Araştırmalarında rastladığı İslami ögeleri çeyrek asırdır eserlerine yansıtan İtalyan ressam Luigi Ballarin, Roma ve Venedik'in ardında İstanbul'da açtığı atölyesinde eserlerini ve Türkiye tecrübelerini AA muhabirine anlattı.
Venedik'te doğan, resim ve heykelle ilgilenen bir çevrede büyüyen Ballarin, çocuk yaşlardan itibaren Müslümanlarla etkileşim halinde oldu.
Murano cam sanatıyla ilgilenen Müslümanlarla küçük yaşlarda tanışan Ballarin, İslam ve kültürel ögeleriyle ilgili yıllarca araştırmalar yaptı, birçok İslam ülkesini gezerek, İslami motiflerin ve ibadet ritüellerini inceledi.
Venedik'in turistik avantajından dolayı küçük yaşlardan itibaren farklı kültürleri tanıma fırsatı bulduğunu ifade eden Ballarin, şöyle devam etti:
"Küçüklüğümden beri resim yapıyordum ama bir amaç için çizmiyordum. Ciddi anlamda resme kendimi verdikten sonra İslami motifleri tabloya taşımaya başladım. Müslümanlarla bağlantım çocukluktan geliyor. Çocukken tanıdıklarımız, Suudi Arabistanlı şeyhlere Murano camlarından eserler yapıyorlardı. Bu süreçte ben de İslam hakkında daha fazla şey öğrendim ve İslami kültür öğelerine ilgi duymaya başladım. Tatillerde Müslümanların yaşadıkları bölgelere gidiyordum ve oradaki kültürel yapıları gözlemleme fırsatı buluyordum. Hayatım boyunca çok farklı hayatları ve kültürleri tanıdım. İslam'a olan ilgim ritüellerini inceledikten sonra daha fazla arttı. Çocuklukta başlayan ilgim 30 ve 40'lı yaşlarda sanata dönüşmeye başladı. İslami motifler üzerine çalışmak bana mutluluk veriyor."
Eserlerinin çoğunluğunda İslami ibadet ritüeline yer verdiğini belirten Ballarin, "İslam'da kadın, ibadet, ritüeller ve kültürel özelliklerle ilgili çok sayıda okuma yaptım. Asıl ilgi alanım ise Hac dönemi oldu. Haccın bende çok özel ve farklı bir yeri var. Nasıl namaz kılınacağını ve ibadet edildiğin bilmediğim halde sık sık camiye gidiyorum ve kendi dilimde dua ediyorum. Camiler çok mistik ve kutsal alanlar. Tüm bunlar benim ilham kaynağım ve eserlerimin çoğunun merkezi." ifadelerini kullandı.
"İstanbullular tek kelimeyle harika"
Kuzey Afrika, Orta Doğu ve birçok Körfez ülkesini gezdikten sonra İstanbul'a da atölye açmaya karar verdiğini anlatan Ballarin, İstanbul'a geldikten sonra sanat hayatında çok önemli değişimler olduğunu, İstanbul'un kendisine ilham kaynağı olduğunu dile getirdi.
"İstanbul'u Doğu ve Batı'nın merkezi olarak hissediyorum." diyen Ballarin, şöyle konuştu:
"İtalya'dan gelen bir Batılı ve Orta Doğu'ya sık sık giden biri olarak benim eserlerim de kültürler arasında bir köprü gibi. İstanbul'dan daha güzel bir yer bulamıyorum. Bana, 'Neden başka ülkelere gitmiyorsunuz?' diye soruyorlar. Kuzey Afrika ülkelerine ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne ve birçok yere gittim. Ama burası kesinlikle farklı. İstanbul'da şehirler içinde şehirler var. Batı ve Doğu kültürünü temsil eden bir köşesi, Arap bir köşesi, New York kültürü olan yerler var. İstanbul ve tabii insanları kesinlikle tek kelimeyle harika."
Luigi Ballarin, İstanbul'daki tecrübelerine ilişkin şunları söyledi:
"İstanbul'a ilk geldiğimde ev satın almadan önce Tarlabaşı'nda bir yer kiraladım. Farklı bir yer olsa da güzeldi. Farklı yaşam biçimlerini gördüm. Ondan sonra Cihangir'e, antikacıların olduğu Çukurcuma'ya taşındım. Burada çok mutluyum. İnsanların sabahları birbirine günaydın dediği küçük bir mahalle. Taksim ve İstiklal gibi kalabalık, kozmopolit yerler çalışmak için güzel ama yaşamak için tercih etmiyorum. Türk insanıyla ilişkim çok iyi. Aramızdaki sadece dil engeli var. Çok iyi İtalyanca, İngilizce ve Türkçe konuşan arkadaşlarım olsa da maalesef genel olarak dil konusunda sıkıntı çekiyorum. Ama şunu vurgulamak istiyorum. Türk insanı çok eğlenceli ve dilini bilmeseniz de çok rahat bir şekilde anlaşıyorsunuz. Örneğin bu sabah bir markete gittim. Oradaki biri paraya ihtiyacı olduğunu söyledi ve ardından İtalyanca 'Çok teşekkür ederim' dedi. Çok şaşırtıcıydı. İnsanlar burada çok gülüyor ve kolay anlaşıyorsunuz. Burada her yere gidip insanlarla tanışıyorum ve çok mutluyum. "
"İtalyan mutfağını özlemiyorum"
Ballarin, Türkiye'de yemek konusunda zorlanmadığını belirterek, sözlerine, " Çünkü sizde de Akdeniz mutfağı ürünleri, sebze, balık gibi ortak lezzetler var. Türk çayını çok olmasa da içiyorum ama İtalyan kahvesini tercih ediyorum." diye son verdi.