Türkgün Sağlık Antibiyotik direnci Türkiye’de kırmızı alarm veriyor: "Artık tedavi seçeneği olmayan mikroplar var"

Antibiyotik direnci Türkiye’de kırmızı alarm veriyor: "Artık tedavi seçeneği olmayan mikroplar var"

Türkiye’de artan antibiyotik direnci artık kırmızı alarm veriyor. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, gereksiz yere ve yaygın bir şekilde antibiyotik kullanımının dirençli mikropların daha da güçlenmesine neden olduğunu söyledi. Yavuz, “Hastalar antibiyotik öncesi çağlardaki gibi birtakım bakteriyle enfeksiyonlardan, basit bakteriyel enfeksiyon bile olsa hayatını kaybedebiliyor.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de artan antibiyotik direnci artık kırmızı alarm veriyor. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, gereksiz yere ve yaygın bir şekilde antibiyotik kullanımının dirençli mikropların daha da güçlenmesine neden olduğunu söyledi. Yavuz, “Hastalar antibiyotik öncesi çağlardaki gibi birtakım bakteriyle enfeksiyonlardan, basit bakteriyel enfeksiyon bile olsa hayatını kaybedebiliyor.” ifadelerini kullandı.

KAYNAK: Demirören Haber Ajansı

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve KLİMİK Başkanı Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, pandemiden önceki dönemlerde de Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri olan antibiyotik direncinin, pandemi ve deprem gibi afetlerin de etkisiyle daha da tehlikeli hale geldiğini söyledi.

Prof. Dr. Yavuz, antibiyotik direncinde Avrupa’da Yunanistan ile yarıştığımızı, hatta şampiyon olduğumuzu kaydetti ve “Dirençli patojenler (hastalık yapan etkenler) artıyor, eldeki antibiyotikler çalışmıyor; yeni antibiyotikler bulunmuyor. Dolayısıyla hastalar antibiyotik öncesi çağlardaki gibi birtakım bakteriyle enfeksiyonlardan, basit bakteriyel enfeksiyon bile olsa hayatını kaybedebiliyor.” dedi.

Gereksiz yere ve yaygın bir şekilde antibiyotik kullanımının, dirençli mikropların daha da güçlenmesine neden olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yavuz, şu an Türkiye'de bir numaralı enfeksiyon sorununun antibiyotik direnci olduğuna dikkat çekti.

“EN BASİT İDRAR YOLU ENFEKSİYONU HASTANEYE YATIRILIYOR”

“Bakteriler bu tarz direnç genlerini edinmek konusunda çok becerikliler. Hızla evrilebiliyorlar. Mobil genetik elemanlar dediğimiz birtakım maddeler edinerek, bir antibiyotiğe maruz kalırsa hızla ona direnç geliştirebiliyorlar. Ölüme neden oluyor.” diyen Yavuz, şunları söyledi:

“Çünkü bu dirençli patojenlerin neden olduğu enfeksiyonlar yeterince tedavi edilemediği için, iyi tedavi edilemediği için, fazladan ölümlerle karşı karşıya kalıyoruz. Dirençli patojenler artıyor, eldeki antibiyotikler çalışmıyor; yeni antibiyotikler bulunmuyor. Dolayısıyla hastalar antibiyotik öncesi çağlardaki gibi birtakım bakteriyle enfeksiyonlardan, basit bakteriyel enfeksiyon bile olsa hayatını kaybedebiliyor. Direnç oranları açısından baktığımız zaman Yunanistan ile yarışıyoruz. Bazen de şampiyonuz maalesef. Şunun örneğini çok rahatlıkla verebilirim, özellikle idrar yolu enfeksiyonlarında ağızdan verilecek şekilde ilaç yazamıyoruz artık. Basit bir enfeksiyonda dahi hastayı hastaneye yatırarak, çok daha geniş spektrumlu antibiyotiklerle tedavi etmek zorunda kalıyoruz.”

“ARTIK HİÇBİR İLAÇ YA DA TEDAVİ SEÇENEĞİ OLMAYAN MİKROPLAR VAR”

Dünyada da birçok ülkede bu sorunun yaşandığına işaret eden Prof. Dr. Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hiçbir ilaç veya tedavi seçeneği olmayan mikroplarla karşı karşıya kalıyoruz maalesef. Antibiyotik öncesi dönemlere dönüyoruz tehdidi gerçekleşmiş durumda. Sınırlı sayıdaki hastalar için söz konusu olsa dahi o insanlar için bu, kritik önem arz ediyor. Antibiyotik direncine bağlı ölümler, bütün enfeksiyon hastalıklarına bağlı ölümlerden çok daha fazla gelişmiş ülkeler için Amerika için Avrupa için. Yani antibiyotik direnci nedeniyle tedavi edilemeyip kaybedilen hastaların sayısı, tüberküloz, kızamık, pnömoni, hepsini üst üste koysanız dahi bundan fazlasına neden oluyor. Türkiye'de de antibiyotiklere dirençli patojenlerin neden olduğu hastalık yükü çok fazla.”

Coronavirus ve depremin birer afet olduğunu ve afet durumlarında akılcı antibiyotik kullanımı kurallarının uygulanamadığını da vurgulayan Prof. Dr. Yavuz, “Antibiyotik direncinin daha da yükselmesine neden olan durumlar yaşandı ikisinde de. Çünkü acil bir durumla mücadele ediyorsunuz ve hem hastane enfeksiyonu kontrol sürecini hem de akılcı antibiyotik kullanımı gibi bir durumu tam olarak uygulayamazsınız. Antibiyotikler ne kadar çok kullanılırsa, direnç o kadar artar. O nedenle sadece gerekli olduğu durumlarda kullanmak dediğimiz akılcı antibiyotik uygulamalarının, tüm ülkede yoğun bir şekilde eğitim ve bilgilendirme kampanyalarının yapılması gerekiyor. Buna bir kaynak ayrılmalı ki engellenebilsin. Aslında bu, tedavi için ayıracağınız kaynaktan çok daha düşük oluyor.” dedi.

“NEZLE VEYA AKUT BRONŞİTE ANTİBİYOTİK YAZILMAZ”

Özellikle okulların açılmasıyla artan viral üst solunum enfeksiyonlarında gereksiz antibiyotik kullanımının daha da arttığını belirten Prof. Dr. Yavuz, şu uyarılarda bulundu:

“Çocukların en sık enfeksiyonu, üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Bunların yüzde 90'ı viraldir ve virüslerde de antibiyotikler hiçbir işe yaramaz. Ya da mesela çocuklarda bronşit çok olur. Akut bronşit dediğimiz bir tablo. Borinşitin de yüzde 90'Dan fazlası viraldir. Bronşitte de antibiyotik kullanılmaması gerekiyor. En gereksiz antibiyotik kullanımı bu iki tabloda oluyor. Nezle, diğer viral üst solunum yolu enfeksiyonları ve akut bronşit çocuklarda. Burada en doğru kararı tabii ki doktor verecektir. Hastaların doktora baskı yapmama konusunda bilinçli olması gerekiyor. Hastalar da ısrarcı olabiliyorlar, 'Benim çocuğum 2 haftadır öksürüyor, geçmedi, bir antibiyotik bile yazmadı' diye doktora baskı uyguluyorlar. Hekim de o hasta yoğunluğu arasında ve bu basıncın karşısında mecbur kalabiliyor. Polikliniklerdeki hasta yükünü düşündüğümüz zaman, çok zor hekimlerin bununla baş edebilmesi. Bir kere hastanelerde bu kadar yığılma olursa zaten akılcı hiçbir ilacın kullanımı söz konusu olamaz.”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Galeriler Yaşam Kahve Çeşitlerinin İsimleri Nereden Geliyor? İşte En Popüler Kahvelerin İlginç Hikâyeleri

Kahve Çeşitlerinin İsimleri Nereden Geliyor? İşte En Popüler Kahvelerin İlginç Hikâyeleri

Kahve, dünya genelinde milyonlarca insanın vazgeçilmezi. Kimileri için güne zinde başlama ritüeli, kimileri içinse sosyalleşmenin bahanesi. Farklı tatlar ve tariflerle karşımıza çıkan kahve çeşitlerinin isimlerinin nereden geldiğini hiç merak ettiniz mi? İşte dünyaca ünlü kahvelerin adlarının kökenleri ve ardındaki ilginç hikâyeler…

Kahve, dünya genelinde milyonlarca insanın vazgeçilmezi. Kimileri için güne zinde başlama ritüeli, kimileri içinse sosyalleşmenin bahanesi. Farklı tatlar ve tariflerle karşımıza çıkan kahve çeşitlerinin isimlerinin nereden geldiğini hiç merak ettiniz mi? İşte dünyaca ünlü kahvelerin adlarının kökenleri ve ardındaki ilginç hikâyeler…

MUHABİR: Eylül Şahin
Kahve Çeşitlerinin İsimleri Nereden Geliyor? İşte En Popüler Kahvelerin İlginç Hikâyeleri 1

1. Cappuccino

İtalyan kahve kültürünün simgelerinden biri olan Cappuccino, ismini 16. yüzyılda Avusturya’da yaşayan Kapusen (Capuchin) rahiplerinin giydiği kahverengi cübbelerden alır. Köpüklü süt ve espresso karışımının oluşturduğu renk, bu cübbelere benzetildiği için bu isim tercih edilmiştir.

1 / 10
Kahve Çeşitlerinin İsimleri Nereden Geliyor? İşte En Popüler Kahvelerin İlginç Hikâyeleri 2

2. Espresso

İtalyanca "esprimere" yani “sıkmak” ya da “basınçla çıkarmak” fiilinden türetilen Espresso, adını demleme yönteminden alır. Sıcak suyun yüksek basınçla kahveden geçirilmesiyle hazırlanan bu yoğun içimli kahve, hızlı hazırlanmasıyla da “çabuk” anlamına gelen bir diğer anlamı taşır.

2 / 10
Kahve Çeşitlerinin İsimleri Nereden Geliyor? İşte En Popüler Kahvelerin İlginç Hikâyeleri 3

3. Americano

İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalya’da görev yapan Amerikan askerleri, sert buldukları espressoyu sulandırarak içmeye başlar. Bu yeni versiyon, zamanla Americano adıyla kahve menülerinde yerini alır.

3 / 10
Kahve Çeşitlerinin İsimleri Nereden Geliyor? İşte En Popüler Kahvelerin İlginç Hikâyeleri 4

4. Café Latte

Latte, İtalyanca’da “süt” anlamına gelir. Café Latte, adını yüksek miktarda süt içermesinden alır. Espresso üzerine bolca sıcak süt eklenerek hazırlanan bu içim yumuşak kahve, özellikle kahveye yeni başlayanlar arasında oldukça popüler.

4 / 10
Kahve Çeşitlerinin İsimleri Nereden Geliyor? İşte En Popüler Kahvelerin İlginç Hikâyeleri 5

5. Caffè Macchiato

İtalyanca’da “lekeli” ya da “benekli” anlamına gelen macchiato, bir fincan espressoya az miktarda süt köpüğü eklenerek hazırlanır. Kahvenin üzerine eklenen süt “lekesi”, bu kahvenin adının da ilham kaynağıdır.

5 / 10
Kahve Çeşitlerinin İsimleri Nereden Geliyor? İşte En Popüler Kahvelerin İlginç Hikâyeleri 6

6. Mocha

Çikolata severlerin favorisi olan Mocha, adını Yemen’in batı kıyısında yer alan Mocha liman kentinden alır. Bu şehir, 15. ve 16. yüzyıllarda kahve ticaretinin önemli merkezlerinden biri olarak bilinir. Süt, çikolata ve espresso karışımıyla elde edilen mocha, tatlı bir kahve deneyimi sunar.

6 / 10
Kahve Çeşitlerinin İsimleri Nereden Geliyor? İşte En Popüler Kahvelerin İlginç Hikâyeleri 7

7. Filtre Kahve

Filtre kahve, adını demleme işleminden alır. Öğütülmüş kahve çekirdeklerinin sıcak suyla buluşturulup bir filtreden süzülmesiyle hazırlanır. Her ne kadar farklı bölgelerde farklı isimlerle anılsa da temel hazırlama yöntemi filtreleme olduğundan bu ismi almıştır.

7 / 10
Kahve Çeşitlerinin İsimleri Nereden Geliyor? İşte En Popüler Kahvelerin İlginç Hikâyeleri 8

8. Arabica

Kahve çekirdeği türlerinden biri olan Coffea Arabica, ismini Arap tüccarlar aracılığıyla dünyaya yayılmasından alır. Yemen ve Etiyopya kökenli bu tür, daha az kafein içerdiği ve aromatik yapısıyla tanındığı için oldukça tercih edilir.

8 / 10
Kahve Çeşitlerinin İsimleri Nereden Geliyor? İşte En Popüler Kahvelerin İlginç Hikâyeleri 9

9. Türk Kahvesi

Osmanlı döneminde Yemen Valisi Özdemir Paşa tarafından İstanbul’a getirilen kahve çekirdekleri, Türk usulüne göre cezveyle pişirilerek sunulmaya başlanmıştır. Bu özel demleme yöntemiyle hazırlanan kahve, Türk Kahvesi adıyla dünya literatüründe kendine özgü bir yer edinmiştir.

9 / 10
Kahve Çeşitlerinin İsimleri Nereden Geliyor? İşte En Popüler Kahvelerin İlginç Hikâyeleri 10

10. Ristretto

İtalyanca’da “kısıtlı” veya “yoğun” anlamına gelen Ristretto, espressonun daha az suyla hazırlanan versiyonudur. Aynı miktarda kahve kullanılarak daha kısa sürede demlendiği için aroması daha yoğundur ve daha küçük hacimli bir içecek olarak sunulur.

10 / 10
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *