Son dönemlerde gündemin en önemli ve belki de tek maddesi olan ‘seçimler’ geride kaldı… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha aynı göreve seçilirken, TBMM’deki çoğunluk da AK Parti’nin başını çektiği ittifakın oldu.
Kabinenin de açıklanmasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın A Takımı belli oldu. Dışişleri Bakanlığı’na MİT Başkanı Hakan Fidan’ın getirilmesi çokça konuşuldu ve belli ki konuşulmaya devam edilecek. Her ne kadar seçimlerin ardından farklı alanlarda beklentiler öne çıksa da aslında seçim sonuçlarının belki de en önemli etkisi dış politikada olacak.
Erdoğan’ın zaferini ilan etmesinin ardından gelen telefonlar ve kimi tebriklerdeki detaylar, seçimlerin AB ve ABD’deki yansımaları, Erdoğan ile Mısır Lideri Sisi’nin telefonda görüşmesi… Tüm bunları alt alta koyduğumuzda Türkiye için seçimlerin aslında dış politikada belki de tarihin en ilginç dönemlerinden birini getirmesi muhtemel.
Seçimlerin ardından yaşananları ve Ankara’nın dış politikadaki yeni muhtemel yol haritasını Mersin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Kaan Kutlu Ataç ile konuştuk.
"DEVLETLER VE KURUMLARLA ÇOK TARAFLI SÜREÇLER BAŞLAR"
Ataç önce bir saptamada bulunuyor ve Türkiye’deki seçimlerin uluslararası sistemde ekonomik-askeri-ideolojik fay hatlarının yeniden şekillendiği bir döneme denk geldiğini ifade ediyor.
Bu jeopolitik tsunaminin Türkiye’yi de doğrudan etkileyeceğinin sır olmadığını kaydeden Ataç, gelişmelerin iki farklı açıdan ele alınabileceğine işaret ediyor.
Madalyonun bir yüzünde Türkiye’nin devletlerle ve uluslararası örgütlerle çok taraflı ilişkileri var. Diğer yüzünde ise Türkiye’nin yakın coğrafyasından başlayarak bölgesel ve küresel ilişkileri öne çıkıyor. Bu iki dinamik çoğu zaman birbiriyle iç içe ilerliyor.
TÜRKİYE'NİN YENİ DIŞ POLİTİKA HEDEFİ
Kaan Kutlu Ataç bu noktada çok değerli bir meseleye dikkat çekiyor ve “Türkiye’nin artık bir bölgesel güç olmanın ötesine geçerek bir güç odağı konumuna yükseldiğini görüyoruz.” diyor.
Biraz daha açmasını istiyoruz meseleyi. Ataç, anlatmaya devam ediyor:
Türkiye milli gücünü kimi coğrafyalarda sert güç/yumuşak güç harmanlanmasıyla denge değiştirici/dengeleyici/arabulucu/kolaylaştırıcı özelliklerini kullanmaktan çekinmiyor. Eğer süreklilik ve istikrarda belli bir tempo yakalanabilirse, Türkiye’nin son dönemde dış politikada stratejik otonomi hedefine bir adım daha yaklaşması mümkün.
Ancak bu süreç kendi içinde de kimi ciddi meydan okumaları içeriyor. Bunların en önemlisi güçlü bir finansal altyapı. Attığınız adımları destekleyici güç olarak sağlam bir finansal altyapınız olması lazım.”
SURİYE KONUSUNDA YENİ BİR BAŞLANGIÇ MÜMKÜN MÜ?
Türk dış politikasını anlamaya çalışırken fotoğrafın en önemli parçası olan Suriye’yi iyi analiz etmek şart. Seçim sonuçlarının Ankara-Batı ilişkisine etkisini netleştirebilmek için de aslında ilk bakılması gereken yerlerden biri Suriye.
Kaan Kutlu Ataç, 2023 başından itibaren Şam rejiminin Arap coğrafyası ile ilişkilerini normalleştirmesini hatırlatıyor. Arap Ligi’ne geri dönüşü Esad iktidarının kabullenilmesinin işareti olarak yorumluyor.
Ankara’nın Suriye Lideri Esad ile liderler düzeyinde temas konusunda niyet beyanlarını sıkça duyuyorduk. Ancak seçimin hemen ardından gelen iki mesaj bu niyetin şimdilik rafa kalktığını gösteriyor.
“Birincisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sonrası ilk konuşmasında gündeme getirdiği konulardan birinin ‘Suriye’nin kuzeyi ve Kamışlı’ meselesi olması.” diyor Ataç.
Cumhurbaşkanının bu konuşmada “Güneyimizdeki güvenlik tehditlerini, terör örgütleriyle yürüttüğümüz mücadeleyi artıracağız. Siyasi ve diplomatik kanalları daha etkin işleteceğiz.” ifadesi askeri ve diplomatik anlamda Ankara’nın tempoyu arttıracağına dair önemli bir işaret.
İkinci mesaj ise Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın “İki liderin görüşmesi yakın zamanda pek de mümkün değil.” açıklaması.
Ataç bu iki mesajdan yola çıkarak Suriye ile yeni dönemin Rusya ve İran’ın da dahil olduğu mekanizma üzerinden sürebileceği görüşünü paylaşıyor. Esed rejimi, muhaliflerin durumu, Türkiye’deki geçici koruma altında bulunan Suriyeliler, ABD ve AB’nin bölgeye bakışı gibi çok farklı dinamikler nedeniyle Suriye’nin sıcak gündem maddesi olacağını söylüyor Ataç.
HANGİ ÜLKE İLE NASIL BİR YOL HARİTASI İZLENEBİLİR?
Bu noktada Kaan Kutlu Ataç ile sohbetimize topyekûn bir okuma yerine ülkeler özelinde devam ediyoruz.
Mısır: Ülke Lideri Sisi’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı telefon ile arayarak tebrik etmesi bir süredir ikili ilişkilerde yaşanan normalleşmeye dönük adımların somutlaşması anlamına geliyor. İki başkentin karşılıklı büyükelçiler atama konusunda mutabık kalması kayda değer.
Ancak son Arap Ligi Zirvesi Sonuç Bildirgesi'nde yer alan ‘Arap ülkelerindeki yabancı müdahaleler’ ve ‘Silahlı gruplara ve milislere desteğin kınanması’ dikkat çekiciydi. Bu kınamanın muhataplarından birinin Türkiye olduğuna kuşku yok. Arap dünyasının doğal liderliğini kendinde gören Mısır’ın Türkiye ile ilişkilerinde Suriye ve Libya gibi aşılması gereken konular, sürecin zorluğunu da ortaya koyuyor.
ABD: Amerikan Başkanı Biden ile Dışişleri Bakanı Blinken’ın mesajlarında dikkat çekici unsur NATO müttefikliği çerçevesinde ikili ve çok taraflı ilişkilerin yürütüleceği hususu. Washington’un Türkiye ile olan ilişkilerini NATO yapısında götüreceğini söylemesi Trump’ın son dönemi ve üç yıllık Biden yönetiminin Ankara ile ilişkilerinin de bir özeti aslında. Washington-Ankara hattında en önemli konu ‘karşılıklı güvensizliğin’ oluşturduğu siyasi iklim. İsveç’in NATO üyeliği, F-16 savaş uçakları meselesi, yaptırımlar gibi konular sıcak maddeler.
Fransa: Paris’in Ege/Doğu Akdeniz meselelerinde Atina ve Kıbrıs Rum Yönetimi ile geliştirdiği ikili savunma ve güvenlik işbirlikleri göz ardı edilmemeli. Bu nedenle, Ankara-Paris arasındaki yapısal ve kronik sorunların orta vadede çözüme kavuşması pek muhtemel görünmüyor.
Almanya: Almanya Şansölyesi Scholz’ın seçimlerin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tebrik mesajı da ikili ilişkilerdeki iş birliği sürecine işaret etmesi anlamında standart olarak değerlendirebilir. Ancak Scholz’un Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Almanya’ya daveti önemli bir gelişme.
Berlin-Ankara hattındaki geleneksel ilişkilerin yanı sıra son dönemde ortaya çıkan iki konu dikkat çekici. Birincisi Suriyeliler başta olmak üzere Avrupa’ya bir mülteci akını endişesi... Bu korku Berlin için çok önemli. Son yayınlanan verilere göre Almanya’da vatandaşlığa kabul edilen yabancılar sıralamasında Suriyeliler birinci, Türkler ikinci sırada. Bu süreç Alman demografik yapısında 70’lerden sonraki ikinci büyük değişikliğe de işaret.
Öte yandan seçim sürecinde bir kez daha çok canlı bir şekilde görüldü ki tüm Avrupa’da olduğu gibi Almanya’da da siyaseten çok aktif bir Türk yapısı var. Türkiye’nin Almanya’daki etkisi kanaatimce 2023 seçimleriyle birlikte artık çok daha farklı bir boyuta taşındı. Berlin bu karmaşık boyutu kendi açısından çözmek zorunda. Ancak bu boyutun ikili ilişkilerin geliştirilmesinde Ankara’ya da pozitif bir kaldıraç etkisi yarattığı da muhakkak.
CİDDİ SINAMALAR GÖREBİLİRİZ
Kaan Kutlu Ataç, Ankara’nın kimi ülkelerle olası yol haritasını değerlendirdikten sonra yakın ve orta vadede Türk dış politikasının yeni bir takım fırsatlar yakalayabileceği görüşünde.
Ancak Ataç’ın olası fırsatlara rağmen ciddi çekinceleri de var. Bu nedenle sözlerini “Türk dış politikasının kadim ikili ve çok taraflı sorunlarında da ciddi sınamalar yaşayabileceğimiz bir dönem bizi bekliyor olabilir” diyerek tamamlıyor.
Kaynak: TRT Haber