"Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak."
Düşman orduları Anadolu içlerine kadar yayılıyor, cephede çetin mücadeleler sürüyordu. İstiklale giden yolun taşları dizilirken, kaleminden kağıdına döküldü bu satırlar...
"Korkma" diye başladı.
İstiklal destanı Mehmet Akif Ersoy tarafından yazıldı.
Türk milleti, İstiklal yolunda ilerliyordu. O günlerde Hakimiyet-i Milliye Gazetesi'ne bir ilan verildi. Bağımsızlığın sembolü olacak bir marş aranıyordu. Ödül 500 liraydı. İstiklal Marşı şairini arıyordu. Herkes böyle bir şiirin Mehmet Akif'in kaleminden çıkacağını biliyordu.
"MİLLETİN MARŞI PARA KARŞILIĞI YAZILAMAZ"
Mehmet Akif, "Milletin marşı para karşılığı yazılamaz" diyerek teklife sıcak bakmadı. Para ödülünü almamak koşuluyla elinde kalemi, yüreğinde vatan sevgisi ile Tacettin Dergahı'na kapandı.
Kolay değildi bağımsızlık mücadelesini yazmak. Her bir sözcüğe milletin hissiyatını yükledi. İstiklal Marşı'nın ilk sözlerini, omuzlarında bağımsızlık mücadelesinin yüküyle mum ışığının altında yazdı. Milyonların zihnine kazınan o büyük destan, İstiklal Marşı ortaya çıktı.
Yarışmaya 724 şiir katıldı. Komisyon her birini tek tek okudu, değerlendirdi. Takvimler 1 Mart 1921'i gösterdiğinde Birinci Meclis tarihi günlerinden birini yaşıyordu.
İLK KEZ MECLİS'TE OKUNDU
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey, kürsüden o satırları okumaya başladı. 'Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak' dizesinin ardından salonda bir alkış tufanı koptu. O an, milli mücadele, bağımsızlık sembolü ile taçlandırıldı.
Mehmet Akif söylediği gibi para ödülünü almadı, Darül Mesai'ye bağışladı. İstiklal Marşı'nı tüm eserlerini topladığı Safahat kitabına koymadı. Nedenini "Ben onu milletimin kalbine gömdüm" sözleriyle açıkladı.
İstiklal Marşı'nın kabulünün üzerinden tam 103 yıl geçti. Mehmet Akif'in, o günlerden miras kalan bir tek dileği vardı...
"Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın."