Hicri 1442 yılı, bugün akşam namazı vaktinin girmesiyle başlayacak.
Son Peygamber Hazreti Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicreti, İslam aleminde hicri takvimin başlangıcı olarak kabul ediliyor. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı vakit hesaplamalarına göre, hicri takvimin ilk ayı olarak kabul edilen muharrem ayının ilk günü yarın başlayacak.
Bu yıl muharrem ayının başladığını bildiren hilal, ilk kez Asya kıtasının doğusundan itibaren görülecek. Muharremde oruç tutulup aşure pişirilerek dağıtılması ve Kerbela'da Hazreti Muhammed'in torunu Hazreti Hüseyin ile şehit olanların yad edilmesi, İslam toplumlarında önemli olaylar arasında yer alıyor.
Aşure Günü, hicri yılın ilk ayı muharremin 10'uncu gününe denk gelen 29 Ağustos Cumartesi günü idrak edilecek.
Konuya ilişkin AA muhabirine bilgi veren Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Mehmet Kapukaya, hicri takvime göre önce gece, sonra gündüzün geldiğini belirtti.
Bu durumdan dolayı çarşambayı perşembeye bağlayan gecenin hicri yılın ilk gecesi olduğunu aktaran Kapukaya, "19 Ağustos Çarşamba günü Greenwich saatine göre 02.42'de içtima, aynı gün Greenwich saatine göre 14.14'de rüyet olacak ve muharrem ayının başladığını bildiren hilal ilk defa Asya kıtasının doğusundan itibaren görülmeye başlayacak. Ertesi gün de muharrem ayının birinci günü olacak." dedi.
"Ankara ve Mekke'den hilal görülebilecek"
Kapukaya, içtima ve rüyet günü olan 19 Ağustos Çarşamba günü ayın, güneşten Ankara'da 38 dakika, Mekke'de ise 35 dakika sonra batacağını kaydederek, güneşin battığı anda hilalin Mekke'de 6 derece 57 dakika, Ankara'da ise 6 derece 14 dakika ufkun üstünde bulunacağını söyledi.
Bu durumda hilalin görülebilirlik kriterleri sağlandığı için Ankara ve Mekke'den hilalin görülebileceğini ifade eden Kapukaya, Türkiye ve Suudi Arabistan dahil havanın müsait olduğu birçok ülkeden de hilalin görülebileceğini bildirdi.
Kapukaya, hicri takvimin "kameri (ay) takvimi" olduğunu ve ayın, dünyanın etrafındaki bir turunun bir aya eşit olduğunu söyledi.
Muharrem ve safer gibi hicri ayların 27 veya 28'inci gününde gökyüzünde, ayın önde ve güneşin arkada olacak şekilde birbirine yakın göründüğünü anlatan Kapukaya, akşam vaktinden biraz az önce ayın, akşam olunca da güneşin battığını ifade etti.
Kapukaya, sözlerine şöyle devam etti:
"Güneş, aydan daha hızlı gittiği için ayın 28 veya 29'unda aya yetişir ve dünya, ay, güneş bir hizaya gelir. Bu durumda yerden bakıldığında güneş ile ay birlikteymiş gibi görünür. Bu duruma kavuşum (içtima) denilmektedir. Hicri takvimde bir ay 29 veya 30 gündür. Ay, dünya etrafında 12 defa döndüğü zaman bir 'kameri' yıl olur ve o da 354 veya 355 gündür. Ancak hangi ayların 29 veya 30, hangi yılların 354 veya 355 gün çekeceği önceden belirlenememiş ve bir kurala bağlanamamıştır. Miladi takvimde olduğu gibi kameri takvimde de ayların sayısı 12'dir. Bunlar muharrem, safer, rebiülevvel, rebiülahir, cemaziyelevvel, cemaziyelahir, recep, şaban, ramazan, şevval, zilkade ve zilhicce şeklinde sıralanırlar."
"Hicri takvim hicretin 17'nci yılından itibaren kullanılmaya başlandı"
Orta Doğu kökenli eski toplumların hem ay hem de güneş esaslı takvimleri kullandığına işaret eden Kapukaya, ayın günlük ve aylık hareketlerini dikkate alarak ay, tarımsal faaliyetlerin takibi için de güneşin günlük ve yıllık hareketlerini dikkate alarak güneş takviminin geliştirildiğini söyledi.
Kapukaya, İslamiyet'ten önce de mevcut olan kameri takvimin, Hazreti Ali'nin teklifiyle İkinci Halife Hazreti Ömer tarafından bugünkü haliyle tespit edilerek hicretin 17'nci yılından itibaren kullanılmaya başlandığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hicretten sonra Hazreti Peygamber, İslam devletinin kuruluşunu ilan etmiştir. Hicret, teşri (yasama) açısından da büyük önem taşımaktadır. Mekke döneminde nazil olan ayetlerde tevhid, nübüvvet, ahiret gibi temel inanç konuları işlenip ibadet ve ahlakla ilgili İslam esasları konulurken, hicretten sonra ferdi ve içtimai hayatı düzenleyen ahkamla ilgili ayetler inmiş, ibadet ve muamelata dair hükümler konularak müeyyideler getirilmiş ve devletlerarası hukuku ilgilendiren kurallar belirlenmiştir."
Hicretin, İslam davetinin seyrinde ve dinin yayılışında da etkili olduğunu kaydeden Kapukaya, şöyle devam etti:
"Bu derece önem verilmesine bağlı olarak hicretin daha Peygamber döneminde bir takvim ve tarih başlangıcı sayıldığı görülmektedir. Ashabın, Resul-i Ekrem'in hayatını 'Mekke' ve 'Medine' dönemi diye ikiye ayırması ve bu dönemlere ait yılları birbirini tamamlayacak şekilde değil ayrı ayrı zikretmesi bu hususun ilk işaretidir. Hicri takvim, İslam aleminin dini takvimidir. Ramazan ayının başlangıcı ve bitişi, Kurban Bayramı günleri, hac farizasının yerine getirilmesi, kandil geceleri de hep bu hicri takvim esası üzerinden icra edilmektedir."
Kaynak: AA