Geçtiğimiz günlerde AKINCI Taarruzi İnsansız Hava Aracı (TİHA) ile TEBER-82 Güdüm Kiti birlikteliğine dair bir test atışı yapıldı. Her ne kadar kamuoyunda testin başarılı olması üzerinde durulsa da aslında arka planda yaşanan bazı gelişmeler gelecek döneme dair de önemli ipuçları taşıyor.
Planlamaya göre AKINCI havalanacak ve üzerinde taşıdığı mühimmat ile deniz yüzeyindeki bir hedefi vuracaktı. Aslında plan sahada başarılı şekilde uygulandı ancak bir farkla.
Test günü hava oldukça sisliydi. Haliyle hedefin lazer ile işaretlenmesi çok zordu. Karar vericiler farklı bir yol uygulamak istedi ve AKINCI’nın görüş alanı yerine havaya kaldırdıkları TB-2 Bayraktar SİHA ile farklı bir bölgeden hedefi lazerle işaretledi.
Yoğun sise rağmen AKINCI mühimmatını ateşledi. Bir süre havada süzülen TEBER-82 ise sisin azaldığı yerde Bayraktar TB-2 tarafından işaretlenen hedefine başarıyla yöneldi ve tam isabetle vurdu.
Arka planda gelişen bu ‘işaretleme’ meselesinin detaylarını öğrenmek ve sürecin neden önemli olduğunu anlamak için Savunma Sanayii Araştırmacısı Anıl Şahin ile konuştuk…
Bir ilk yaşandı
Test gününde AKINCI TİHA’dan 20 bin feet yükseklikten ilk kez TEBER-82’nin atışı gerçekleştirileceği bilgisini vererek anlatmaya başlıyor Şahin. TEBER-82 gibi lazer arayıcı başlığa sahip mühimmatların kullanılması için lazer işaretleme gerektiğine işaret edip biraz detay da veriyor.
AKINCI’nın elektro-optik sistemi aracılığıyla hedefi lazerle işaretlediğini ve TEBER-82 gibi yarı aktif lazer arayıcı başlığa sahip güdümlü mühimmatların da işaretlenen o hedefe yöneldiğini söylüyor.
“Ancak sis gibi görüş şartlarını olumsuz etkileyen hava koşulları varken, lazer güdümlü mühimmatlar çok tercih edilmez çünkü lazer işaretleme, randımanlı bir şekilde gerçekleştirilemez.” cümlesiyle de test günündeki doğal şartlara işaret ediyor Şahin.
Havadayken başka bir platform görevi devraldı
Burada asıl önemli olan meselenin ‘platformlar arası görev değişimi’ olduğundan bahsediyor Şahin ve devam ediyor:
“Test gününde yoğun sisten ötürü atışın ertelenmesi söz konusuydu. Ancak BAYKAR Savunma, farklı bir çözüm buldu. AKINCI TİHA’ya eşlik eden Bayraktar TB2 SİHA, sisin olmadığı farklı bir sektörden hedefe yönelik lazer işaretlemesi gerçekleştirdi.
AKINCI TİHA’dan atılan TEBER-82, Bayraktar TB2’nin işaretlediği hedefe yöneldi. Sonrasında da istenen nokta başarıyla vuruldu. Bu oldukça önemli bir kabiliyet.
Ancak madalyonun diğer yüzündeki hikaye de bizim için çok değerli... Düşünün 20 bin feet irtifadan atılan lazer güdümlü bir mühimmatın kontrolünü, lazer işaretleme yeteneği bulunan başka bir platform havadayken devralıyor.
Peki, bu neden kritik? Çünkü şu anda SİHA’larımızda kullanılan MAM-C, MAM-L, MAM-T ve TEBER gibi bütün mühimmatlarımız lazer arayıcı başlığa sahip. Tüm bunların yoğun siste dahi hedefi tam isabetle vurması gelecek dönemdeki kabiliyetlerimiz adına oldukça değerli.
Topçu mühimmatları için de son derece kritik
Anıl Şahin bu noktada ayrı bir detaya daha dikkat çekiyor… Test günü hedeflemenin başka bir araçla yapılması ve hava şartlarına rağmen lazer arayıcı başlık taşıyan mühimmatın hedefi bulmasını topçu birlikleriyle de ilişkilendiriyor.
“Türkiye SİHA’lara yönelik lazer arayıcı başlıklı mühimmat konusuna o kadar çalıştı ki topçu birlikleri tarafından kullanılan bir füzeye bile bu operasyonel konsept dahilinde lazer arayıcı başlık entegre edildi.” diyor Şahin.
Şahin’in burada kast ettiği füze Roketsan imzalı TRLG-230... Bu füze aslında oldukça yeni bir konseptin meyvesi. Azami 70 kilometre menzile sahip ve 55+ metre çapında alana nüfuz ediyor. Bu bir topçu füzesi ancak lazer arayıcı başlığa sahip.
Örneğin; hedef bölgeye 50 kilometre uzaklıktaki topçu bataryaları TRLG-230’u ateşliyor, hedef bölgeye 10-20 kilometre yakınlıktaki bir SİHA/İHA veya daha yakında özel kuvvetler unsurları tarafından hedefe yönelik lazer işaretleme gerçekleştiriliyor. İlk etapta GPS/INS sistemi aracılığıyla bölgeye ulaşan TRLG-230 Füzesi, terminal aşamada ise lazer arayıcı başlığını aktif hale getiriyor ve bu sayede çok daha hassas bir vuruş gerçekleştiriyor.
Modern topçu birliklerinin vazgeçilmezi olacak
Peki, bunun avantajı ne? Anıl Şahin sözlerini bu sorunun yanıtıyla tamamlıyor:
“Birincisi, topçu bataryanızın vuruş hassasiyeti muazzam derecede artıyor. İkincisi, riskli bir bölgede insanlı/insansız platform uçurduğunuz zaman daima vurulma riskleri vardır. Ayrıca hava platformlarının faydalı yük dolayısı ile de mühimmat kapasiteleri çok sınırlıdır. Siz bu konsept sayesinde hem hava araçlarınızı çok daha az riske atıyorsunuz hem de istediğiniz kadar hassas güdümlü mühimmat kullanabiliyorsunuz.
Bu durumun önemi, zamanla çok daha iyi anlaşılacaktır. Modern topçu birlikleri için güdümlü mühimmatlar bir vazgeçilmez olacak. Dünya, bu yöne doğru gidiyor hatta geç bile kalındı.”