İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, 2014 ve 2015'te katıldığı 7 ayrı televizyon programında hamilelere şeker yükleme testi yapılmaması gerektiği yönünde ve yapan doktorları eleştiren açıklamalarda bulundu. Bunun özellikle anne karnındaki bebeklere zarar verdiğini savunan Karatay, anne ve bebeklerin sağlığına ilişkin bilgilerin kendisine ait kitapta yer aldığını belirtti.
Söz konusu yayınlar üzerine İstanbul Tabip Odası (İstabip), Karatay hakkında disiplin soruşturması başlattı. Soruşturma sonunda Karatay'a 15 gün süreyle geçici olarak meslekten men cezası verildi. Türk Tabipleri Birliği (TTB) de kararı onadı.
Karatay, ceza kararının iptali istemiyle açtığı davanın Ankara 12. İdare Mahkemesince yaptığı istinaf başvurusunun da bölge idare mahkemesince reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesine (AYM) hak ihlali iddiasıyla bireysel başvuru yaptı.
Başvuruyu inceleyen AYM, anayasanın 26'ncı maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti. Ayrıca mahkeme yeniden yargılama yapılmak üzere kararın Ankara 12. İdare Mahkemesine gönderilmesini kararlaştırdı.
Kararın gerekçesinden
Anayasa Mahkemesinin kararında anayasanın 26'ncı maddesine göre herkesin ifade özgürlüğünün bulunduğu, bunun ancak kanunda belirtilen şartlarda sınırlandırılabileceği, Karatay'ın açıklamaları nedeniyle cezalandırılmasının da ifade özgürlüğüne müdahale anlamı taşıdığı kaydedildi.
Sağlık alanında yanlış bilgilerin yayılmasını önlemek için eylem planları geliştirme ve uygulamanın devletin pozitif yükümlülüklerinden olduğuna işaret edilen kararda, "Hiç şüphesiz yanlış bilgilerin yönetilmesi de sağlık politikalarının esaslı bir parçasını oluşturmaktadır. Fakat bunu yaparken devlet ifade özgürlüğüne de saygı göstermelidir" denildi.
Karatay'ın uzmanlık dışı bir konuda tıbbi değerlendirme yaptığı gerekçesiyle cezalandırıldığı, açılan davanın ise reddedildiği anımsatılan kararda, "Başvurucu bir kardiyoloji ve iç hastalıkları uzmanı olduğu gibi genel olarak Türkiye'nin bilinen akademisyen ve bilim insanlarındandır. Bu kapsamda tıp alanında yaşanan gelişmelerin başvurucunun ilgi alanında olduğunda kuşku yoktur" ifadeleri yer aldı.
Karatay'ın gebelikte 24 ila 28'inci haftalar arası uygulanan şeker yükleme testinin anne ve çocuğa zarar verdiği yönündeki görüşünü herkesin anlayabileceği bir dilde anlattığı belirtilen kararda, "Başvurucunun bazı ifadelerinin meslektaşlarını eleştirdiği hatta abartıya kaçtığı kabul edilse bile bir bilim insanının yerine geçip belli bir durumda kullanılacak ifade şeklinin ne olacağını belirlemek yargı mercilerinin görevi olmamalıdır" değerlendirmesi yapıldı.
"İfade özgürlüğü, büyük ölçüde eleştiri özgürlüğünün güvence altına alınmasını hedeflemektedir" ifadesine yer verilen kararda birey ve toplum hayatı için hayati meselelerin tartışılması bağlamında açıklanan ifadelerin sert olmasına ve polemik içermesine daha fazla tolerans gösterilmesi gerektiği, ayrıca ifade açıklamalara müdahalelerin gerekçesi olarak kullanılmaması gerektiği bildirildi.
Kararda Karatay'ın şeker yükleme testine ilişkin daha detaylı bilgilerin kitabında yer aldığını belirtmesinin reklam olarak kabul edilmesinin de 'hekimlere reklam yasağı' ile ulaşılmak istenen amacın ötesine geçtiği, bunun 'ifade özgürlüğü alanının dolaylı olarak daraltılması' anlamını taşıdığı vurgulandı.
Bilim insanlarının ve akademisyenlerin her söylediklerinin mutlak doğru kabul edilemeyeceği ancak alternatif bakışların herkes için daha doğru düşünme imkanı yarattığının bir gerçek olduğu belirtilen kararda, "Başvurucunun anne ve çocuk sağlığı gibi oldukça kritik ve hassas kabul edilen bir meselede dahi en güçlü görüşlere bile karşı çıkabilmesi bireyler, toplum ve ülke için hayati derecede önemlidir" denildi.
Anayasa Mahkemesinin kararında mahkemelerin ret kararlarında Karatay'ın açıklamalarının anne ve çocuk sağlığı için oluşturduğu tehdidin somut olarak ortaya konulmadığı, başvuruya konu ifadelerin ayrıntılı şekilde incelenmesine de özen gösterilmediği belirtildi.
Karatay'ın cezalandırılmasının demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı aktarılan kararda şunlar kaydedildi:
"Başvurunun bütün koşulları göz önünde tutulduğunda başvurucu hakkında 15 gün süreyle geçici olarak meslekten men gibi ağır bir disiplin cezası verilmesi ile anayasanın 26. maddesinde koruma altında olan ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin daha ağır basan bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği gibi orantılı da olmadığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle başvuruya konu demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmayan müdahalenin anayasanın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verilmesi gerekir."