Türkgün Gündem 'Sazan sarmalı' yöntemiyle dolandıran çeteye operasyon: 20 gözaltı

'Sazan sarmalı' yöntemiyle dolandıran çeteye operasyon: 20 gözaltı

Diyarbakır ve İstanbul'da araç alışverişi yapmak isteyen kişileri 'sazan sarmalı' yönetimyle dolandıran şebekeye yönelik operasyonda yakalanan 20 şüpheli tutuklandı. Şüphelilere ait 9 milyon 200 bin TL değerindei ev, depo ve otomobillere el konuldu.

Diyarbakır ve İstanbul'da araç alışverişi yapmak isteyen kişileri 'sazan sarmalı' yönetimyle dolandıran şebekeye yönelik operasyonda yakalanan 20 şüpheli tutuklandı. Şüphelilere ait 9 milyon 200 bin TL değerindei ev, depo ve otomobillere el konuldu.

KAYNAK: AA

İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri, ikinci el araç alışverişi yaparken dolandırılan mağdurların şikayeti üzerine çalışma başlattı.

Çalışmada, şüphelilerin Diyarbakır ve İstanbul’da ‘Sazan sarmalı’ yöntemiyle otomobil dolandırıcılığı yaptığını tespit etti. Polis, şebekenin ikinci el araç ilanı veren kişiyi arayıp, araç satın almak istediğini söyleyerek görüşmek istediğini, aynı ilan ile aracı satılık olarak internete vererek farklı alıcıyla uygun fiyata anlaşıp görüştüğünü ortaya çıkardı.

Şebekenin, aynı zamanda alıcı ile satıcıyı görüştürüp notere geleceğini, parayı da kendi hesabına atmasını söylediği belirlendi. Polis, kimliklerini belirlediği şüphelileri düzenlediği eş zamanlı operasyonla yakaladı. 20 şüpheli, emniyetteki işlemlerinin ardından çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.

9 MİLYON 200 BİN LİRA DEĞERİNDE TAŞINIR VE TAŞINMAZA EL KONDU

Polis, şebeke üyelerinin hesaplarında inceleme yaptı. Polis, tapu, sigorta kayıtları, banka hesap hareketleri, şirket varlıkları, şans oyunları gelirleri, kara, hava ve deniz taşıtları ile kripto para varlıklarını araştırdı. Şüphelilerin suçtan elde ettikleri değerlendirilen 2 daire, 1 iş yeri, 1 depo, 2 araç olmak üzere toplam 9 milyon 200 bin TL değerindeki taşınır ve taşınmazına el kondu.

Öte yandan polis, şebekenin elde ettiği paraları dövize çevirirken görüntülerini de tespit etti. Operasyonda adreslerde yapılan aramalarda bulunan ruhsatsız tabancalar ve telefonlara da el konuldu. (DHA)

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Başyazı Kıbrıs’a daha çok dikkat etmeliyiz

Kıbrıs’a daha çok dikkat etmeliyiz

Kaynak: Yıldıray Çiçek

ABD ve İsrail’in taşeronu konumundaki terör örgütü PKK’nın elebaşlarından Duran Kalkan, yaklaşık yedi ay önce dikkat çekici bir açıklamada bulunmuştu. Adeta önceden bir sinyal verircesine şu ifadeleri kullanmıştı:

“Tabii ki dananın kuyruğu Kıbrıs'ta kopacak. Bu savaşın merkezi Türkiye'dir. İçinde yer aldığı sisteme en karşı konumda olan, sistemle en çok çelişen, 3. Dünya Savaşı'nın bir tarafı olan Türkiye'dir. Sıra Kıbrıs’a gelecek. Türkiye sınırına gelecek ve savaş Türkiye’de yoğunlaşacak.”

İsrail’in Kıbrıs üzerindeki uzun vadeli planları artık her yönüyle kendini açıkça göstermektedir. Bu doğrultuda kamuoyunu uyarmak amacıyla daha önce “Siyonizmin KKTC’deki örümcek ağı”, “KKTC'deki Yahudi çıfıtlığına dikkat” ve “ABD-İsrail taşeronu PKK ön sinyal veriyor!” başlıklı yazılar kaleme almıştım.

İsrail’in, Yahudi iş insanları ve şirketleri aracılığıyla KKTC’de yoğun biçimde toprak satın aldığı; bu durumun bizzat KKTC medyasında gündeme geldiği ve kamuoyunda ciddi tartışmalara yol açtığı bilinmektedir. İsrail’in kısa vadeli değil, yüzyılları kapsayan stratejik planlar çerçevesinde hareket ettiği düşünüldüğünde, bu gelişmelerin ciddiyetle ele alınması kaçınılmazdır.

Son dönemde Kıbrıs’ta adeta bir düğmeye basılmışçasına yaşanan hareketlilik dikkat çekicidir. Rum-Yunan unsurlar, uluslararası planlamalar içinde adeta figüran konumundadır. Fanatik Rum gruplar, EOKA terör örgütünün kuruluşunun 70. yılında, Lefkoşa’yı ikiye ayıran sınır hattında KKTC topraklarında bulunan sivillere taş atarak saldırmış ve hakaretlerde bulunmuştur.

Yunanistan’ın 25 Mart’taki ulusal bayramı kapsamında düzenlenen geçit töreninde askeri birliklerin “Kıbrıs Yunan’dır” sloganları atması ve Türkiye’ye yönelik küfürlü ifadeler kullanması da bu gerginliğin tesadüfi olmadığını gözler önüne sermektedir. Üstelik Yunanistan Genelkurmay Başkanı Dimitrios Houpis’in, “Türkiye’ye beş dakika içinde müdahale etmeye hazırız” açıklaması, bölgedeki tansiyonun askeri düzeyde dahi ne kadar tırmandığını göstermektedir.

Tüm bu gelişmeler ışığında, Yunanistan’ın ve Rum kesiminin bu denli provokatif ve pervasız adımlar atmasının arkasında bir yönlendirme olduğu açıktır. Birilerinin bu unsurları sistematik biçimde teşvik ettiği ve adeta iplerini elinde tuttuğu ortadadır. Zira ne Yunanistan'ın ne de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, bu tür çıkışları bağımsız iradeyle gerçekleştirmesi mümkün görünmemektedir.

Bu süreçte dikkat çeken bir diğer gelişme ise geçtiğimiz ay Beyaz Saray’da düzenlenen “Yunan Bağımsızlık Günü” resepsiyonunda yaşanmıştır. Başpiskopos Elpidoforos’un, ABD Başkanı Donald Trump’ı “Roma İmparatoru Büyük Konstantin”e benzeterek, “Bu işaretle git, zafer kazan. Konstantin’i (İstanbul’u) al! Armagedon başlıyor!” ifadelerini kullanması, sadece siyasi değil, aynı zamanda dini ve tarihsel bir altyapıya dayanan çok yönlü bir planlamanın devrede olduğunu göstermektedir.

Bütün bu gelişmeler, Kıbrıs özelinde yaşanacak her gelişmeyi büyük bir dikkatle izlememiz gereken bir döneme girdiğimizi açıkça ortaya koymaktadır.

Bu çerçevede şaşırtan bir diğer gelişme ise Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde büyükelçilik açmasıdır. Bu adım, çeşitli soru işaretlerini beraberinde getirmiştir. Türk Devletleri Teşkilatı’nın bu konuda kamuoyunu bilgilendirici bir açıklama yapması artık elzem hâle gelmiştir.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *