BUKET BEKTAŞ / TÜRKGÜN
Türkiye Kamu-Sen ve bağlı sendikalarınızın kuruluş amacı ile ilgili bilgi verir misiniz?
Türkiye Kamu-Sen, 1989 yılında Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma Vakfı ile başlayan "Memurun da sendikası olsun, konuşma hakkı olsun!" mücadelesinin bir ürünüdür. 1992 yılında kurulan konfederasyonumuz, 2001 yılında 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu ile yasal zemine kavuşmuştur. Ancak bu noktaya kolay gelinmedi. 1992-2001 yılları arasında Türkiye Kamu-Sen mensupları büyük mücadeleler verdi. Toplumun her kesiminin konuşma ve hak arama hakkı varken, en eğitimli kesimi olan memurların örgütlenmesi ve hak araması 2001 yılına kadar mümkün değildi.
Türkiye Kamu-Sen'in temel kuruluş amacı, Türk milletinin tüm kesimlerinin, yani köylülerin, işçilerin, memurların, esnafın, işverenlerin ve serbest meslek mensuplarının haklarını arayabileceği, TBMM'de temsil edilebileceği ve demokrasiye katkı sağlayabileceği bir yapı oluşturmaktır.
GÜÇLÜ BİR SENDİKACILIK YAPISI İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ
Ancak ne yazık ki, sendika kurma ve üye olma hakkı gibi kutsal bir kazanım bugün bazıları tarafından istismar ediliyor. Yasal boşluklar nedeniyle, zayıf ve parçalanmış bir memur sendikacılığı yapısı oluştu. Bu yapı ile memurun hakkını arayıp alması mümkün değildir. Çalışma Bakanlığı'nın 4688 Sayılı Yasa’nın gereğini yaparak, düzenleyici ve denetleyici rolünü etkin bir şekilde yerine getirmesi ve memur sendikacılığını disipline etmesi gerekmektedir.
Türkiye Kamu-Sen olarak, 300'e yakın memur sendikasının olduğu bir ortamda, 50-100 üyesi olan sendikaların memura hiçbir fayda sağlamadığını ve bu alanın istismar edildiğini görüyoruz. Kanunumuz açıkça "meslek ve işyeri esasına göre sendika kurulamaz" dese de, hala meslek sendikaları ve işyeri sendikaları faaliyet göstermektedir.
Güçlü bir memur sendikası, arkasında yığınların olduğu bir yapı, memurun haklı taleplerinin karşılanması için en önemli araçtır. Bu konuda da söz söyleme hakkına sahip tek sendika Türkiye Kamu-Sen'dir.
Türk Büro-Sen sendikası ve faaliyetleri hakkında genel bir bilgi verebilir misiniz?
BÜRO HİZMET KOLUNDA FAALİYET GÖSTERİR VE 51 KURUMU KAPSAR
Türk Büro-Sen, Türkiye Kamu-Sen'e bağlı olarak büro hizmet kolunda faaliyet gösteren bir sendikadır. Büro hizmet kolu, Adalet Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Maliye, Çalışma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, İŞKUR, Sosyal Güvenlik Kurumu, TÜİK, Meteoroloji, Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanlıkları, Emniyet Genel Müdürlüğü ve diğer düzenleyici denetleyici kurumlar olmak üzere 51 kurumu kapsamaktadır.
ÜYE SAYISINI VE ŞUBE SAYISINI ÖNEMLİ ÖLÇÜDE ARTIRMIŞTIR
Hizmet kolumuzdaki kurumların fazla sayıda olması nedeniyle sorunlarımız da bir o kadar çeşitlidir. Bu sorunlarla mücadele etmek ve başarıya ulaşmak için güçlü bir kurumsal alt yapı, birikim ve tecrübe şarttır.
93 bin üyesiyle Türkiye’nin ikinci büyük sendikası olan Türk Büro-Sen olarak hizmet kolumuzdaki 51 kurumda da aktif olarak faaliyet gösteriyoruz. Göreve geldiğimizde 67 olan şube sayımızı 104'e, 61 bin olan üye sayımızı ise 93 bine çıkardık.
ENFLASYON FARKI, REFAH PAYI GİBİ KONULARDA AKTİF OLARAK MÜCADELE EDER
Hedef kitlemiz olan memurlara ulaşabilmek için daha çok teşkilatlanmamız ve sahada daha çok yer almamız gerektiğinin bilincindeyiz. Bu amaçla göreve geldiğimiz günden bu yana şube ve üye sayımızı %50’nin üzerinde artırdık. Bugün de aynı kararlılıkla, enflasyon farkının ödenmesi ve refah payı verilmesi gibi taleplerimizin takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Tasarruf tedbirleri ve vergi paketinin açıklanmasıyla bu çalışanları nasıl etkileyecek, sendika olarak bu konudaki tutumunuz nedir?
MEMURUN HAKLARININ KORUNMASI GEREKİR
Türkiye Kamu-Sen olarak devletimizin ve milletimizin tasarruf yapması gerektiğine inanıyoruz. Ancak tasarrufa önce devletin kendi içinden başlaması gerektiğini düşünüyoruz. Tasarruf israftan yapılır, memurun servis, yemek ve giyim yardımı ise israf değil, hakkıdır.
SERVİS HİZMETİNİN KALDIRILMASINI YARGIYA TAŞIDIK
Servis hizmeti, toplu sözleşme kazanımıdır ve kanun niteliğindedir. Kanun niteliğindeki bir düzenleme, genelge ile ortadan kaldırılamaz. Bu nedenle Türkiye Kamu-Sen olarak, tasarruf tedbiri kapsamında yer alan servis hizmeti ile ilgili maddeyi yargıya taşıdık ve Danıştay’a dava açtık. Kamuda gerçek tasarruf yapılması isteniyorsa, kadro fazlalığına, hizmet alımına, kamu-özel iş birliği projelerine bakılmalıdır. Memurun servis, yemek, giyim ve yakacak yardımından tasarruf olmaz.
DOLAYLI VERGİLERİN AZALTILIP, GELİR VERGİSİNİN ARTIRILMASI GEREKİR
Vergi gelirleri, kamu kaynaklarının en önemli kalemlerinden biridir. Vergi gelirleriniz ne kadar yüksek olursa, borçlanma oranınız da o kadar düşük olur. Ancak vergi gelirlerimizin %67’si, dolaylı vergilerden oluşmaktadır. MTV, ÖTV, KDV gibi vergiler, toplumun en yoksul kesimi ile en zengin kesiminin aynı oranda ödediği, haksız vergilerdir.
Biz, verginin kazançtan ve gelirden alınması gerektiğini savunuyoruz. Vergi gelirlerimiz içinde, gelir vergisi gibi dolaysız vergilerin oranının artırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle de Maliye Bakanımızın göreve geldiği günden bu yana başlattığı kayıt dışı ekonomiyle mücadeleyi destekliyoruz.
3600 ek gösterge ile ilgili sendika olarak bu konuda nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?
3600 ek gösterge konusu, 2018 yılında Cumhurbaşkanımızın, sağlık, emniyet, eğitim ve din görevlilerinin ek göstergelerinin 3600’e çıkarılacağı yönündeki açıklamasıyla gündeme gelmişti. 2021 yılında imzalanan 6. Dönem Toplu Sözleşme’de de, bu 4 meslek grubunun ek gösterge düzenlemesinin 2022 yılında tamamlanacağı karara bağlanmıştı. Ancak Temmuz 2022’de yasalaşan düzenlemede, Genel İdari Hizmetler ve Teknik Hizmetler sınıflarında çalışan ve 1. dereceye gelmiş 475 bin memur, 3600 ek gösterge düzenlemesinin dışında bırakıldı. Türkiye Kamu-Sen olarak, bu düzenlemenin eksik ve adaletsiz olduğunu her platformda dile getirdik.
3600 EK GÖSTERGE 1. DERECEYE GELMİŞ TÜM MEMURLARA VERİLMESİ GEREKİYOR BU KONUDA AKTİF MÜCADELEMİZİ YÜRÜTÜYORUZ
Kanun teklifinin Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşüldüğü sırada, Ankara’da ve Türkiye’nin dört bir yanında eylemler düzenledik. Yaptığımız girişimler sonucunda, Genel İdari Hizmetler grubunda yer alan bazı unvanlar için 3600 ek gösterge hakkı elde ettik. Ancak bu, yeterli bir düzenleme değildir. Hemen akabinde, Genel Kurul’a bir kanun teklifi vererek, 1. dereceye gelmiş tüm memurlara 3600 ek gösterge verilmesi talebimizi yineledik.
14 Mayıs seçimlerinden önce de, hem Cumhurbaşkanımız, hem de Çalışma Bakanımız, 1. dereceye gelmiş tüm memurlara 3600 ek gösterge verileceği sözünü verdiler. Hatta Çalışma Bakanımız, 5 Mayıs’ta Meclis açılır açılmaz bu düzenlemeyi getireceklerini açıkladı. Ancak geldiğimiz noktada, yetkili sendika, Ağustos 2023’te yapılacak 7. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerine, 6. Dönem Toplu Sözleşme’deki yetersiz düzenlemeyi aynen kopyalayarak gitti. Cumhurbaşkanımız söz verdi, Çalışma Bakanımız kanun teklifinin hazır olduğunu söyledi. Böyle bir ortamda, yetkili sendikanın, 3600 ek gösterge konusunda memura ihanet eden bir tutum sergilemesini kabul etmiyoruz.
Türkiye Kamu-Sen olarak, Genel İdari Hizmetler ve Teknik Hizmetler sınıflarında çalışan ve 1. dereceye gelmiş 475 bin memura 3600 ek gösterge verilinceye kadar mücadelemize devam edeceğiz.
En son açıklanan rakamla birlikte emekli maaşları 2 bin 500 TL artarak 12 bin 500 TL oldu. Hayat şartlarının zorlandığı bir dönemde bu maaş zammı ile ilgili sendikanızın tutumu ve duruşu nasıl?
EMEKLİLİK SİSTEMİNİN YENİDEN YAPILANDIRILMASINI GEREKMEKTEDİR
Bugün gelinen noktada, emekli maaşı ile prim gün sayısı arasındaki bağ kopmuştur. Artık sosyal güvenlik sisteminden bahsetmek mümkün değildir. Emekli maaşları, bütçeden desteklenen bir sosyal yardım haline gelmiştir. 3.000 gün primle emekli olan da 12.500 TL, 35.000 gün primle emekli olan da 12.500 TL almaktadır. Bu durum kabul edilebilir değildir. Sosyal güvenlik sisteminin yeniden reforme edilmesi gerekmektedir.
EYT ile birlikte, Türkiye sosyal güvenlikte 1999 yılına geri dönmüştür. Diğer taraftan, memur emekli maaşları da ciddi oranda düşük kalmaktadır. Temmuz 2023’ten önce, memurun aldığı maaşın %75’i emekli maaşı olarak bağlanıyordu. Ancak Cumhurbaşkanımızın en düşük emekli maaşının 22.000 TL olacağı yönündeki açıklaması sonrasında, bürokrasi, Cumhurbaşkanımızın sözünü en az maliyetle yerine getirmenin yolunu buldu ve memur emekli maaşlarını bu artıştan muaf tuttu.
EK ÖDEMELERİN EMEKLİ MAAŞINA YANSITILMASI GEREKİYOR
Şu anda memur, görevde aldığı maaşın sadece %45’ini emekli maaşı olarak alabilmektedir. Yani %30’luk bir kayıp söz konusudur. Biz, ek ödemelerin de emekli maaşına yansıtılmasını talep ediyoruz. Bugün memurlar, aylık 14.000-15.000 TL prim ödemektedir. Yani 12.500 TL emekli maaşı alan birisi, çalışırken ödediği primin 5’te 1’ini bile alamamaktadır. Emekli maaşlarının en az 50.000-60.000 TL olması gerekirken, bugün 21.000-22.000 TL civarında kalması kabul edilebilir değildir. Bu durum, memurların 65 yaşından önce emekli olmasını engellemektedir.
65 YAŞ SINIRININ KALDIRILMASI İÇİN MÜCADELE VERİYORUZ
Ek ödemelerin emekli maaşına yansıtılmaması halinde, 65 yaşından önce kimse emekli olamaz. Bu durum, kamuda hem yaşlı bir memur profilinin oluşmasına, hem de usta çırak ilişkisinin zedelenmesine yol açacaktır. Biz, 65 yaş sınırı kaldırılana kadar mücadelemize devam edeceğiz. Genel İdari Hizmetler ve Teknik Hizmetler sınıflarında çalışan ve 1. dereceye gelmiş tüm memurlara 3600 ek gösterge verilmesi, ek ödemelerin de emekli maaşına yansıtılması ve 65 yaş sınırı gibi konularda, haklı taleplerimizi her platformda dile getirmeye devam edeceğiz.