaların statüsünü bozmuştur"
Yunanistan'ın Doğu Ege Adaları'nı silahlandırmasına değinen Çavuşoğlu, "Bu adı geçen adaların bir kısmı 1923 Lozan Anlaşması, bir kısmı da 1947 Paris Anlaşması'yla Yunanistan'a verilen adalar. İşte 1947'de İtalyanların Yunanistan'a verdiği adalar ve her iki anlaşmada da bir şart var; Yunanistan bu adaları silahlandırmayacak, silah yerleştirmeyecek." ifadelerini kullandı.
Yunanistan'ın ilgili adaları silahlandırma çalışmalarını önce inkar ettiğini, sonrasında ise silahlandırdığını kabul ettiğini kaydeden Çavuşoğlu, Atina yönetiminin "Türkiye'den tehdit var" gerekçesini ortaya attığını dile getirdi.
Türkiye'nin, Yunanistan'a ilgili adalar konusunda gerekli uyarıları yaptığını belirten Çavuşoğlu, "Birleşmiş Milletlere (BM) iki mektup gönderdik. Birincisinde Yunanistan'ın bu adaları silahlandırdığını ve bunun iki anlaşmaya aykırı olduğunu söyledik. İkincisinde daha detaylı şekilde hukuki veçheleriyle izah ettik. Yunanistan bu adaların statüsünü bozmuştur, dolayısıyla Yunanistan'ın bu adaları silahsızlandırması gerekir. Aksi takdirde egemenlik tartışması başlar. Çünkü (adalar) bu şartla verilmiş." dedi.
Çavuşoğlu, Yunanistan'ın ilgili adalar konusunda uluslararası hukuku ihlal ettiğinin altını çizerek şöyle devam etti:
"Tamamen samimiyetsizlik. Ege konularında, Doğu Akdeniz konularından da işine gelmeyen konularda çekincelerini de sözleşmeye koymuştur. İşte, adaların silahsızlandırılması statüsüyle ilgili yine hava sahası, yine deniz yetki alanları. Yani bizimle çözmesi gereken tüm konularda. Neden çekince koyuyor? Çünkü 6 millik karasularının üstünde 10 millik hava sahası iddiasında bulunuyor. Sürekli 'Türkiye hava sahanımızı ihlal ediyor' gibi uluslararası topluma da şikayet ediyor ya onun gerekçesi bu. ABD Dışişleri Bakanlığı bile Kongre'ye bir mektup gönderirken böyle bir şeyin olmayacağını açıkça söylüyor."
ABD'nin son zamanlarda Türkiye ve Yunanistan'la, Kıbrıs'ta da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında izlediği denge politikasını bozduğuna işaret eden Çavuşoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"(ABD) Kendilerine uyarıları da yaptık. Sonuçta (Yunanistan'ın) bu adaları silahsızlandırması lazım. 'Buradaki silahlardan biz çok korkuyoruz, Yunanistan'dan korkuyoruz' anlamında değil. Yunanistan diyor ki 'Türkiye'den tehdit var. O tehdit gerekçesiyle biz buraya silah koyuyoruz. Yani böyle tehdit karşısında koyuyoruz' diyor ama bu silahların ne faydası olacak. Hiçbir faydası olmaz. Yunanistan diyor ki 'Türkiye bizim egemenliğimize göz dikmiş genişleme politikası uyguluyor o nedenle bu taleplerde bulunuyor, o nedenle bu mektupları yazıyor' diyor. Oysa genişleme politikası izleyen Yunanistan. (Yunanistan) Adaların statüsünü de bozuyor, ihlal ediyor. Biz uluslararası hukuk diyoruz. Uluslararası hukuk da gayet açık. Anlaşmalar gayet açık. Dolayısıyla Yunanistan bu ihlaller konusunda geri adım atmazsa adaların egemenliğini tartışmaya açacağız diyoruz. Yazdığımız mektup gayet açık, net. Yunanistan demagoji yapıyor."
"Genel özellikleri bu maalesef, samimiyet yok"
Çavuşoğlu, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis'in ABD Kongresi'nde Türkiye aleyhinde yaptığı konuşma ve Atina yönetiminin Türkiye'ye karşı tavrında değişimlere ilişkin, "(Yunan yetkililerin) Aslında genel karakteristik yapısı." değerlendirmesinde bulundu.
Yunan yetkililerin, Türk yetkililerle yaptıkları toplantılar öncesinde ve sonrasında farklı tavırlar izlediklerini kaydeden Çavuşoğlu, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın Ankara'da kendisiyle yaptığı basın toplantısı öncesinde Türkiye'ye karşı olumsuz bir şey söylemeyeceğini dile getirdiğini ancak basın toplantısında Türkiye'ye karşı saldırgan ifadeler kullandığını anımsattı.
Çavuşoğlu, "Yani genel özellikleri bu maalesef, samimiyet yok. Bir de her gün Türkiye'ye 5-10 defa saldırmazlarsa kendi halklarını tatmin edemeyeceklerini düşünüyorlar. Bizim halkımızda, bizim milletimizde böyle bir gündem yok. Böyle bir kompleks içinde değiliz. Elbette hakkımızı savunuyoruz, çıkarlarımızı savunmak zorundayız. Her gün Yunanistan'a 5 defa saldıralım, 5 defa eleştirelim diye bir şey yok. Halkımızdan da beklenti yok. Halkımızın beklentileri belli. Ne yapmamızı istiyorsa bize söylüyorlar." diye konuştu.
Başbakan Miçotakis'in sadece Türkiye'yi eleştirmekle kalmadığını ve bir NATO müttefiki ülkenin aleyhine özellikle savunma sanayisiyle ilgili lobi faaliyetleri yürüttüğünü vurgulayan Çavuşoğlu "Bu müttefiklik ruhuyla bağdaşır mı? Bağdaşmaz." dedi.
Çavuşoğlu, Yunan tarafının, Selanik'te yapılması planlanan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi Toplantısı için de 7 senedir tarih vermediğini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin ilgili toplantıya katılmayacağını ilan ettiğini anımsatarak, şunları kaydetti:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla biz yazıyı da hazırladık, artık bu mekanizmayı da sonlandırıyoruz. Yani bir taraftan Yüksek Düzeyli İşbirliği (Konseyi Toplantısı) diyeceksin bir taraftan da her platformda Türkiye'nin aleyhine yalan, iftira ve Türkiye'nin almak istediği bir ürüne karşı gidip (ABD) Kongre'de başka yerde aleyhte lobi yapacaksın. Bu durumda nasıl olacak? Yunanistan'ın bu tutumlarını gözden geçirip bu yanlışlardan geri dönmesi gerekiyor. Biz iyi niyetle yaklaşıyoruz ama karşı tarafta iyi niyet yok. Tam tersi husumet var. Hep nefret besliyorlar. Aleyhimize konuşsunlar problem yok. Her konuda görüş birliği içinde olmamız şart değil, görüş ayrılığında olduğumuz konular da açık. Yeni ismiyle istişari görüşmeleri de bu sebeple yapıyoruz zaten."
"(Ukrayna-Rusya savaşı) Türkiye, barış için çok çaba sarf etti"
Ukrayna-Rusya savaşının diplomatik çözümüne ilişkin soru üzerine Çavuşoğlu, Türkiye'nin, Rusya-Ukrayna savaşından önce ve savaşın başlamasının ardından barış için çok çaba sarf ettiğini söyledi.
Çavuşoğlu, İstanbul'daki Rusya-Ukrayna-Türkiye üçlü müzakerelerinde Rusya ve Ukrayna taraflarının birbiriyle anlaşmasının çok yakın olduğunu, ancak toplantının ardından havanın değiştiğini ifade etti.
Buça ve İrpin'den görüntülerin ortaya çıktığını hatırlatan Çavuşoğlu "Ondan sonra diplomasiden yavaş yavaş uzaklaşma gördük müzakerelerde." diye konuştu.
Çavuşoğlu, daha sonra taraflar arasında sahada askeri mücadeleyle bu işin sonlandırılabileceği kanaatinin oluştuğunu, savaşın bitmesini istemeyen ülkelerin de bunu pompaladığını belirterek, "Fakat son zamanlarda savaşarak bu işin kısa sürede sona ermeyeceğini, taraflardan bir tanesinin zafer elde edemeyeceğini herkes gördü. Savaşın bitmesini istemeyen ülkeler de görmeye başladı." dedi.
Bu nedenle de tekrar müzakere masasına dönme eğiliminin olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, "Biz zaten Türkiye olarak samimi çaba sarf ediyoruz. Zaten dürüst bir arabulucu, kolaylaştırıcı olarak üzerimize düşeni yapıyoruz. Bu yeni ortamda tekrar müzakereye dönme atmosferinde bizim tarafları tekrar bir araya getirme, hatta liderler düzeyinde bir araya getirme konusu var." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, diyalog ve müzakereyle bu savaşı bitirmek gerektiğinin altını çizerek, savaşın maliyetinin Ukrayna'ya çok büyük olduğunu dile getirdi.
Savaşın sadece Ukrayna'yı değil, tüm dünyayı etkilediğini kaydeden Çavuşoğlu, ramazanın son günlerinde yaptığı Latin Amerika turunda bölge halklarının tahıl ve gübre konusunda endişeli olduğunu fark ettiğini aktardı.
Çavuşoğlu, Rusya-Ukrayna savaşının küresel enflasyonu etkilediğinin altını çizdi.
İstanbul'daki Rusya-Ukrayna-Türkiye toplantısında havanın değişmesinde üçüncü tarafların müdahalesi olup olmadığının sorulması üzerine Çavuşoğlu, üçüncü ülkelerde "bu savaş bitmesin, Ukrayna'ya daha fazla destek verelim, Ukrayna kısa zamanda topraklarını geri alacak" yaklaşımı olduğunu söyledi.
Çavuşoğlu, Buça ve İrpin'den gelen görüntüler sonrasında yavaş yavaş masadan uzaklaşma olduğunu gördüklerini ifade etti.
"Tahıl taşıyan gemilerin limanlardan güvenli şekilde çıkarılması konusunda önemli rol üstleniyoruz"
Avrupa ülkeleri, Rusya'dan enerji ithalatını sürdürürken, Rusya'ya yaptırımların etkisi olup olmayacağına ve Türkiye'nin yaptırımlar konusundaki tavrına ilişkin soruya yanıt veren Çavuşoğlu, Rusya'ya yaptırımların etkisinin sadece yaptırım uygulanan ya da yaptırımı uygulayan ülkeler üzerinde değil, herkes üzerinde hissedildiğini söyledi.
Çavuşoğlu, yaptırımlara dahil olmamasına rağmen en çok etkilenen ülkelerden birinin Türkiye olduğunu belirterek, Türkiye'nin başından beri tavrının net olduğunu, prensip olarak BM yaptırımlarına katılacağını söylediğini, bunun ilkeli bir duruş olduğunu dile getirdi.
Şu anda süreç içinde olduklarını, kolaylaştırıcı rol üstlendiklerini ve herkesin de bunu takdir ettiğini vurgulayan Çavuşoğlu, "Şimdi ben yaptırımların içine girsem bu rolü sürdürebilir miyim? Yok. Bizim bu rolü sürdürmemizin faydasını da herkes görüyor. Ayrıca yaptırımlara dahil olmamamızın faydasını gören de çok, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere." dedi.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerinin de olduğunu anımsatarak, "Şu anda tahıl taşıyan gemilerin limanlardan güvenli şekilde çıkarılması konusunda önemli rol üstleniyoruz." diye konuştu.
Türkiye'nin Rusya'ya yönelik yaptırımlara katılmadığı gibi yaptırımların Türkiye üzerinden bypass edilmesine de müsaade etmeyeceklerini kaydeden Çavuşoğlu, bu tutumu sürdürmeye devam edeceklerini belirtti.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin, Rusya ve Ukrayna arasında güven artırıcı önlemler konusunda yardımcı olmak için çalıştığını da vurgulayarak, tahıl taşıyan gemilerin savaş bölgesinden çıkması önündeki engellere değindi.
Engellerden birinin Odessa bölgesinde Ukrayna'nın denize yerleştirdiği mayınlar olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, bir diğerinin ise Rus gemilerine uygulanan sigorta alanında yaptırım ve uluslararası limanlarda uygulanan hizmet sunmama durumu olduğunu kaydetti.
Mayınların teknik olarak 1-2 haftada temizlenebileceğini söyleyen Çavuşoğlu, "Ukrayna, buradan Rus savaş gemilerinin Odessa limanlarına girmesini istemiyor. Rusya da bu koridordan yük taşıyacak gemilerin Ukrayna'ya silah taşımasını istemiyor. Tüm bunlardan nasıl emin olacaklar? Bir denetim mekanizması da olması lazım. Dün akşam sayın (Vladimir) Putin'in de (Vladimir) Zelenskiy'nin de bu konuda iş birliği yapabileceğini öğrenmiş olduk." diye konuştu.
Türkiye'nin bu konuda Birleşmiş Milletler ile çalıştığını ifade eden Çavuşoğlu, "BM'nin bir teklifi var. BM, Türkiye, Rusya ve Ukrayna'dan oluşan dörtlü bir temas grubu oluşturulması. Biz buna prensip olarak 'evet' dedik. Teknik düzeyde bir toplantı gerçekleştirme fikri ortaya çıktı. Henüz bu konuda tam bir mutabakat sağlanmış değil." dedi.
Çavuşoğlu, Rusya ve Ukrayna'nın da prensipte bu konuda anlaştığını ancak detayların hala müzakere edilmesi gerektiğini söyledi.
Lavrov 8 Haziran'da Türkiye'ye gelecek
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un, beraberinde bir heyetle 8 Haziran'da Karadeniz'de buğday meselesini de kapsayan bir güvenlik koridorunun açılması konusunu görüşmek üzere Türkiye'ye geleceğini de belirten Çavuşoğlu, şunları söyledi:
"Lavrov 8'inde Türkiye'ye geliyor. Ukraynalılara da söyledik. Her zaman kapımız açık, sadece tek tarafla görüşüyoruz imajı vermek istemediğimizi (Ukrayna) Dışişleri Bakanı Dimitro Kuleba'ya söyledim. Askeri bir heyetle gelecek. Bu güvenli koridorun oluşması, gemilerin girip çıkması için neler yapılması gerekiyor, bizim Milli Savunma Bakanlığımız ve askerlerimiz, ilgili birimlerimizle oturacağız ve bunları teknik olarak görüşeceğiz."
Bu konunun önemli olduğunu ve dünyada ciddi sıkıntılar yaşandığını ifade eden Çavuşoğlu, Türkiye'nin de bu konunun çözülmesinde kilit bir rol oynadığına vurgu yaptı.
Farklı ülkelerden mevkidaşlarını bu ve gelecek hafta Türkiye'de ağırlayacaklarını belirten Çavuşoğlu, "Cumhurbaşkanımız bize talimat verdi. Tamamen bu konuya odaklanmamız gerektiğini söylediler. Gece-gündüz bu koridorun açılması için neler yapılması gerekiyor ona odaklanacağız. En önemli ve öncelikli konu bu. Bu çözülürse iki ülke arasında önemli bir güven artırıcı adım atılmış olacak." değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, dörtlü temas grubunun oluşturulması, faaliyetlerin gözlemlenmesi ve endişelerin giderilmesi için bir merkezin kurulmasının da gündemde olduğunu açıkladı.
"(ABD) Kongrede F16'ların Türkiye'ye verilmesi konusunda bir eğilim var"
Çavuşoğlu, F-16 konusunda Türkiye-ABD askeri makamlarının görüştüğünü ve sürecin olumlu seyrettiğini söyledi.
ABD yönetiminin de gerek Türkiye ile temaslarında gerekse kongreyle kendi içlerinde değişik kurumlarla temaslarında bu işe sıcak baktığını gerekçeleriyle anlattığını kaydeden Çavuşoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"Önümüzdeki günlerde, askeri makamlar arasında varılacak teknik detaylar konusunda mutabakatın zamanlamasına bağlı. Ondan sonra resmi talep ayrıca ABD de kongreden de onay için başvuracak. Kongrede F16'ların Türkiye'ye verilmesi konusunda bir eğilim var, bir eğilimin olduğunu görüyoruz. F-35 tabii Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) yaptırımları kapsamında ve ilgili yasanın değişmesi gerekiyor kongrede. Biz de diyoruz ki, ya bizi buraya alın ya da bizim verdiğimiz para var, parayı iade edin. F-35 projenin ortaklarından bir tanesi Türkiye, 9 ortağından bir tanesi. Bu işin çözülmesi gerektiğini söylüyoruz. ABD ile stratejik bir mekanizma kurduk, bu mekanizma ABD'nin teklifiyle, ABD Başkanı Joe Biden'ın teklifiyle, Cumhurbaşkanımızın da olur demesiyle kuruldu. İlk bakan yardımcıları seviyesinde toplantıyı burada yaptık, bakan seviyesinde de New York'ta gerçekleştirdik. Bu mekanizmanın da amacı tüm bu sorunları aşmak, çözmek."
Türkiye ile İsrail arasındaki diyalog sürecine ilişkin Çavuşoğlu, Ankara ile Tel Aviv arasında eski İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu döneminde yakalanmayan bir diyalog fırsatının ortaya çıktığını belirtti.
Filistin ve İsrail'e 24-25 Mayıs tarihlerinde yaptığı ziyaretine ilişkin bilgi veren Çavuşoğlu, Filistin yönetimiyle yaptığı görüşmede gündeme gelen konuları İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid ile yaptığı görüşmede de gündeme getirdiğini, bunun da son derece faydalı olduğunu ifade etti.
Ankara ile Tel Aviv arasındaki ilişkilerde, diyaloğun ve çalışmanın mevcut olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, "(İsrail Dışişleri Bakanı Yair) Lapid'in Türkiye ziyareti marjında büyükelçi ataması konusunu ele alacağız. O şekilde mutabık kaldık. (İlişkilerde) Şöyle bir yol haritası demeyelim de önümüzdeki süreçte bu diyaloğu devam ettirme konusunda mutabıkız. " dedi.
İsrail'in, vatandaşlarına Türkiye'ye yönelik seyahat uyarısı konusuna değinen Çavuşoğlu, söz konusu uyarının Türkiye'ye olan güvenle alakalı olmadığını ve başka bir nedenle yapıldığını öncesinde de Tel Aviv'in Ankara'yı bilgilendirdiğini kaydetti.
Çavuşoğlu, Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret hacminin 9 milyar dolara yaklaştığını, Türkiye'ye ve Türk ürünlerine ciddi bir ilginin olduğuna dikkati çekti.
"İsrail ile diyalog sürecimiz, Filistin davası pahasına değil"
Çavuşoğlu, Türkiye ile İsrail arasındaki diyalog sürecine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
"İsrail ile bu diyalog sürecimiz, Filistin davası pahasına değil. Bunu her zaman söyledik. Filistin konusunda, Kudüs konusunda, Mescid-i Aksa konusunda hassasiyetlerimizi hem basın toplantısında hem de ikili görüşmede de söyledik. Ayrıca bu diyaloğun gerginliğin yatıştırma konusunda faydasının olduğunu görüyoruz. Ramazanda Cumhurbaşkanı'mızın (Recep Tayyip Erdoğan) (İsrail Cumhurbaşkanı Isaac) Herzog'u aramasından sonra Mescid-i Aksa'ya (İsrail hükümeti) Müslüman olmayanların alınmaması kararı (aldı)."
Aşırı sağcı fanatik Yahudi yerleşimcilerin, 1967'de İsrail'in Doğu Kudüs'ü işgal etmesi dolayısıyla 29 Mayıs'ta gerçekleştirdikleri "bayrak yürüyüşü" konusunda Türkiye'nin Tel Aviv yönetiminin uyardığını kaydeden Çavuşoğlu, "Gerginlik olmaması iyi ama Filistinlileri bu şekilde kışkırtacak adımlardan vazgeçmesi gerekiyor. İllegal yerleşim yerlerden vazgeçmeleri gerekiyor. Kudüs'ün ve Mescid-i Aksa'nın statüsünü koruyacaklarını söylüyorlar ama bunu uygulamada da görmek istiyoruz." diye konuştu.
İsrail ile bir diyalog sürecinin olduğunu ancak Türkiye'nin kırmızı çizgilerinin belli olduğuna vurgu yapan Çavuşoğlu, "Filistin davası, Kudüs, Mescid-i Aksa, buranın (Mescid-i Aksa'nın) statüsü bizim için çok hassastır. Bunu da zaten İsrail yönetimi de biliyor." ifadelerini kullandı.
"East-Med'in uygulanabilir olmadığını anladılar"
Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı (East-Med) projesine ve İsrail gazının uluslararası piyasaya ulaştırılması konusuna ilişkin soruyu Çavuşoğlu, şöyle yanıtladı:
"İsrail, elinde şu anda mevcut olan gazı kendi ihtiyacı dışında bir tek Mısır'a veriyor. Bir boru hattıyla Mısır'a gaz satıyor. Diğer taraftan sondaj faaliyetleri, araştırma faaliyetleri devam ediyor. Tabii buradaki rezervlerin miktarı çok önemli. Bu miktar, komşu ülkelerin dışında uluslararası piyasaya ihraç edilecek seviyede ise bunun uluslararası piyasaya ulaştırılması için en ekonomik güzergah Türkiye. East-Med siyasi bir hamleydi. Bizim uyarılarımız da oldu, en sonunda anladılar. Başta ABD olmak üzere bunun siyasi bir proje olduğunu, uygulanabilir olmadığını anladılar."
Abluka altındaki Gazze Şeridi'nin karşısında sondaj veya bir faaliyet olması durumunda Filistinlilerin haklarının korunması gerektiğinin altını çizen Çavuşoğlu, "Gazze'nin münhasır ekonomik bölgesinde bir sondaj veya faaliyet olacaksa İsrail ve Filistin arasında hakça paylaşım anlaşması yapılması gerekiyor. Bu konuda gerekli telkinlerde de bulunduk." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin enerji ihtiyaçlarını karşılaması konusunda bir taraftan kaynak çeşitliliğini artırdığını diğer taraftan da yenilenebilir enerjiye yaptığı yatırımla doğal gaz ihtiyacına bağımlığı da azalttığını kaydeden Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Bizim ülke olarak bir sıkıntımız yok ama tabii gaz ve enerji konusu, fiyatlar arttığı zaman, herhangi bir yerde sıkıntı olduğu zaman hepimiz etkiliyor. Türkiye tedarik konusunda çok önemli bir ülke oldu. İnşallah kendi gazımız da piyasaya girdiği zaman iyi bir üretici ülke haline geleceğiz ama şu anda (İsrail gazının) Türkiye üzerinden uluslararası piyasaya gitmesi konuşuluyor. En uygulanabilir güzergah da Türkiye."
Türkiye-Suudi Arabistan ilişkileri
Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi sürecinde değişik düzeyde temasların devam ettiğini aktaran Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen ay Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaretinin son derece faydalı olduğunu belirtti.
Çavuşoğlu, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Türkiye'ye ziyaretinin bu ay içinde yapılmasının planlandığı ama gelecek dönemde gerçekleştirilmesi konusunda mutabık kalındığı ifade etti.
Suudi Arabistan ile Türkiye arasında geçmişte bazı olumsuz şeyler olduğuna söyleyen Çavuşoğlu, bunların yavaş yavaş düzeldiğini, ilişkilerde tekrar eski günlere dönülmesi, daha iyi duruma gelmesi için Riyad yönetimiyle birlikte çalıştıklarını kaydetti.
Türkiye-Mısır ilişkileri
Türkiye ile Mısır arasındaki yatırımların arttığını, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 8 milyar doları aştığını dile getiren Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Mısır ile ilişkileri tekrar normalleştirmek için temaslar oldu. Bakan yardımcıları düzeyinde iki görüşme oldu. En son (Mısır Dışişleri Bakanı) Samih Şukri ile bir görüşmem olmuştu. Önümüzdeki dönemde bakan düzeyinde görüşme konusunda mutabık kalmıştık. Önümüzdeki süreçte bu konuda adımlar atılacak. Yani şöyle söyleyebilirim, Suudi Arabistan ile şimdi daha hızlı ilerliyor. Birleşik Arap Emirlikleri'yle (BAE) çok daha hızlı ilerledi. Hemen bir ziyarette çok adım atıldı. Görece olarak Mısır ile olan süreç biraz daha yavaş gidiyor. O tarafı bu tarafı suçlamak için değil ama diğerleriyle kıyasladığımız zaman biraz daha yavaş gidiyor ama herhangi bir sorun yok."
Türkiye-BAE ilişkileri
Ankara ile Abu Dabi arasındaki ilişkilere de değinen Çavuşoğlu, iki ülke arasında siyasi, terörle mücadele, güvenlik, üçüncü ülkelerde iş birliği gibi birçok iş birliğini geliştirebilecek alanlar olduğunu söyledi.
Türkiye ile BAE'nin karşılıklı olarak her iki ülkenin firmaları için yatırım ve ticaret konusunda ciddi fırsatları sunduğunu dile getiren Çavuşoğlu, Ankara ile Abu Dabi arasında ilişkilerin normalleşmesinden sonra Türk firmalarının BAE'ye döndüğünü sözlerine ekledi.