Türklerin Anadolu'daki son savaşı: Büyük Taarruz Harekatı ve 30 Ağustos Zafer Bayramı-2
Bu düşünce yapısı içerisindeki Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadele hareketini teşkilatlandırdı, 1921 yılı içerisinde Birinci ve İkinci İnönü Savaşlarında Türk ordusu Yunan ordusuna karşı önemli başarılar elde etti. Ancak Türk ordusu bunlardan sonra Dumlupınar ve Aslıhanlar muharebeleri ile Kütahya-Eskişehir muharebelerinde istenilen başarıyı gösteremedi ve böylece Sakarya Nehri’nin doğusuna çekildi. Geri çekildiğinde bir ara Ankara’nın durumu dahi tehlike altına düştü. Meclisin Ankara’dan Kayseri’ye taşınması düşünüldü. Ancak yapılan görüşmeler neticesinde her ne şart altında olursa olsun Ankara’da kalınması ve düşmanla mücadele edilmesi kararlaştırıldı. Aynı sıralarda halk içerisinde yaşanan üzüntü ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde ortaya çıkan tartışmalar arasında Mustafa Kemal Paşa 5 Ağustos 1921’de Başkomutan seçildi.
O SATIH BÜTÜN VATANDIR
Başkomutan seçildikten sonra ordunun başına geçen Mustafa Kemal Paşa, Meclisin bütün yetkilerini üç ay süre ile kullanma hakkına da sahip oldu. 7 Ağustos 1921’de Tekalifi Milliye Emirleri’ni yayımlayıp halkın da yardımı ile kısa sürede ordunun ihtiyaçlarını karşılayarak Türk ordusunu Yunan ordusuna denk bir hâle getirdi. Nitekim bunun ardından 23 Ağustos-13 Eylül 1921’de yirmi iki gün geceli gündüzlü gerçekleşen Sakarya Meydan Muharebesi’nde Türk ordusu Yunan ordusuna ağır bir darbe vurdu. Sakarya Meydan Muharebesi esnasında Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği ünlü “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz!” sözü hem harbin kaderi hem de sonraki devre için çok önemliydi. Bundan sonra Eskişehir-Afyon hattına geri çekilen Yunan ordusu bir daha Türk ordusuna saldırma gücünü kendinde bulamadı.
ATEŞKES İSTEDİLER AMA…
Sakarya Meydan Muharebesi’nde Yunan ordusunun aldığı mağlubiyet İtilaf Devletleri arasında şaşkınlık yarattı. Yunan ordusunun Anadolu’daki saldırıları üzerinden emellerine ulaşmaya çalışan İtilaf Devletleri, 22 ve 26 Mart 1922 tarihlerinde iki defa Türk ve Yunan tarafları arasında bir ateşkes yapılması teklifinde bulundular. Yunan tarafı bu teklifleri kabul etse de Türk tarafı Trakya da dâhil işgal altındaki bütün Türk toprakları boşaltılmadığı sürece böyle bir antlaşmayı imzalamayacağını söyledi. Yaklaşık bir yıl boyunca gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra Mustafa Kemal Paşa 1922 Haziran’ı ortalarında Yunan ordusuna karşı taarruza geçmeyi kararlaştırdı. Bundan sonra farklı tarihlerde cepheleri ziyaret ederek buralardaki birlikleri denetledi ve son durumu gözden geçirdi. Çünkü bu kesin sonuçlu bir taarruz harekâtı olmalıydı.
Mustafa Kemal Paşa son hazırlıkları gözden geçirdikten sonra 26 Ağustos 1922’de sabaha karşı erken saatlerde Büyük Taarruz Harekâtı başladı. 27 Ağustos’ta Afyon düşman işgalinden kurtarıldı. 30 Ağustos’ta Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Yunan ordusu darmadağın edildi. 30 Ağustos zaferi ile Kütahya da düşmandan temizlendi. 1 Eylül’de Mustafa Kemal Paşa “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emrini verdi ve o gün akşama doğru Türk kuvvetleri Uşak’a girdiler. 6 Eylül’de Balıkesir, 7 Eylül’de Aydın, 8 Eylül’de Manisa Yunan birliklerinden temizlendi. Bu sırada 8 Eylül’de Yunan birlikleri İzmir’i de tamamen boşaltmış ve kaçmışlardı. 9 Eylül’de Türk birlikleri İzmir’de idiler. Yunanlılar İzmir’de karaya çıktıkları yerde tekrar denize dökülmüşlerdi. 11 Eylül’de Bursa da düşman işgalinden kurtarıldı. Bunun ardından da 18 Eylül’de Yunan ordusunun Anadolu’yu bütünüyle terk etmesiyle taarruz harekâtı sona erdi. Yunanlılar Anadolu’dan çekilirken burada büyük tahribatlar yapmışlardı. Büyük Taarruz Harekâtı’nın kazanılması bütün ülkede büyük bir sevinç yaratmıştır. Taarruz harekâtının her safhasında kazanılan başarılarla Ankara’da, İstanbul’da, Anadolu’daki diğer bütün şehirlerde büyük ve coşkulu kutlamalar yapılmıştır. Kutlamalar sırasında halk sokaklara çıkmış, gösteriler yapmış, fener alayları düzenlemiştir. Bunu göstermek adına her taraftan Meclise, Hükümete, Başkomutanlığa ve gazetelere çeşitli tebrik telgrafları çekilmiştir. Bu heyecan ve coşku Anadolu sınırlarını aşmış diğer ülkelerdeki Müslümanlar arasında dahi sevinçle karşılanmıştır. Türk milletinin kazandığı bu zafer emperyalizmin kıskacına düşmüş esaret altındaki milletlere de bir örnek ve ümit olmuştur.
YUNANİSTAN İYİCE KARIŞTI
Tabii ki Büyük Taarruz Harekâtı’nın kazanılmasının Yunanistan ve diğer İtilaf Devletleri’nin iç siyasetine de etkileri oldu. Bu bağlamda savaş devam ederken Yunanistan’da var olan iç rahatsızlık harbin kaybedilmesiyle daha da gün yüzüne çıktı. Yapılan askeri darbe sonucunda Kral Konstantin tahttan indirildi, yerine oğlu geçirildi ve kendisi İtalya’ya sürgün edildi. Kurulan mahkemelerde çeşitli yargılamalar yapıldı ve cezalar verildi. İngiltere’de Yunanistan’ın koruyuculuğunu yapan, Anadolu’da takip ettikleri politikaların öncüsü olan Başbakan Lloyd George iktidardan düştü ve tekrar siyaset sahnesinde yer alamadı. Fransız ve İtalyan kamuoylarında Türkiye ile yapılan savaş daha çok sorgulanmaya başlandı.
Büyük Taarruz Harekâtı ile kazanılan askeri başarının neticesinde, 11 Ekim 1922’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile İtilaf Devletleri, Mudanya Mütarekesi’ni imzaladılar. Mudanya Mütarekesi ile Yunanistan, Doğu Trakya’yı da boşalttı. Yine bu arada Boğazlar bölgesinde Türk ve İtilaf Devletleri kuvvetleri karşı karşıya gelseler de mütareke hükümleri gereğince onlara ait kuvvetler yerlerinde kaldılar. Ama onlar da 20 Kasım 1922’de görüşmeleri başlayıp 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile işgal altında tuttukları İstanbul ve Boğazlar bölgesini tahliye ettiler. Bu bağlamda Milli Mücadele’nin başarıya ulaşması ve Anadolu’daki düğümlenen durumun çözülmesi noktasında Büyük Taarruz Harekâtı’nın yeri oldukça önemli ve ayrıdır. Çünkü nihai sonucu Büyük Taarruz Harekâtı belirlemiştir. Ayrıca Cumhuriyetin ilanına giden yol da burada açıldı.
ÇOK BÜYÜK BİR ZAFER
Zaferin ehemmiyeti gibi bu konuda 1924’te Dumlupınar’da yapılan ilk kutlama töreninde Mustafa Kemal Paşa’nın yapmış olduğu konuşmada söylediği şu sözler de onun anlamını ortaya koyma noktasında oldukça dikkate değerdir:
“Efendiler, Türk yurdunu işgal etmek fikrini, Türk’ü tutsak yapmak düşünü genel, toplumsal bir fikir hâline koymaya çalışanların da layık oldukları sondan kurtulamamış olduklarını gözlerimizle gördük. Bu adamlar düşünmelidirler ki, bir memleketi almak ve işgal etmek o memleketin sahiplerine egemen olmak için yeterli değildir.
Bir milletin ruhu ele geçirilmedikçe, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça, o millete egemen olmanın imkânı yoktur. Oysa yüzyılların doğurduğu bir milli ruha, güçlü ve sürekli bir milli iradeye hiçbir kuvvet karşı koyamaz. Türk milleti son mücadeleleriyle, özellikle burada kazandığı zaferle, gösterdiği azim ve irade ile bilinen bu gerçekleri bir kez daha tarihin sinesine çelik kalemle kazımış bulunuyor. Milli tarihimiz, çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, cihan tarihine yeni bir yön vermekte kesin etkili bir meydan savaşı daha hatırlamıyorum. Hiç kuşku edilmemelidir ki yeni Türk Devletinin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada pekiştirildi, sonsuza giden yaşamı burada taçlandırıldı.”
Türk milletinin 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun.