Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkezinde büyükelçilerle iftarda bir araya geldi.
Burada yaptığı konuşmaya tüm katılımcılara davetlerine icabet ettikleri için teşekkür ederek başlayan Erdoğan, ramazan ayının tüm insanlığa barış, huzur ve esenlik getirmesini Allah'tan niyaz etti.
Koronavirüs salgını nedeniyle son iki yıldır iftar buluşmalarını gerçekleştiremediklerini anımsatan Erdoğan, salgın şartlarının hafiflemesi sonrası büyükelçilerle bir araya gelmekten dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Salgında hayatını kaybeden vatandaşları için büyükelçilere taziyelerini ve başsağlığı dileklerini sunan Erdoğan, "İnsanlığın son iki yılına damga vuran bu salgın hepimize ramazanın da temsil ettiği dayanışma, yardımlaşma, barış ve hoşgörü içinde yaşama gibi erdemlerin önemini tekrar hatırlatmıştır. Yine bu süreçte onca gelişmişliğe ve ekonomik refaha rağmen insani değerlere sahip çıkma hususunda ciddi eksiklerimizin olduğunu gördük." diye konuştu.
Uluslararası kuruluşların ve ekonomik bakımdan müreffeh ülkelerin salgın döneminde iyi bir imtihan veremediğini belirten Erdoğan, "Bizi birbirimize yakınlaştırması, empati duygularımızı harekete geçirmesi gereken bu salgın tam tersine toplumlar arasındaki uçurumları daha da derinleştirdi. Virüse karşı en etkili silahımız olan aşının zenginler kulübü üyesi ülkelere mahsus bir ayrıcalık gibi algılanması, aşıya henüz ulaşamamış milyarlarca insanın mevcudiyeti durumun vahametini ortaya koyuyor." dedi.
Türkiye olarak, vatandaşlarına birinci sınıf sağlık hizmeti sağlarken dost ve kardeş ülkelerin salgınla mücadelelerine de destek olduklarını söyleyen Erdoğan, dayanışmanın gücüne ve paylaşmanın bereketine inanarak ilk günden itibaren ellerindeki imkanları tüm insanlığın istifadesine sunduklarını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son iki yılda 160 ülkeye ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi malzeme desteğinde bulunduk. Bugüne kadar 19 ülkeye 6,3 milyon doz aşı hibesi yaptık. İstanbul'da düzenlediğimiz 3'üncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesinde Afrika'ya 15 milyon doz aşı yardımında bulunacağımızı açıklamıştım. 20 Şubat'tan bu yana 11 Afrika ülkesine içinde yerli aşımız TURKOVAC'ın da olduğu toplam 4 milyon 870 bin doz aşı hibe ettik. Aşı hibelerimizi ve tıbbi malzeme desteklerimizi inşallah devam ettireceğiz. Rabbimden bizi ve tüm insanlığı böylesi bir musibetle bir daha karşı karşıya bırakmamasını niyaz ediyorum." ifadelerini kullandı.
"Küreselleşmeyle beraber birbirimize karşı yükümlülüklerimiz de artıyor"
Son asrın en büyük sağlık krizi olarak nitelenen salgının, yol açtığı acılarla beraber tüm ülkeler için bir nefis muhasebesine vesile olmasını dileyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Afrikalı, Asyalı, Amerikalı, Avrupalı olmadan önce bizler birer insanız. Nerede yaşarsak yaşayalım inancımız, kültürümüz, dilimiz, ten rengimiz ne olursa olsun hepimiz 8,5 milyarlık büyük insanlık ailesinin fertleriyiz. İnsanlık ailesinin üyeleri olarak sadece birbirimize karşı değil, aynı zamanda evlatlarımıza, gelecek nesillere karşı da sorumluyuz. Hiçbirimizin kendi fildişi kulesine çekilip diğerinin yaşadığı sorunları, sıkıntıları, felaketleri görmezden gelme lüksü yoktur. Küreselleşmeyle beraber birbirimize karşı yükümlülüklerimiz de artıyor. Biz unutsak, biz kabul etmeye yanaşmasak bile yaşanan her hadise bize tüm insanlığın aynı gemide olduğunu tekrar hatırlatıyor. Çatışmalardan ekonomik krizlere, salgından çevre felaketlerine kadar bu acı hakikate pek çok alanda şahitlik ediyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak bu gerçekler ışığında mesuliyetlerini yerine getirmenin ve krizlerde yapıcı rol oynamanın çabasında olduklarına işaret ederek, şunları söyledi:
"Ukrayna krizinde yaşananlar, ülkemizin barışı, istikrarı, insanı ve insan hayatını merkeze alan girişimci dış politikasının en son örneğidir. İki komşumuz arasında başlayan çatışmalara son verebilmek adına yoğun diplomatik gayret sergiledik. Antalya Diplomasi Forumu'nda Ukrayna ve Rusya'nın Dışişleri Bakanlarının, Dışişleri Bakanımın da katılımıyla bir araya gelmelerini temin ettik. Ardından da tarafları yüz yüze müzakerelerini sürdürmeleri amacıyla İstanbul'da misafir ettik. Bu görüşmeler sayesinde taraflar somut ilerleme kaydetti ancak Buça ve İrpin'den gelen görüntüler, Kramatorsk'ta sivillerin hedef alınması çabalarımıza gölge düşürdü."
Tüm bu menfi gelişmelere rağmen taraflar arasında çevrim içi görüşmelerin devam ettiğini anımsatan Erdoğan, "Her iki tarafın da güven duyduğu ülke olarak biz de çabalarımızı sürdürüyoruz. İstanbul süreci krizin aşılmasına yönelik gayretlerde en muteber ve en kestirme çıkış yolu vasfını halen korumaktadır. Bunu temas halinde olduğumuz pek çok lider de açıkça ifade ediyor. Ayrıca her iki taraf da İstanbul'daki görüşmeleri ilerletmekten yana olduklarını belirtiyor." dedi.
"Dünyamız büyük bir belirsizliğe doğru sürükleniyor"
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile düzenli telefon görüşmeleri gerçekleştirdiğini, tespitlerini, değerlendirmelerini ve beklentilerini kendileriyle doğrudan ve samimiyetle paylaştığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"İki lideri Türkiye'de buluşturma arzumu her fırsatta özellikle dikkatlerine getiriyorum. Bu savaşın bir kazananı olmayacağını, hepimizin, tüm insanlığın kaybedeceğini iletiyorum. Nitekim çatışmalar uzadıkça sadece insani kayıplar değil, ekonomik maliyetler de artıyor. Dünyamız büyük bir belirsizliğe doğru sürükleniyor. Savaşın etkisiyle özellikle Balkanlarda etnik ve kültürel fay hatları yeniden hareketleniyor. Acının, yıkımın ve gözyaşının daha fazla sürmesine bigane kalamayız. Bizim kültürümüzde hayırlı işlerde acele edilmesi gerektiğine inanılır. İki komşumuz arasında önce ateşkesin, ardından da kalıcı barışın tesisi insanlık adına yapılmış en hayırlı işlerden biri olacaktır. Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin korunması temelinde diyalog yoluyla barışçı bir çözüm bulunabileceğine gönülden inanıyorum. İstanbul'daki görüşmelerden tarafların ve uluslararası toplumun mutmain olacağı bir neticenin alınması için çalışmalarımıza devam edeceğiz."
Ukrayna savaşının adil bir dünya düzeni kurma arayışının ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha gösterdiğini belirten Erdoğan, "dünya beşten büyüktür" diyerek bayraklaştırdıkları Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi reformu çabalarının öneminin anlaşıldığını ifade etti.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında tamamen dönemin şartlarına göre kurulmuş bir sistemi tabulaştırmanın yanlışlığını artık herkesin gördüğünü dile getiren Erdoğan, küresel güvenlik mimarisinin, geçmişin kazanımlarını korumak yerine günün sorunlarına çözüm üretecek, geleceğin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde adalet ve kapsayıcılık temelinde yeniden inşa edilmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye'nin 70 yılı aşkın süredir NATO içerisinde gereken dayanışmayı gösterdiğini, vazgeçilmez bir müttefik olduğunu defalarca ispatladığını hatırlatan Erdoğan, mesnetsiz iddiaların, afaki söylemlerin ve sığ değerlendirmelerin aksine Ukrayna bağlamındaki en son gelişmelerin hem NATO ittifakının hem de ittifak içinde Türkiye'nin önemini açıkça ortaya koyduğunun altını çizdi.
Avrupa Birliği (AB) üyeliğinin, Türkiye'nin stratejik hedefi olmayı sürdürdüğünü belirten Erdoğan, Ukrayna'daki savaşın küresel boyutlara ulaşan menfi etkilerinin, güvenlik ve enerji başta olmak üzere Türkiye'nin pek çok alanda AB için ne denli stratejik bir konumda olduğunu gösterdiğine işaret etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB'nin bazı üye ülkelerin kısır çıkarlarına teslim olmadan, Türkiye'nin tam üyelik perspektifini esas alan somut ve anlamlı adımlar atmasını beklediğini dile getirdi.
Ukrayna krizi devam ederken, dünyanın dört bir yanında süren diğer insani dramların göz ardı edilemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Yemen, Somali, Myanmar, Libya, Afganistan, Filistin ve Suriye'de milyonlarca masum insan bir ramazan ayını daha buruk geçiriyor. Uluslararası toplumun krizleri çözme kabiliyetini kaybediyor olmasının bedelini tüm bu coğrafyalarda çocuklar, kadınlar ve siviller ödüyor. Tedbir alınmadığı, yardım eli uzanmadığı veya bir dilim ekmek bulamadığı için ölen her bir masumla birlikte insanlık da ölüyor. Bizi biz kılan kadim değerler çok ağır yara alıyor. Türkiye, 3,5 milyonu Suriyeli olmak üzere yaklaşık 5 milyon yerlerinden edilmiş kişiye geçici ev sahipliği yapmaktadır. Tek başına bırakılmış olsak da Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü ve onurlu geri dönüşleri için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Aynı zamanda güney sınırımızın hemen ötesinde rejimin bombaları ve terör örgütlerinin saldırıları altında hayata tutunmaya çalışan mazlum ve mağdurlara da sahip çıkıyoruz. Bu minvalde hem Suriye hem Irak'ın kuzeyinin terörden arındırılması ve güvenliği için adım atmaktan çekinmiyoruz."
"Mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız"
Türkiye'nin, PKK/YPG, FETÖ ve DEAŞ başta olmak üzere kaynağı kim ve neresi olursa olsun, terörün tüm çeşitleriyle kesintisiz bir mücadele yürüttüğünü belirten Erdoğan, "Bu mücadelemizi terörü ülkemiz, bölgemiz ve tüm insanlık için bir tehdit unsuru olmaktan çıkarana kadar sürdürmekte kararlıyız." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti:
"Terör örgütlerine özellikle finans temin eden kaynakların kesilmesi noktasında, tüm dostlarımızın güçlü desteğini beklediğimizi burada ifade etmek istiyorum. Aynı şekilde teröristlerin ve Neonazi örgütlerin demokratik sistemi istismar etmesinin de önüne geçilmelidir. Bilhassa İslam ve yabancı düşmanı grupların ifade hürriyetlerini ve toplanma özgürlüğünü Müslümanların inançlarına, kutsallarına, ibadethanelerine hakaret ve saldırı vasıtası olarak kullanmasına fırsat verilmemelidir. İşte son olarak Mescid-i Aksa'da yapılanları gördünüz, gördük, görüyoruz. Ve bu bizler için gerçekten bir üzüntü kaynağıdır. Bunu yaşamak asla istemiyoruz. Ve bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı ile de bunları Türkiye ziyaretinde konuşmuştum. Bundan sonraki süreçte temenni ederim ki bunları bir daha yaşamayız."
"Yakın çevremizde bir barış ve istikrar kuşağının oluşmasına katkı sunacak her türlü normalleşme adımını destekliyoruz." diyen Erdoğan, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'ta istikrarın sağlanmasına öncelik verdiklerini; adil, gerçekçi ve sürdürülebilir bir çözüm için çaba harcadıklarını söyledi.
"Tüm Asya kıtası ile ilişkilerimizi geliştiriyoruz"
İşgal edilmiş Azerbaycan topraklarının kurtarılmasıyla, bölgede barış adına önemli bir fırsatın yakalandığına işaret eden Erdoğan, "Bu fırsatın heba edilmemesi için komşumuz Ermenistan ile normalleşme sürecimizi samimiyetle sürdürüyoruz. Tarihi, kültürel ve beşeri bağlarımızın olduğu Balkanlar'da yeni gerilimlerin önüne geçilmesi ve istikrarın muhafazası için gayret sarf ediyoruz." dedi.
Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail başta olmak üzere Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerde yakalanan ivmeyi korumakta kararlı olduklarının altını çizen Erdoğan, "Ümmetin kanayan yarası olan Filistin davasına sahip çıkmaya, Filistinli kardeşlerimizi tüm imkanlarımızla desteklemeye devam ediyoruz." ifadelerini kullandı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İlk kıblemiz Mescid-i Aksa ve Kudüs-ü Şerif konusundaki hassasiyetimiz tüm dünyanın malumudur. Son günlerde yaşanan olaylarla ilgili olarak dün Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'la ve BM Genel Sekreteri Sayın Guterres ile birer telefon görüşmesi gerçekleştirdim. 'Harem-i Şerif'in mahremiyetine yönelik saldırıları lanetlediğimizi, Müslümanların ibadet hakkının engellenmesine yönelik girişimleri kabul etmediğimizi' açıkça dile getirdim. 'Gerilimin daha fazla tırmanmaması ve üzücü olayların yaşanmaması için üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu' ifade ettim. Öte yandan ABD ile tesis ettiğimiz stratejik mekanizmanın işlevsel hale gelmesinden de memnunuz. Yeniden Asya girişimimiz çerçevesinde en batıdaki Asyalı ülke olarak, tüm Asya kıtası ile ilişkilerimizi geliştiriyoruz."
"Yeni köprüler kurmanın gayretindeyiz"
Türkiye'nin, Afrika ve Latin Amerika açılımlarının hız kesmeden devam ettiğinin altını çizen Erdoğan, "Toplam 253 dış misyonumuzla dünyanın tamamıyla aramızda yeni köprüler kurmanın gayretindeyiz. Türkiye'deki mukim temsilcilik sayısının 294'e ulaşması da gayretlerimizin karşılıksız kalmadığını gösteriyor. İnşallah 'kazan kazan' ve 'eşit ortaklık' temelinde tüm ülkelerle iş birliğimizi ilerletmeye devam edeceğiz." dedi.
Daha adil, yaşanabilir ve huzurlu bir dünyanın ancak karşılıklı anlayış ve dayanışmayla inşa edilebileceğine işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bunun için farklılıklarımız yerine ortak noktalarımıza odaklanmalı, bir arada barış içinde yaşamanın, iş birliğimizi geliştirmenin yollarını aramalıyız. Popülizmi, İslam düşmanlığını, ırk, dil, din ayrımcılığını bir tarafa bırakmalı, her alanda ve seviyede adaletin gücünü hakim kılmalıyız. Bunu başardığımızda pek çok çetrefil sorunumuzun da hal yoluna girdiğini göreceğimize inanıyorum. Bu vesileyle 15 Mart gününün Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda İslamofobi ile Mücadele Uluslararası Günü ilan edilmesine katkı veren tüm dostlarımıza teşekkür ediyorum."
Büyükelçilere, "Soframıza misafir olduğunuz, ramazan hissiyatımızı bizimle paylaştığınız için sizlere şükranlarımızı sunuyorum." diyen Erdoğan, ramazanın, başta mazlum ve mağdurlar olmak üzere tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyükelçilerden, ülkelerine ve halklarına en kalbi selamlarını iletmelerini istedi.
İftara, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov ile Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisi Vasyl Bodnar da katıldı.