Baykar Teknik Müdürü Selçuk Bayraktar, CNN Türk'te Ahmet Hakan'ın sunduğu Tarafsız Bölge programında soruları yanıtladı.
Bayraktar yerli solunum cihazıyla ilgili soru üzerine süreci şu sözlerle anlattı:
Salgının başladığı dönemde bütün dünyada salgının özellikle hastalığın kötü seyrettiği durumlarda ağır bir zatüreye dönüştüğü, o durumlarda da solunum cihazına bağlanma gerekliliği gibi; ben de çok yoğun makaleleleri takip ediyordum.
Ülkemize geldikten sonra da, ülkemizin şu yönünü gördük. Dünyada kişi başına en çok yoğun bakım düşen ülkelerden biri. Bizde altyapı çok sağlam.
Pandemi hesapları yapıyoruz, modellemeler yapıyoruz mühendis arkadaşlarla beraber yaptığımız çalışma.
Bir taraftan bütün dünyayı sarıyor bu. Bir taraftan İHA çalışmalarına devam ediyoruz, bir taraftan bilgi sahibi olmamız gerekiyor konuyla alakalı. Solunum cihazı ihtiyacı acaba olur mu Türkiye'de? Bütün dünya peşine düştü o dönemde hatta.
Eğer hastalık büyürse olabilir, bizdeki rakamlar da yetmeyebilir. Bunu hesap edince görebiliyorsunuz, tabi Allah'a şükür böyle bir şey olmadı. Zaten iki sebebe bağlıyorum.
Bir, bizim hazırlığımız çok iyi durumda dünyaya göre. Ama dünyada gelişmiş ülkelerde bile büyük sıkıntılar yaşanabilecek duruma geldi. Solunum cihazları yetmedi.
O dönemde hızla dedik ki biz ne yapabiliriz. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın desteklediği bir firma vardı. Ve 12 adet cihaz üretmeyi başarmışlardı. Tabi yoğun bakım solunum cihazı. Türkiye'de diğer tipler var, transport tipi var.
En hızlı şekilde üretilmesi lazım. Rakamlar çok yüksek bir yere geldi mi ihtiyaç olabilirdi. Hazırlıklı bile olsanız bu olabilirdi.
Sağlık görevlileri hayatları pahasına mücadele veriyorlar. Belki ölecek, onu bilmesine rağmen insanları tedavi etmeye çalışıyor. Biz de mühendisiz, bu kadar eğitim görmüşüz. Ülkemiz için İHA/SİHA yapıyoruz. Ne yapmamız lazım?
Mühendis olarak kendi alanımızda en etkin biçimde faydalı olabiliriz. Önce firma tespit edildi, ürününü sorduk. Çok kullanıldığını ve beğenildiğini söylediler. Biz dedik ki buna mühendislik olarak destek verelim. Çünkü firma çok ufak, 3-4 kişilik bir firma. ASELSAN ile görüştük, BAYKAR'da biz kalabalık bir ekibiz. Onlar da ne yapabiliriz duygusu vardı.
Öncelikle mühendislikle alakalı eksikleri gidermek ve hızlıca üretmek gerekiyor. Aynı şeyi hızlı üretebilecek, bizim imalat tarzımız da biraz butik. Havacılıkta böyledir, bir şeylerden yüz binlerce yapmazsınız. Haftada bir uçak yaparsınız, ayda bir uçak yaparsınız. Ve biraz terzi gibi yapılır. Otomativ ve beyaz eşyada ise çok yüksek hacimler olur. Arçelik ile görüşüldü. Oradaki mühendisler de büyük heyecan duydular.
Biz bir şekilde, bu takım bir araya geldi ve başladı. Biz dedik ki bir şey daha yapalım, sipariş de verelim. Devlete bağışlanmak, Sağlık Bakanlığı'na bağışlamak üzere. Dünyada bazı fakir ülkelerde hiç yok, bazılarında zengin olmasına rağmen hiç yok. Az sayısı. Gerekirse de insanlığa bir faydası olsun. Çünkü Türkiye'nin hazırlığı, altyapısı çok ciddi. Sağlık sistemi de çok sosyal. Yurt dışında da yaşadım, kıyaslanamaz. Çok adaletli, çok daha insana dokunur bir sistem.
Bu anlamda biz sipariş de verelim dedik, bir kampanya başlattık. Bu cihazı aynı zamanda Sağlık Bakanlığımıza verilmek üzere biz BAYKAR olarak 250 adet bağışladık. Peşinden ASELSAN 250 adet bağışlayacağını, ROKETSAN yine 250 adet, bağışlayacağını söyledi. Amazon Türkiye 100 adet, Arçelik 150 adet, Havelsan 100 adet. TUSAŞ ve TARNET de bağış yapacak. Binin üzerinde biz cihazı bu şekilde bağışlanmak üzere topladık.
Henüz üretim yok, daha sürecin başındayız. Asıl Cumhurbaşkanımıza konuyu aktardık. 'Ne yapmamızı önerirsiniz' dedik. 'Ben Türk mühendislerine güveniyorum. Ne gerekiyorsa biz de yapmaya hazırız' dedi. Biz hemen bu ekibi kurunca, o önemliydi.
Bir cihaz yapacaksınız, yanlış olmaması lazım. Zarar verme ihtimaliniz var. Çok önemliydi bizim için o moral destek. Sağlık Bakanlığımız da hemen 5 bin adet sipariş vereceğini söyledi. Biz cihazın hemen eksikliklerini ve bir yandan da hızla üretim serüvenine başladık.
Dünyada birçok ülke buna ihtiyaç olurken, cihazın parçalarının satışı yasaklanmaya başladı. Bir parçası Malezya'da Tayvan'da yapılıyor. Bunlar ithalat yasağına girmeye başladılar. Hatta siparişler iptal oldu, birbirlerinin siparişlerini kestiler.
Cihazın içindeki bileşenleri de yerli yapmak... Tasarımı tümüyle yerli. Ama üretirken başka başka parçalar alıyorsunuz. Bunları yerli yapmamız lazım. ASELSAN'daki mühendis arkadaşlarımız, içindeki hava akışını kontrol eden valfler var, onun yerli yapılması gerekiyordu. 'Bizi bu odaya kilitleyin, bitirene kadar da çıkarmayın'
Çok hızlı bir sürede sonuç alındı. Bir örnek vereyim, o valfin içinde kauçuk parça yapılacaktı. Kimi aradıysak; Albert bey var Tekno Kauçuk. Kendisi de hasta olmuş. Ben aradım kendisini, 'ben hastayım' dedi. Ben dedim işte böyle böyle bir şey yapıyoruz çok geçmiş olsun. Bir cümle daha kurmayın dedi, biz ne gerekiyorsa yapmaya hazırız, ben fabrikayı şimdi açtırıyorum dedi, mevzuyu biliyorum dedi. Bu bizi çok etkiledi tabi.
Sonuçta çok hızlı bir şekilde 15 gün içinde seri imalat portatipi çıktı. Sonra 100 adet cihaz, Başakşehir Şehir Hastanesi'ne teslim oldu. Bu ayın sonuna kadar 500 adet üretilecek denmişti, üretildi, onlar da yurt dışına gidiyorlar. Türkiye'nin ihtiyacı yok. Bu ayın sonuna kadar da 5 bin adet.
DÜNYA DEVLERİ BAŞARAMADI
Solunum cihazı bence burada en önemli husustur. Solunum cihazı hikayesindeki en büyük kazanım ne deseniz; seferberlik olabilmesi, birliktelik o ruh olabilmesi. En başta devlet bu çok güzel bir model. Bir girişim firması var. Devlet bunları hızla organize ediyor. Bir araya getiriyor. Dünya devleri bunu başaramadı. Birbirleriyle daha hızlı yapmaları gerekirdi. Birçok dev solunum cihazı işine girdi ve başaramadılar. Bence yaklaşımdan dolayı yapamadılar. Belki teknik alt yapıları daha fazla. Zaten cihaz üretiyorlar. Birikimleri var. Ben hatta düşünüyordum; niye başaramıyorlar, niye olmuyor. Bence yaklaşımdan kaynaklı. Yaklaşım çok kritik. Hırsla hareket ederseniz kimse başarılı olamıyor.