Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erkan Akçay, Hakkari'de düzenlenen MHP İl Kongresi'de önemli açıklamalarda bulundu. Akçay, ''Etrafımızı saran tehdit ve tehlikelere karşı çok etkili bir mücadele yürütülmektedir. Etkin ve kararlılıkla yürütülen terörle mücadeleyi çok iyi görüyoruz. Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimiz huzur beldeleri haline gelmiştir. Diğer yandan güvenliğimizi ve geleceğimizi tehdit eden, hak ve çıkarlarımızı yakından ilgilendiren Irak ve Suriye’nin kuzeyinde, İdlib’de ve Doğu Akdeniz’de, Karadeniz, Akdeniz, Marmara ve Ege’yi kapsayan 460 bin kilometre karelik Mavi Vatan’da mücadelemiz devam etmektedir. Türkiye, Mavi Vatan için her türlü bedeli ödetmeye ve ödemeye hazırdır.'' ifadelerini kullandı.
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erkan Akçay'ın açıklamaları şu şekilde;
''Bizlere Milliyetçi Hareket Partisine kucak açan, coşkuyla karşılayan, geleneksel misafirperverliğini bugün de göstererek bizleri kucaklayan aziz ve asil Hakkarili hemşerilerim, hepinizi sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
“İstiklalde Birlik, İstikbalde Birlik, Kazanan Türkiye Olacak” parolasıyla Partimizin 14 Mart 2020 tarihinde yapılacak 13 üncü Olağan Büyük Kurultayına giden kutlu yolda Hakkari il kongremizi gerçekleştiriyoruz.
Sizlere Genel Başkanımız, Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin gönül dolusu selamlarını, sevgilerini, muhabbetlerini getirdim.
Liderimizin bütün Hakkarili kardeşlerimize kucak dolusu selamlarını, sevgilerini sunuyorum.
Liderimizin şu anda aklı da, fikri de gönlü de Hakkari ile birliktedir.
Çünkü Hakkari Vatandır, Hakkarililer bu vatanın asil birer evlatlarıdır, vatandaşlarıdır.
Hakkari Manisa’dır.
Hakkari İstanbul’dur.
Hakkari Ankara’dır.
Bugün Hakkari il teşkilatımızın kongresi vesilesiyle Hakkarili vatandaşlarımızla, aziz milletimizin asil fertleriyle kucaklaşmak, dertleşmek ve kaynaşmak üzere toplanmış bulunuyoruz.
Bugün burada MHP’nin nabzı Hakkari ile Hakkari için atmaktadır.
16 Ağustos 2017 tarihinde MYK, MDK üyelerimiz ve Genel Merkez’den arkadaşlarımızla Hakkari il teşkilatımızın açılışının gerçekleştirdik, Hakkari esnafını ziyaret ederek sohbet ettik.
Ticaret ve sanayi odasında sivil toplum temsilcileri ve muhtarlarımızla bir araya geldik.
18-19 Mart 2019 tarihlerinde teşkilatlarımızla bir araya gelmek ve Cumhur İttifakı adaylarının çalışmalarına destek olmak üzere Hakkâri il merkezi, Yüksekova ve Çukurca ilçeleri ile Durankaya beldesine ziyaretlerde bulunduk.
Tüm kent merkezlerinde çarşı-pazar ziyaretleriyle vatandaşlarımızla sohbet ettik.
Hakkâri Ticaret ve Sanayi Odasını ziyaret ettik ve programımız son gününde katıldığımız radyo programı ile Hakkâri temaslarımızı değerlendirdik. Dolayısıyla Hakkari’nin dertlerini biliyoruz, çözümü için gayret gösteriyoruz.
Öncelikle, MHP Hakkari il binamızın açılışını gerçekleştiren, hazırlayıp donatan, Hakkari’nin hizmetine sunan Sayın İl Başkanımız Fatih Özbek’e, parti yöneticilerimize teşekkür ve şükranlarımı sunuyor, teşekkür ediyorum.
Hakkari dertlidir. Dertleri biliyoruz.
Hakkari huzur istiyor, derdine derman istiyor.
Bir ara Yüksekova ve Cizre’in il yapılması, Hakkari ve Şırnak’ın ilçeye dönüştürülmesi gündeme gelmişti. Yüksekova ve Cizre’nin il yapılabilir. Ancak Hakkari ve Şırnak’ın ilçeye dönüştürülmesi doğru değildi.
Sayın Genel Başkanımız 13 Haziran 2017 tarihindeki Grup Konuşmasında “ MHP Grubunu Hakkari ve Şırnak halkının temsilcilerini saygıyla kucaklıyorum. 35 milletvekilimiz var alayı yanınızda Hakkari İl kalmalı, Şırnak il kalmalı başka nereyi il yaparsanız yapın o sizin bileceğiniz iştir. “ diyerek Hakkari ve Şırnak’ın il olarak kalması konusunda tavrını ortaya koymuştur.
Ticaret, tarım, turizm, madencilik gibi birçok sektörde potansiyeli olan Hakkari sosyal gelişmişlik endeksi bakımından 81 il arasında son sıradadır.
❖ Hakkari 2000’li yıllarda kalkınmada öncelikli bölgeler kapsamına alınmasına rağmen beklenen gelişme sağlanamamıştır. Bu nedenle Hakkari’ye özel teşvikler verilmeli, istihdama yönelik kamu ve özel yatırımları arttırılmalı, ulaşım ağları genişletilmeli, mevcut ulaşım ağları yenilenmeli ve havalimanı aktif hale getirilmelidir.
❖ Hakkari ilimiz Türkiye ortalamasının üzerinde bir hayvan potansiyeline sahiptir. Hakkari’de şu anda 60-70 bin büyükbaş, bir milyon civarında küçükbaş hayvan vardır. Organize Hayvancılık Köyleri Projesi kapsamında hayvancılık entegre tesisleri ve fabrikalar kurulmalıdır.
❖ Hakkari ilimiz su kaynakları ve tarıma elverişli alanlar açısından avantajlı bir ildir. Yapımına 1998 yılında başlanan Hakkari Barajı ve Hidro Elektrik Santralı bir an önce bitirildiğinde Hakkari’de tarım ve hayvancılıkta büyük bir atılım gerçekleşecektir.
❖ Hakkari’nin kilimleri, Şemdinli’nin balı, Çukurca’nın narı, Yüksekova’nın taze ve kurutulmuş sebze ve meyveleri marka haline getirilebilir.
❖ Hakkari’de özellikle yaylalarda arıcılık için önemli olan çiçekler bol miktarda bulunmaktadır. Bu kapsamda Başta organik bal olmak üzere doğal bal üretimine yönelik proje çalışmaları artırılmalıdır.
❖ Hakkâri ili bulunduğu jeolojik ve coğrafik konumu nedeniyle maden çeşitliliği ve rezervi yönünden zengindir. Hakkâri’de yapılan çalışmalar sonucunda titan, krom, kurşun-çinko ve kükürt cevherlerine yönelik bulgular ortaya çıkarılmıştır. Türkiye’nin en büyük rezervlerine sahip karbonatlı-sülfürlü çinko yatakları bulunmaktadır. Bu madenlerin yatırıma dönüştürülmesi gerekmektedir.
❖ Hakkâri’nin İran ve Irak ile sınır komşusu olması ve bu komşu ülkelerdeki insanlarla akrabalık bağlarının bulunması, doğal olarak ilin ticari hayatına katkı sunma fırsatlarını içinde barındırmaktadır. Ancak sınır ticareti düzeyi ve parasal boyutu mevzuat ve altyapı yetersizliğinden dolayı yeterince gelişmemiştir.
❖ Hakkari, M.Ö. 7000'li yıllara uzanan tarihi geçmişi ve eserleriyle, gökyüzüne uzanan yüksek ve haşmetli dağları, derin vadileri, buzullu göl ve dorukları, yüksek şelaleri, karlarla kaplı dağ zirveleri, yaylalarıyla dağcılık, kış sporları, doğa yürüyüşü, rafting ve su ve kara avcılığı ile turizm açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Bugüne kadar ulaşım, tesis, alt yapı ve tanıtım yetersizliği gibi nedenlerle yeterince değerlendirilmeyen bu kaynaklar turizme kazandırıldığı takdirde Hakkari’nin sosyal ve ekonomik yönden kalkınmasına önemli katkı sağlayacaktır.
❖ 2008 yılında kurulan Hakkari Üniversitesi genişletilerek Hakkari eğitim şehri haline getirilerek Hakkari’nin sosyo-ekonomik gelişmesine katkı sağlanmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hakkari’yi takip etmeye devam edecek ve Hakkari’nin, Hakkarililerin sorunlarının çözümü konusunda ne yapılması gerekiyorsa yapacağız.
Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye’nin çok partili siyasi hayatında daima var olmuş, daima kendi gündemine hakim olmuş, başkalarının gündemine asla kapılmamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi; milli bekamıza yönelik tehdit ve tehlikelere karşı da sarsılmaz bir kaledir.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin 51 yılının bir özetini yaptığımızda; Milliyetçi Hareketin Partisi’nin Türk siyasetinin amiral gemisi olduğunu, Türkiye’nin ufkunda bir yıldız gibi parladığını, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklamaların ve partimizin politikalarının sadece Türkiye’de ve bölgede değil bütün dünyada dikkatle izlendiğini ve takip edildiğini görüyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi, bütün meselelere Dünya ve Türk tarihi çerçevesinde milli tarih şuuru içeresinde dün-bugün-yarın perspektifiyle bakan, görüşleri, teşhisleri isabetli ve öngörüleri çıkan bir partidir. Bunu 51 yıldır Partimizin kurucusu Başbuğ Alparslan Türkeş ve Bilge Liderimiz Türkmen Beyimiz Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli yüzlerce kez ispatlamış ve ortaya koymuştur. O bakımdan bizler ve bütün milletimiz ve yurtdışı odaklar MHP’nin attığı adımı, söylediği sözü ve temsiliyetini dikkatle takip etmektedir. Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi ilkeli, sorumlu, sorun çözen, çözüm üreten, meselelere ve gündemine hakim bir partidir.
CUMHUR İTTİFAKI
Maalesef siyasi tarihimiz ve demokrasi tarihimiz çok sayıda darbelerle, muhtıralarla, vesayet girişimleriyle kesintiye uğramış, yapısal sorunlar nedeniyle çıkan hükûmet krizleriyle siyasal istikrar sağlanamamıştır.
Türkiye, 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve en son 15 Temmuz 2016 hain Fetö darbe girişimi gibi darbe ve darbe girişimlerine maruz kalmıştır.
28 Şubat ve 2007 Cumhurbaşkanı seçim krizi gibi vesayetlere maruz kalmıştır. Hukuk dışı bu müdahaleler ülkemizin on yıllarını çalmış; hukuk, huzur, barış ve güvenlik bakımından ağır hasarlar bırakmıştır.
15 Temmuz hain darbe girişimiyle eski sistemle daha fazla mesafe alamayacağımız artık iyice belli olmuştur. Yasama, yürütme ve yargı arasındaki yetki ve sorumluluk çizgilerinin belirgin şekilde netleştirilmesi büyük bir mecburiyet hâline gelmiştir.
Cumhur İttifakı, 15 Temmuz 2016'da fetö hain darbe ve işgal hareketi sonrasında, Türkiye'nin maruz kaldığı saldırılara karşı yerli ve milli bir duruşun doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Cumhur İttifakı, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehdit ve tehlikelere karşı kurulmuş millet vicdanında doğmuş bir milli ittifaktır.
Cumhur İttifakı; siyasi hesaplar, çıkarlar ve seçimler için değil, ülkemizin bekası ve istiklali için kurulmuştur.
Cumhur İttifakı, milletimizin ruh kökünden doğmuş, istikbal ve istiklal hedefleriyle devleşmiştir. Cumhur İttifakı, Türkiye'nin bekasının güvencesi, milli çıkarlarımızın yılmaz savunucudur.
16 Nisan 2017 Halkoylaması ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçiş kabul edilmiştir. 24 Haziran 2018 seçimleri sonrasında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine fiilen geçilmiştir.
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ
"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin paradigması, hedefi ve özü dört sütun üzerine inşa edilmiştir"
1-Yönetimde istikrar, temsilde adalet;
2-Güçlü yasama, güçlü yürütme, güçlü yargı;
3-Denge ve denetim mekanizmaları.
4- Demokratik uzlaşma, siyasi istikrar.
9 Temmuz 2018’de fiilen yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle bu hedefler gerçekleşti mi?
Evet gerçekleşti. Şimdi kısaca yakından bakalım;
❖ 24 Haziran 2018 seçimleriyle birlikte TBMM yüzyılımızın en güçlü en fonksiyonel en demokratik meclisine kavuşmuştur. Şu anda meclisimizde temsiliyet oranı yüzde 95’tir. Yani vatandaşımızın verdiği her yüz oyun 95’ i temsil ediliyor.
❖ Meclis, 12 parti, 5 grup ve 6 bağımsız milletvekiliyle çoğulculuğa ve temsilde adalete sahiptir.
❖ Sandalye dağılımları itibarıyla uzlaşmacı bir yapıya sahiptir. Hiçbir parti tek başına kanun çıkarma gücüne sahip değildir. Dolayısıyla mecliste çıkan kanunlar uzlaşmayla çıkarılmaktadır.
❖ Yürütme ve yasama ayrı ayrı seçilmektedir. Dolayısıyla Türkiye, kuvvetler ayrılığına sahip güçlü, fonksiyonel ve demokratik bir yapıya kavuşmuştur.
Diğer yandan, yürütmenin % 50+1 gibi yüksek bir temsil ile seçilmesi milli iradenin güçlü bir şekilde tahkim etmesini sağlamış, yönetimde sağlanan istikrar hem iç hem dış politikada milli bekamıza yönelik tehditleri ve saldırıları bertaraf etmiştir.
Kaybolan yıllarımızın en büyük nedeni ülke yönetiminde gerekli siyasi istikrarın temin edilememiş olmasıydı. Bir parti tek başına iktidara gelmiş olsa bile yönetimde istikrar sağlanamıyordu. Çünkü sistemde sorun vardı. Sistem çok başlıydı, sistem vesayet odaklarıyla oluşturulmuştu.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle Türkiye kaybolan yüzyıllarını telefi ediyor. Milli iradeyi, milli birliği, gücünü tahkim ediyor. Türkiye dünyanın siyasal, sosyal, ekonomik açıdan iflasın eşiğine sürüklendiği Koronavirüs salgını sürecinde, Irak ve Suriye’nin kuzeyinde, Doğu Akdeniz ve Libya’da ve dünyanın pek çok noktasında meşru haklarının mücadelesini vermektedir. Bu mücadelede Türkiye yerli ve milli kaynaklarına sırtını yaslamıştır.
Türkiye Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemiyle başta milli savunma sanayii, bilişimde, enerjide, teknoloji, sağlık ve daha birçok alanda büyük bir atağa geçmiştir.
Türkiye, % 30’lardan %70’lere varan yerli ve milli üretimini kendi imkânlarıyla ve kendi sermayesi ile kendi mühendislerimizle yapmayı başarmış bir ülkedir.
Türkiye’nin kendi denizaltı gemilerini, kendi savaş gemilerini ürettiği, dünya gücü olma yolunda ilerlediği bir mücadeledir bu. Türkiye’nin kendi helikopterlerini ürettiği, hava savunma sistemlerinde İHA’lar, SİHA’lar ve değişik teknik çalışmalarla dünya çapında gurur verici başarılara imza attığı bir mücadelenin adıdır bu. Askeri kapasitede, kısa ve orta menzilli hava savunma sistemlerine sahibiz.
Şimdiki hedefimiz milli muharip uçağımızı yapmak, uzun menzilli hava savunma sistemlerini üretmek ve diğer bir dizi savunma sistemlerimizi geliştirmektir.
Enerji aramalarına ve yatırımlarına hız verilmiş, deniz enerji filosu oluşturulmuştur. Bunun sonucunda da Karadeniz’de 320 milyar metreküp doğalgaz bulunmuştur. Karadeniz ve Akdeniz’de yeni doğalgaz ve petrol rezervlerinin bulunması da an meselesidir.
Sağlıkta; kamu hastaneleri, sağlık teknoloji malzemeleri, alt yapı çalışmaları ve ilaç yatırımlarıyla büyük hamleler yapılmıştır. Bu sayede Türkiye covid-19 ile ilgili mücadelede büyük bir başarı sağlamıştır.
Türkiye milli çıkarlarına sahip çıktığı için ülkemize yönelik ekonomik saldırılar yapılmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bu ekonomik saldırılara karşı anında güçlü önlemler alınmıştır.
Pandemi sürecinde 2020 yılının ikinci çeyreğinde ABD % 31, İngiltere % 20, İspanya % 19, Almanya % 10, Fransa % 14, İtalya % 13 küçülmüştür. Türkiye ise ekonomik operasyonlara, Suriye, Irak, terörle mücadele ve Mavi Vatan’ımızda yönelik saldırılara rağmen yüzde 9,9 küçülmüştür.
Türkiye, yüksek faiz düşük kur ve ithalata dayalı ekonomiyle kalkınma atağının gerçekleşmeyeceğini tecrübe etmiştir. Adına milli ekonomi dediğimiz üretim ve istihdama dayalı üreten ekonomi anlayışı Milliyetçi Hareket Partisi'nin de programında ve seçim beyannamelerinde yer almaktadır.
Milli ekonomimizi tesis etmek, yapısal sorunlarımızı çözerek ekonomik rotamızı milli bağımsız ekonomi rotasına oturtma yolundayız.
Türkiye, Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle kaybolan yılların telafi edildiği bir dönemden geçmektedir. Türkiye Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle 2023, 2051,2071 hedeflerine doğru, kararlı ve emin adımlarla ilerlemektedir.
Cumhur İttifakının 4 üncü, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin de ikinci yılındayız.
Bu 4 ve iki yılın muhasebesini yaptığımızda şunları görüyoruz:
Türkiye birlik ve beraberlik açısından daha fazla kenetlenmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti daha güçlü hale gelmiştir.
Türkiye daha gür bir sesle, tam bağımsız bir şekilde istiklalini ve istikbalini temin etme yolundadır.
Etrafımızı saran tehdit ve tehlikelere karşı çok etkili bir mücadele yürütülmektedir.
Etkin ve kararlılıkla yürütülen terörle mücadeleyi çok iyi görüyoruz. Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimiz huzur beldeleri haline gelmiştir.
Diğer yandan güvenliğimizi ve geleceğimizi tehdit eden, hak ve çıkarlarımızı yakından ilgilendiren Irak ve Suriye’nin kuzeyinde, İdlib’de ve Doğu Akdeniz’de, Karadeniz, Akdeniz, Marmara ve Ege’yi kapsayan 460 bin kilometre karelik Mavi Vatan’da mücadelemiz devam etmektedir.
Türkiye, Mavi Vatan için her türlü bedeli ödetmeye ve ödemeye hazırdır.
Türkiye, son günlerde Doğu Akdeniz’de Yunanistan, Mısır, Fransa, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Birleşik Arap Emirlikleri, bazı AB ülkeleri ve onların emperyal efendileri tarafından kuşatma politikalarına maruz bırakılmaya çalışılmaktadır. Türkiye için Doğu Akdeniz egemenlik meselesidir.
Doğu Akdeniz’de hiçbir hakkı ve hukuku olmayan bazı emperyal ülkeler tarihte defalarca kullanıp attıkları piyonları Yunanistan’ı ayağımıza dolaştırmaya çalışmaktadır.
Doğu Akdeniz’de ne Fransa’nın ne Avrupa Birliğinin ne Amerika’nın ne de başka bir devletin söz sahibi olması mümkün değildir. Çünkü Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de bir sınırı yoktur.
Yunanistan ana karasına 580 kilometre uzaklıkta bulanan Meis Adası üzerinden hak sahibi olmaya çalışarak bizi Ege ve Akdeniz’e hapsetme oyununun piyonu olmaya çalışmaktadır. Adalar ve o karasuları deniz yetki alanları hakkını Yunanistan’a vermiyor. Bu uluslararası hukukta böyledir.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, her gün Türk Milletine, Cumhurbaşkanına saldırıyor. “Türkler sözden değil eylemlerden anlar.” diyor. Biz sizin eylemlerinizi de biliyoruz.
1915’te Çanakkale boğazında savaş gemileriniz, denizaltılarınız duruyor.
Maraş, Fransız işgaline karşı kahraman oldu.
Urfa, Fransız işgaline karşı şanlı oldu.
Antep, Fransız işgaline karşı kahraman oldu.
1921’de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla Fransızların karargâhının bulunduğu Afrin’e operasyon yapıldı. Baktılar ki pabuç pahalı 20 Ekim 1921’de anlaşma yapmak zorunda kaldılar.
Zeytin Dalı Harekâtı ile Afrin’e operasyon yapılırken Kılıçdaroğlu ne dedi? ‘Afrin’de ne işimiz var” dedi.
1921’de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Afrin’de ne işi var ise şimdi de o işimiz var.
1911’de Mustafa Kemallerin, Enver Paşaların Trablusgarp’ta ne işi varsa şimdi de Libya’da o işimiz var.
Türkiye Mavi Vatan için her türlü bedeli ödetmeye ve ödemeye hazırdır. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye Cumhuriyeti ile hükümetle ve milletimizle bir ve beraberdir.
14 Mart 2020 tarihinde yapılacak 13 üncü Olağan Büyük Kurultayımızın parolası “İstiklalde Birlik, İstikbalde Birlik, Kazanan Türkiye Olacak”tır. İşte Hakkari kongremizin ruhu burada, bu beka mücadelesinin kararlılığında yatmaktadır.''