5'inci nesil taktik askeri havacılık kabiliyeti olarak tasarlanan KAAN, Türkiye’yi farklı bir kulübün üyesi yapmaya aday. KAAN, bu nedenle yalnızca bir savunma sanayii kilometre taşı değil, aynı zamanda jeopolitik olarak kritik bir anahtar. Zira, ilerleyen yıllarda NATO taktik askeri havacılık kabiliyetine F-22 ve F-35 dışında, 3'üncü ve 5'inci nesil savaş uçağı girecek ve bahse konu yetenek bir Türk platformu olacak.
KAAN nasıl bir 5'inci nesil kabiliyet sunacak?
İlk uçan prototipte tercih edilmese de KAAN’ın daha önce kamuoyuna verilen görüntülerinden dikkat çekici bir sensör konfigürasyonuna sahip olduğu anlaşıldı. Bu söz konusu veriler uluslararası savunma çevrelerinde de tartışıldı. KAAN’ın ayrı IRST (kızılötesi arama ve takipleme) ve EOTS (elektro-optik hedefleme) sistemleriyle mücehhez olduğu anlaşıldı. [1] O dönemde yayımlanan değerlendirmelerde, IRST sistemlerinin dizaynları gereği radar karıştırma yapan elektronik harp tehditlerine karşı mukavim olacağı ve klasik sensörleri aldatan bazı düşük görünürlük özelliklerini aşabileceği, dolayısıyla KAAN’a, stealth uçaklar karşısında bir avantaj sağlayacağı vurgulandı. IRST ve EOTS sistemlerinin birbirlerinden ayrılmasının, sensör konfigürasyonu açısından ciddi avantajlar sağlayabileceği de not edildi. Üzerinde çok konuşulan savaş uçağı, geçtiğimiz günlerde havalanarak programın ileri bir aşamaya geçtiğini dünyaya gösterdi.
KAAN nasıl ilerleyecek?
Kategorik olarak KAAN’la ilgili öncelikle dürüst ancak müteakiben de iddialı iki değerlendirme yapmak gerekiyor. Öncelikle şunun anlaşılması önemli; KAAN bir uçağın değil bir ailenin adı. Sadece KAAN'ı değil, söz konusu ailenin mensubu olan birçok varyasyonu izleyeceğiz. Muhtemelen ilk jenerasyon KAAN envantere girdiğinde 4,5 nesil savaş uçaklarının üzerinde bir muharip performans ortaya koyacak. Türk Hava Kuvvetleri ve NATO müttefik askeri havacılık kapasitesine yeni bir kabiliyet seti kazandırılacak. Öte yandan, envanterdeki ilk KAAN’ın, 5'inci nesil profili bakımından F-35’le kıyaslandığında bazı handikapları da elbette bulunacaktır. KAAN ailesinin daha gelişmiş varyasyonları ise aradaki farkı kapatmayı hedefleyecek.
İkincisi; KAAN’a ilişkin planlar Türkiye’nin sadece 5'inci klasik bir perspektifle yetinmeyeceğini ortaya koyuyor. Türk savunma tartışmalarına yansıyan haberler, Baykar KIZILELMA ve TUSAŞ ANKA-3 stratejik silahlı insansız hava araçlarının, KAAN’la müşterek harekat icra etmesine dair mülahazayı açıkça seslendirdi. Teknik olarak söz konusu konsept loyal wingman olarak literatüre girdi ve Londra liderliğindeki Tempest Projesi gibi 6'ncı nesil taktik askeri havacılık paradigmasının bir parçası oldu. Daha açık ifade etmek gerekirse, Türk savunma planlayıcılarının KAAN’a ilişkin büyük hedefleri var.
Uluslararası rekabet ve KAAN
KAAN gibi üst düzey yetenekler sadece milli envanteri şekillendirmek üzere hayata geçirilmez. Üst segmentlerde savunma çözümleri, siyasi ağırlıkları yüksek ekonomik değerlerdir. KAAN’a böyle bir bakış açısıyla yaklaşmak gerek. 2030’lu yıllara gelindiğinde, dünyanın 5'inci nesil uçaklarla ve onları ikame edebilecek üst düzey 4,5 nesil ara çözümlerle ilgili çok fazla seçeneği olmayacak. F-35, market performansı gereği halihazırda başarılı bir proje. NATO envanterleri ve ötesinde satışları beklenenin üstünde bir çizgi izledi. Ayrı bir parantez açmak gerekirse, tam da bundan dolayı Türkiye’nin F-35 projesine dönüşü, Türk Hava Kuvvetleri’nden daha çok Türk savunma sanayii için önemli. KAAN’ın F-35’i halihazırda hava kuvvetlerinde bulunduran pazarlardan pay alması kulağa hoş gelebilir ancak gerçekçi olmak gerekirse kolay değil. Zira, Türkiye’nin yeni bir alım paketini ilerlettiği F-16V ve F-35’le birlikte Lockheed Martin’in uluslararası savunma pazarındaki hakimiyeti, önümüzdeki yıllarda bilhassa taktik askeri havacılık çözümlerinde istikrarlı bir şekilde artacaktır. Öte yandan, siyasi tahditler ya da savunma ekonomisi nedenleriyle F-35’e ulaşamayan ülkeler için KAAN ideal bir alternatif olacak, zira klasik 4,5 nesil uçakların ötesinde bir kapasite sağlayacaktır. Ayrıca Sovyet-Rus envanterlerini NATO standartlarına yükseltmek isteyen ya da CAATSA yaptırımlarından çekinen devletler için, KAAN ciddi bir alternatif teşkil edecektir.
Avrupalı NATO çözümlerinin arasında da KAAN’ın şansı yüksek. Diğer NATO müttefiklerinin savaş uçağı pazarına bakıldığında, İsveç'li Gripen düşük maliyetli bir 4,5 nesil çözüm sunmasına karşın savunma pazarı başarısıyla ön plana çıkamadı. NATO ittifakı içinde İsveç, son kullanıcının yanı sıra oldukça küçük Macaristan pazarıyla sınırlı kaldı. Gripen'ın NATO dışında, en kayda değer başarısı ise Brezilya'ya ihracı oldu. ABD seçeneğine alternatif bir diğer NATO çözümü olan 4,5 nesil Fransız Dassault Rafale ise nispeten iyi bir sezon geçirmekte ve uluslararası marjı güçlü. Özellikle, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Huawei’yle 5G anlaşması sonrası F-35 alımının suya düşmesi, Dassault Rafale için milyarlarca dolarlık bir fırsat penceresini de araladı. Öte yandan, Fransızların önemli bir sorunu olan; Endonezya, Yunanistan, BAE, Katar, Hindistan ve Fransa alımları nedeniyle Dassault’nun Rafale endüstriyel kapasitesi sınırlarına dayandı. Açık kaynaklı veriler 238 platformun beklediğini ortaya koyuyor. [2] Fransız-Alman 6'ncı nesil havacılık projesinin ihraç potansiyelinin önündeki en büyük engelse, ironik biçimde Berlin. Almanların savunma ihracatı kısıtları, Fransızların başını hayli ağrıtacak gibi duruyor.
KAAN’ın pazar marjı için dikkatle takip etmemiz gereken proje, Güney Kore’nin KAI KF-21 Borame çözümü. Borame için iki temel trendi dikkatle izlememiz gerekecek. Bunlardan ilki; özellikle Polonya üzerinden NATO bölgesinin projeye ilgisi, diğeriyse Suudi Arabistan ve BAE vektörleri üzerinden milyarlarca dolarlık hacmiyle Körfez Arap silah pazarının göstereceği refleks. KAAN’la halihazırda 3 ülkenin ilgilendiği değerlendiriliyor. Bunlar Ukrayna, Azerbaycan ve Pakistan. Nitekim, son derece deneyimli ve kariyerli bir diplomat olan Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasyl Bodnar, ülkesinin KAAN’la ilgilendiğini Türk basınına açıkça deklare etti. Elbette, Ukrayna savunma sanayiinin, KAAN’ın nihai motoruna ilgi alaka gösterdiği ayrıca belirtilmeli.
Azerbaycan’ın KAAN’a geçişi, Bakü için ciddi bir anlam ifade edecek ve söz konusu anlam “tek millet iki devlet” paradigmasının da ötesinde. Azerbaycan Hava Kuvvetleri’nin temel avcı ve multirole görevlerinde kullandığı savaş uçağı Mig-29. Siyasi-askeri ve jeopolitik nedenlerle, sözü edilen Sovyet-Rus sistem bağımlılığının sürdürülmesiyse akıllıca bir tercih değil. Bakü, son olarak JF-17 tercihiyle gündeme geldi ancak söz konusu Çin destekli Pakistan üretimi savaş uçağı, KAAN’la aynı segmentte değil, daha çok düşük maliyetli, gelişmiş bir 4'üncü nesil çözümdür. KAAN, yakın gelecekte, Azerbaycan’ın siyasi nedenlerle ulaşabileceği NATO standartlarında tek taktik askeri havacılık unsuru olacak. Elbette İslamabad, dünyanın en önemli silah pazarlarından biri. KAAN’ın söz konusu ülkeye girmesiyse, tıpkı Orta Doğu dron pazarındaki Türkiye-Çin rekabeti gibi, başka bir Türk-Çin savunma rekabetini gözler önüne serecektir.
Analizin sonunda bir hususa dikkati çekmek gerekiyor; loyal wingman konsepti, sensör füzyonu ve stealth uçak geometrisi, 4,5 ve 5'nci nesil askeri havacılık çözümleri rekabeti gibi konulardan bahsettik. İşte özetle KAAN’ın en kritik niteliği de bu olacaktır. İncelemeye konu savaş uçağı, Türkiye’yi farklı teknolojik ve jeopolitik ajandaya taşımaya adaydır. Türkiye, artık NATO ittifakı içinde 5'nci nesil askeri havacılık yeteneği üreten bir kulübün üyesi olacak.
[related-posts id="234137" color="bg-danger"][/related-posts]