Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ne ilişkin TBMM Genel Kurulundaki görüşmeler başladı.
İLK 2 MADDE KABUL EDİLDİ
Dezenformasyonla mücadele düzenlemesine ilişkin teklifin ilk iki maddesi kabul edildi. Kabul edilen maddelere göre, yasal zemine kavuşturulmaları için internet haber siteleri ile basın kartına ilişkin konular, Basın Kanunu'nun kapsamına alınarak, radyo, televizyon, kamu kurum ve kuruluşlarının yürüttükleri enformasyon hizmetlerinde çalışan kamu personeli, basın kartı düzenlenmesi bakımından süreli yayın çalışanları gibi değerlendirilecek.
BASIN KARTI USULLERİ KANUNA EKLENECEK
Basın Kanunu'nun amaçları arasına basın kartına ilişkin usul ve esasları belirlemek de eklenecek. Teklifle basın kartı talep eden medya mensupları ve enformasyon görevlileri, kanun kapsamına dahil edilecek.
İnternet haber siteleri de süreli yayın tanımı kapsamına alınacak. Teklifte "internet haber sitesi", "İletişim Başkanı", "İletişim Başkanlığı", "Basın Kartı Komisyonu", "medya mensubu", "enformasyon görevlisi" de tanımlanıyor.
TBMM Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç, kanun teklifinin birinci bölümündeki iki maddenin kabul edilmesinin ardından birleşime ara verdi. Bilgiç, aradan sonra komisyonun yerini almaması üzerine yarın saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapattı.
EMPERYALİZMİN İNŞA ETTİĞİ SOSYAL MEDYA AHLAKINI SAVUNANLARI GÖRDÜK
MHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili, Anayasa Komisyonu Üyesi Feti Yıldız, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Emperyalizmin inşa ettiği sosyal medya ahlakını savunanları gördük. Ülkemize karşı yürütülen algı operasyonlarının, milletimize karşı kurgulanan kumpasların iş birlikçilerini gördük." dedi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız'ın 'Sosyal Medya Yasası' hakkındaki açıklaması şöyle;
SİYASİ DURUŞUMUZU TARİHİN DEFALARCA DOĞRULADIĞINI GÖRDÜK
"Bu yasayla özgürlüklerin kısıtlanacağı, basına sansür getirileceği, haber yapan, yazan herkesin hâkim karşısına çıkarılacağı,
seçimlerin yapılmasının bile tehlikeye gireceğini iddia edenleri gördük.
Sosyal medyanın bir ahlaki yenilenmeye ihtiyacı olduğunu söylediğimiz anlarda kısık bir sesle "Haklısınız." diyen milletvekillerini gördük.
Emperyalizmin inşa ettiği sosyal medya ahlakını savunanları gördük.
Ülkemize karşı yürütülen algı operasyonlarının, milletimize karşı kurgulanan kumpasların iş birlikçilerini gördük.
Dünyanın her yerinde maliyeti düşük darbeler peşinde koşan derin Amerika'nın istasyon şeflerini gördük.
Küresel güçlerden siyasetimize müdahale talep edenleri gördük.
Uluslararası kuruluşların hiçbir soruna çare üretemediğini gördük.
Naylon gazetelerle her ay yüz binlerce lirayı hortumlarken emek, özgürlük sloganı atanları gördük.
İktidara karşı yayın yapmak şartıyla yurt dışından fonlanan medya kuruluşlarını gördük.
Grup toplantısında İbrahim Temo gibi slogan atanları gördük.
Kapitalizmin satın aldığı solun, dünyada artık ciddiye alınmadığını gördük.
Her iddiası gün batmadan çöpe atılan politikacılar gördük.
Sivil toplum örgütü maskeli yalan üretim merkezleri gördük.
Bağımsızlığımıza göz diken yeni mandacılar gördük.
Onlar karşında hayata, hikmet ve hakikat gözüyle bakan derviş gönüllü dava adamlarını gördük.
Siyasi duruşumuzu tarihin defalarca doğruladığını gördük.
Millet olma hâlinden daha güçlü bir yapının bulunmadığını gördük.
ADALETİ YERYÜZÜNE HÂKİM KILACAĞIZ, MİMARINI DA TÜRK MİLLETİ YAPACAĞIZ
Ahlak ve hukuk kurulları toplumsal düzeni sağlayan kurallar olması nedeniyle birbirinin içine geçmiş kurallardır.
Birçok hukuk kuralı aslında bir ahlak kuralıdır.
Bu iklime yabancı olanların fikren çölleşmiş dünyalarını kovayla su taşıyarak yeşertemeyeceğimizi de biliyoruz.
Anlatacağız, anlatmaya devam edeceğiz, ihanet odaklarını bir bir deşifre edeceğiz .
Adaleti yeryüzüne hâkim kılacağız, mimarını da Türk milleti yapacağız.
İnternet ortamının sınır tanımayan olgusu, hızlı erişim ve geniş paylaşım kolaylığı beşinci kol faaliyeti olarak ortaya sürülen yalan veya yanlış bilgi ve içeriklerin gösterilen şekilde kabul edilmesini sağlıyor.
Günümüzde habere ve bilgiye ulaşmak için genel olarak sosyal medya kullanılmaktadır, ürün ve hizmetlerin tüketiciye sunulmasından siyasal iletişim kampanyalarına kadar hayatın her alanına hâkim olduğu görülmektedir.
İHTİYAÇ OLDUĞU HERKESİN KABULÜDÜR...
Her Türk vatandaşı millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürmek, maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hakkına sahiptir. Dinamik olan bu süreci yönetebilmek için bu alanda yeni düzenlemeler yapılmasına ihtiyaç olduğu herkesin kabulüdür.
Dünyada suçun işlenmediği bir toplum ve toplumsal yapının etkilenmediği bir suç yoktur. Bazı arkadaşların suç ve ceza konusunda suç sosyolojisine uymayan hüküm cümleler kurmakta oldukları görülmektedir.
İhtiyaçlar hiyerarşisinin başında güvenlik ihtiyacı gelmektedir; rahat olun. İnternet ortamının ulusal sınır tanımayan olgusu, hızlı erişim ve geniş paylaşım kolaylığı sağlaması, çok değişkenli ve dinamik küresel ağ yapısı nedeniyle kötü niyetli kişilerin kimliklerini gizleyerek yasa dışı iş ve eylemlerine fırsat tanıdığı da bir gerçektir.
Sahte isimli hesaplarla yasa dışı içerik oluşturup paylaşma, farklı siyasi düşüncelerde olan kişilere, herhangi bir alanda rakip olarak gördüklerine, farklı dinlere veya milletlere yönelik küfür, iftira veya hakaret etmek, karalamak ya da itibarsızlaştırmak amacıyla kullanıldığı durumlarda düzenleme yapılması şart olmuştur.
Haberi kasıtlı olarak üretme ve yayma eyleminin yani dezenformasyonun birey ve toplum hayatını da ipotek altına aldığı, vatandaşın gerçek bilgiye ulaşma imkânını engellediği, ciddi bir tehdit olduğu noktasında toplumda ortak bir kanaat vardır.
Kültür, finans, sosyal hayat, siyasette yalan ve yanıltıcı bilgi yaymak toplum hayatında ciddi hasarlara sebep olmaktadır. Sosyal medyada insanların onuru, namusu, şerefi ayaklar altına alınmaktadır.
Dünyada yalan habere en çok muhatap olan ülke de Türkiye’dir.
DEZENFORMASYONA KONU; İÇERİK, ASILSIZ BİLGİ, TAHRİF EDİLMİŞ BİR BİLGİ DE OLABİLİR
Kanun teklifinin 29'uncu maddesinde, sırf halk arasında korku veya panik yaratmak saikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi kamu barışını bozmaya elverişli şekilde yaymak, suç olarak düzenlenmiştir.
Ceza hukuku, yalnız, insan hareketlerinin bir fiilden doğan sonuçlarıyla değil, doğabilecek sonuçlarla da ilgilenir.
Bu noktada, tehlike kavramı karşımıza çıkar.
Tehlike suçlarında suçun işlenerek netice alınması hâlinde, suçla mücadelede geç kalmış olursunuz. Ceza hukukunu ilgilendiren bu tehlike, bir nevi bir tür neticedir.
Bu suçun oluşabilmesi için şu 4 şartın bir arada gerçekleşmesi gerekir:
Bir özel kast, iki gerçeğe aykırı bilgi, üç suçun kamu barışını bozmaya elverişli olması, dört alenen yaymak.
Bu suçun taksirle işlenmesi mümkün olmadığı gibi icra hareketleri kısımlara bölünüyorsa suça teşebbüs mümkündür. Bir tek kişi tarafından işlenebileceği gibi birden çok kişi tarafından iştirak hâlinde de işlenebilir.
BUNA GÖRE; HABER VERME SINIRINI AŞMAYAN...
İfade özgürlüğü mutlak bir hak niteliğinde değildir.
Dezenformasyona konu içerik, doğrudan asılsız bir bilgi olabileceği gibi tahrif edilmiş bir bilgi de olabilir.
Kamu barışına yönelik suçların kapsamında ihdas edilen bu suç, bölümde yer alan diğer suçlardan farklı bir alanı düzenlemektedir.
Suçun oluşması için yasanın aradığı unsurların bulunması hâlinde fail bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
Suçun, failin gerçek kimliğini saklamak suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde temel ceza yarı oranında artırılır.
Kamu barışına karşı işlenen suçların ortak hükümleri Türk Ceza Kanunu'nun 218'inci maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre, haber verme sınırını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları bu suçu oluşturmaz.
Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey'in şu veciz ifadeleriyle tamamlamak istiyorum: "Siyasette millî bir akıl, engin bir bilgi, etkili bir muhakeme gücü, ahlakla bezenmiş derin bir hissediş, geniş bir kavrayış, samimi bir sorumluluk en temel ihtiyaçtır, tabii her şey nezaket içinde.”