Ekonomi ve enerji ile dışişleri bakanlıkları da yapan Nami, İstanbul Kültür Üniversitesi Küresel Siyasal Eğilimler Biriminin (GPoT) düzenlediği "Doğu Akdeniz'de Enerji Güvenlik ve Uluslararası Hukuk" konferansı öncesi, AA muhabirinin Doğu Akdeniz meselesine ilişkin sorularını yanıtladı.
Doğu Akdeniz'de doğal gaz konusu etrafında artan bir gerginlik olduğunu anlatan Nami, Türk donanmasının Akdeniz'de olduğunu, hem Türkiye'nin hem KKTC'nin hak ve menfaatlerini korumak üzere adımlar atıldığını ve kararlar alındığını söyledi.
Buna karşı Rum tarafının da Yunanistan'la birlikte özellikle başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere İsrail ve Mısır'la ittifak yaptığını hatırlatan Nami, Kıbrıs sorununun devam ediyor olmasının bütün bu ilişkileri daha zor ve karmaşık hale getirdiğini vurguladı.
TÜRKİYE BÖLGENİN EN GÜÇLÜ EKONOMİSİ VE ASKERİ GÜCÜ
Akdeniz'de aktif politika yürüten ve bölgenin enerji kaynaklarından yararlanmak isteyen ülkelerle ilgili bilgi veren Nami, şunları kaydetti:
"Türkiye, bölgenin en güçlü ekonomi ve askeri gücüne sahip bir ülke olarak varlığını hissettiriyor. Türkiye, kendisinin ve Kıbrıs'ta Türk tarafının haklarını gözardı eden herhangi bir kararın hayata geçirilemeyeceğini etkin bir şekilde dünyaya gösteriyor. Diğer taraftan komşu ülkeler de boş durmuyor, İsrail başta olmak üzere kendilerini bölgede hissettiriyorlar. Bir Avrupa ülkesi olarak Fransa'nın Total şirketiyle orada varlığını görüyoruz. ABD, Exxon Mobil firması aracığıyla bazı faaliyetler yürütüyor. Yani gittikçe ısınan bir bölgeden bahsediyoruz."
Milletvekili Özdil Nami, bölgedeki doğal gaz ve petrol rezervlerinin büyüklüğüne değinerek, petrolle ilgili somut bir veri olmadığını, ancak önemli bir miktarda doğal gazın halihazırda İsrail ve Mısır açıklarında bulunduğunu, kayda değer bir miktarda da Kıbrıs'ın güneyi ile Mısır arasındaki bölgede olduğunun tahmin edildiğini aktardı.
Rum tarafınca bölgede parsellerin ilan edildiğini aktaran Nami, "İsrail ve Mısır'la ikili anlaşmalar yaptılar. Burada araştırma faaliyetlerini ve sondaj çalışmalarını fiilen yürütmeye başladılar. Buna cevap olarak KKTC de Türkiye'yle belli anlaşmalar yaptı, parseller belirledi. 2 Türk gemisi orada çalışmalarına başladı. Bir şey bulunup bulunmayacağını zaman gösterecek. Ancak bulunsa bile bunun ekonomik olarak çıkarılıp çıkarılamayacağı, çıkarıldıktan sonra bunu tüketecek olan piyasalara ekonomik olarak karlı bir şekilde sevk edilip sevk edilemeyeceği hala soru işareti olarak önümüzde duruyor." değerlendirmesini yaptı.
"KIBRIS SORUNU İVEDİLİKLE ÇÖZÜME KAVUŞTURULMALI"
Özdil Nami, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin (GKRY) bölgedeki faaliyetlerini tek taraflı yürütmesine, Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarlarını gözardı etmelerine, herhangi bir iş birliğine yanaşmamalarına tepki gösterdiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bölgede sular ısınıyor. Uzun aradan sonra askeri varlık artmaya başladı. Bu, bölgedeki hiçbir ülkenin çıkarına değil. Bunun ortadan kaldırılıp iş birliğine dönüşmesi için tek yol var, Kıbrıs sorununun çözülmesi. Bu konuda Türk tarafının sonuç odaklı ve takvimli bir müzakere sürecini yüksek sesle talep etmesi son derece yerinde olacaktır. Kıbrıslı Türkleri rehin tutmaya Rumların hakkı yok. Biz daima çözüm isteyen ve zorlayan taraf olduk. Ancak bir daha müzakere masasına oturulacaksa Rum tarafı hayır derse Kıbrıslı Türklerin statüsü ne olacak, bunu bugünden talep etmemiz gerekiyor. Bu haklı talebimize kimse hayır diyemeyecektir. Müzakere masasına oturursak mutlaka statüko sona erecektir. Bölge normalleşmeye başlayacaktır. Kıbrıs konusuyla ilgili önümüzdeki dönemde atılacak adımlar tüm bölge için hayati öneme sahip. Kıbrıs sorununa artık kapsamlı bir çözüm bulunması gerekiyor."
İSRAİL İHA'LARINA KARŞILIK TÜRK İHA'LARI
Rum tarafının bu gelişmeler üzerine İsrail'den insansız hava araçları (İHA) satın aldığını, buna cevap olarak KKTC'nin bir mutabakat çerçevesinde Türkiye'den aldığı İHA'ları ülkede konuşlandırdığını anımsatan Nami, "Kapsamlı çözüme giden yolda Rum tarafının masadan kaçan bir tavrı var. Bir türlü takvimli ve sonuç odaklı bir müzakere sürecini kabul etmiyorlar. Şu anda Türk tarafına düşen en önemli görev, onları bu noktaya doğru zorlamaktır diye düşünüyorum." dedi.
"DOĞU AKDENİZ İŞ BİRLİĞİ HAVZASI OLMALI"
East-Med boru hattı projesiyle Akdeniz'deki gazın İsrail, GKRY ve Yunanistan üzerinden Avrupa'ya sevk edilme düşüncesinin aklın yolu olmadığını belirten Nami, şöyle devam etti:
"Yapılan bütün akademik araştırmalar, teknik çalışmalar en doğru yolun Türkiye üzerinden bu kaynakların Avrupa'ya sevk edilmesi olduğunu gösteriyor. Hem ekonomik hem en güvenilir. Avrupa'ya da enerji konusunda Rusya'ya alternatif bulma imkanı sağlayacak. Doğu Akdeniz'i iş birliği havzasına dönüştürmemiz gerekiyor. Karşılıklı dayanışma ve ekonomik çıkarları ortaya koymalıyız. Bunun olmadığı ortamlarda bu cepheleşmeler gündeme gelmeye devam edecek. Refahı artıran projeler yerine gerginliği artıran gelişmelere şahit olacağız diye endişe ediyorum."
"LİBYA MUTABAKATI GEÇ KALINMIŞ BİR ADIM"
Lefkoşa Milletvekili Özdil Nami, Türkiye'nin Libya'yla mutabakatına ilişkin, şunları dile getirdi:
"Bunu yapması gerekiyordu. Aslında geç kalınmış bir adım. Bu Rum tarafında ve Yunanistan'da çok büyük endişeye sebep oldu, bunu beklemiyorlardı. Amacımız iş birliklerini artırmak ve barış yoluyla sulh içerisinde komşu ülkelerle bölgenin refahını, barışı artıracak girişimlerde bulunmak. Onun için Türk tarafının çaresiz olduğunu düşünmekten vazgeçmeleri lazım. 'Tanınmış ülke oldukları için her istediklerini yapabilirler, Türkler bölgede hiçbir şey yapamaz.' anlayışını süratle terk etmeleri lazım. Türkiye ile Libya arasında imzalanan bu anlaşma bu yönde onları daha gerçekçi bir noktaya çekecek önemli bir gelişme oldu."
KAYNAK: AA
Yedi Gündem