MHP’li Özarslan’ın açıklamaları şu şekilde;
Yeniçağ yazarı Orhan Uğuroğlu bugünkü yazısında, âdeti ve merakı olduğu üzere yine, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli ile ilgili bazı ifadeler kullanmıştır. Her zaman yaptığı gibi pek çok meseleyi arka arkaya sıralamış, bağlamından kopararak bazı sorular sormuş ve kendince bir takım sonuçlara ulaşmıştır.
Uğuroğlu yazısında, son NATO Zirvesi esnasında Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile Kıbrıslı Rumların Lideri Anastasiadis arasında geçen diyalog üzerinden Sayın Genel Başkanımıza, Kıbrıs sorunu ile ilgili bazı sorular yöneltmiştir. Sorulardaki ve varılan sonuçlardaki mantık hataları ile yazıdaki bahsi geçen olayların sebepleri ve sonuçları arasındaki çarpıtmalar ve çelişkiler bir yana, Kıbrıs sorunu ile ilgili en temel bilgilerden mahrumiyet göze çarpmaktadır.
Madrid Zirvesi esnasında Rumların yemeğe katılması talebi İspanya, Türkiye ile görüşme teklifi Anastasiadis tarafından yapılmışken olayları çarpıtarak konuyu, Rumların tanınmasına getirmek, ciddi bir bilgisizlik olduğunu göstermektedir. Uğuroğlu’nun mantığından hareketle yaklaşık yarım asırdır devam eden Kıbrıs görüşmelerinde, Rum tarafı defalarca kez tanınmış olmaktadır. Galiba Uğuroğlu, “tanıma” kavramından haberdar değildir.
Uluslararası hukuk açısından devletin tanınması, sınırları belli bir ülkede yaşayan sürekli nüfus üzerinde etkin-egemen bir otoritenin varlığını tespit ve bu otoritenin uluslararası toplumun bir üyesi olduğunu kabul etmek anlamına gelir. Devletin tanınması, açıkça beyan edilebileceği gibi diplomatik ilişki kurma, antlaşma yapma gibi fiilî yollarla da gerçekleştirilebilir. Bir devletin açıkça tanınmadığının beyan edilmesi, tanıma niteliği taşımayan temaslara engel teşkil etmez.
Bugüne kadar Türkiye tarafından, Rumların tanındığına dair herhangi bir yazılı veya sözlü beyan olmadığı gibi fiilen de bu anlama gelebilecek bir adım atılmış değildir. Nezaket kuralları çerçevesinde gerçekleşen temasların ise bu niteliği taşımadığı açıktır. Kaldı ki Madrid Zirvesi’nde Rumlardan gelen görüşme talebine karşılık, KKTC’nin işaret edilmesi, oldukça önemli bir cevap ve mesajdır. Zira Türkiye bir süredir, yarım asra yaklaşan çıkmazın sona ermesi için “iki devletli” çözümü öne çıkarmaktadır.
“İki devletli” çözüm ise Partimiz MHP’nin başından beri savunduğu çözüm yoludur ve bugün itibarıyla Türkiye’nin resmî dış politika yaklaşımı hâline gelmiştir. Dolayısıyla Uğuroğlu, meseleleri bilmediği gibi anlama gayreti de göstermemektedir.
MHP’nin Kıbrıs sorunundaki tavrı, kesintisiz ve istikrarlı bir şekilde bellidir. Yeryüzündeki muhtelif benzer örneklerden hareketle Ada’da iki devletin varlığını kabul etmenin en gerçekçi yol olduğu, Partimiz tarafından defalarca dile getirilmiştir. Öte yandan, “Nerede bir Türk varsa orası ilgi alanımızdadır.” diyerek dış politik yaklaşımımızın genel çerçevesini çizmiş olan kurucu Genel Başkanımız, Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in Kıbrıs doğumlu olması da hatırdan çıkmamalıdır.
Sayın Genel Başkanımızın Kıbrıs sorunu ile ilgili yaptığı açıklamalar ve ortaya koyduğu tutum ise bir süreklilik arz etmektedir. KKTC ve Kıbrıs Türklüğü’nün, BM Şartı’nda belirtilen “eşit ve egemen devlet” vasfını taşıdığını ve hak ettiğini birçok kez ifade etmiştir.
KKTC’nin varlığının ve uluslararası toplumun eşit haklara sahip bir üyesi olarak kabulünün mücadelesinde, Partimiz ve Genel Başkanımız ilk günden bugüne kadar açık ve net bir tavır almıştır. Bu durumun farkında olmayanlar bakımından söyleyecek bir şey yoktur. Mesleği gazetecilik olanlar bakımından ise okuyucularından özür dilemek, erdemli bir davranış olacaktır.