Tehlikeli girişimi değerlendiren uzmanlara göre 'trol ağları ile siyasi algı oluşturmak' demokrasi kültürüyle bağdaşmıyor. Sosyal medya üzerinden oluşturulmaya çalışılan sistematik dezenformasyonla Türkiye'nin iç politikasına müdahale edilmek istendiğine dikkat çeken Diplomasi Vakfı Direktörü Siyaset Bilimci Doç. Dr. Oğuzhan Bilgin, 'Türkiye'nin demokrasisine kasteden küresel şebekenin ortaya koyduğu dijital bir faşizmle' karşı karşıya olunduğunu belirtti.
Seçim sürecinin sosyal medya üzerinden manipülasyonuna yönelik girişimleri değerlendiren uzmanlar, özellikle yurt dışında terör gruplarıyla irtibatlı hesaplar üzerinde gündem oluşturmak istenmesinin demokrasi kültürüyle bağdaşmadığını vurguladı.
Siyaset bilimi uzmanları, AA muhabirine, sosyal medya ağları üzerinden birlikte hareket eden bazı grupların seçim sürecindeki manipülasyon çabalarını değerlendirdi.
Diplomasi Vakfı Direktörü Siyaset Bilimci Doç. Dr. Oğuzhan Bilgin, CHP'nin milyonlarca sosyal medya hesabını aynı anda etkileyebilecek bir "trol" yapılanması içinde olduğuna ilişkin ulusal medyada haberlerin yer aldığını hatırlattı.
Sosyal medya üzerinden oluşturulmaya çalışılan sistematik dezenformasyonla Türkiye'nin iç politikasına müdahale edilmek istendiğine dikkat çeken Bilgin, "Türkiye'nin demokrasisine kasteden küresel şebekenin ortaya koyduğu dijital bir faşizmle" karşı karşıya olunduğunu belirtti.
Bilgin, "Bu, Türkiye'deki seçmen iradesini hiçe sayan bir anlayıştır. Bu sadece hukuka aykırı değil, aynı zamanda demokratik ve siyasi ahlaka da aykırıdır." dedi.
Uluslararası birtakım kapitalist şirketlerin bu oyunun bir parçası olmasının "küresel dizayn" şüphesi uyandırdığını kaydeden Bilgin, bunun aynı zamanda Türkiye'nin bağımsızlığına yapılmış bir saldırı olduğunu ifade etti.
Bu nedenle herkesin hem demokrasi hem de Türkiye'nin bağımsızlığının yanında durması, milli iradeyi hedef alan dijital projeyle mücadelede sorumluluk alması gerektiğini belirten Bilgin, şöyle devam etti:
"Birtakım trol şebekeleri üzerinden siyasi netice elde etmeye çalışmak, aslında çaresizlik sendromudur. Bir bakıma bu tarz şeylerden medet ummak, Türkiye'nin bağımsızlığı, demokrasisi ve Türk milleti yerine uluslararası şebekelere güvenmeyi tercih edildiğini gösterir. Türkiye'de kendisini muhalefette gören insanların da buna eleştiri getirmesi, ses çıkarması gerekiyor. Bu trol ordularının saldırılarına karşı onların sessiz kalması, bunu onayladıkları anlamına gelecektir."
- "GERÇEK KAVRAMININ İÇERİĞİ BOŞALTILARAK SEÇMENE SUNULUYOR"
Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nebi Miş, yaşamın her alanına etki eden sosyal medyanın kimi durumlarda ülkelerin egemenlik anlayışlarını aşındıracak ve demokratik kurumların işleyişini olumsuz etkileyebilecek duruma geldiğini söyledi.
Bu düzeyde etkiye sahip sosyal medya araçlarının merkezlerinin birkaç Batı ülkesinde konuşlandığını belirten Doç. Dr. Miş, dünyanın geri kalan kısmında ise bu araçlar kullanılarak özellikle seçim süreçlerini etkileyecek içeriklerin yayılmasını kolaylaştıracak politikalar izlendiğini vurguladı.
Bazı ülkelerde seçim süreçlerinde sosyal medya üzerinden oluşturulan manipülatif içeriklerle sonuç alındığını, bunun farkına varan bazı siyasi oluşumların da bu yönteme başvurduğunu ifaden eden Nebi Miş, "Artık sosyal medya algoritmaları aracılığıyla oluşturulan yankı odalarında gerçek kavramının içeriği boşaltılarak seçmene sunuluyor. Bu yöntemin, Türkiye'de özellikle iktidara karşı kullanıldığını daha önce gördük. Neden iktidara karşı kullanıldı derseniz, uzun yıllar iktidarda kalan ve toplumun yüzde 50 oyunu olan hakim bir siyasi yapıya karşı seçim kazanmanın zorluğu herkesçe malum. Bunun yanı sıra uluslararası çevrelerin AK Parti karşıtlığı da biliniyor. Bu durum, içerideki bazı çevrelerin, gerçeği yansıtmayan sosyal medya içerik üretim süreçlerini kolaylaştırıyor." değerlendirmesini yaptı.
Doç. Dr. Miş, seçim sonucuna karşı güvensizlik oluşturmak için önceden üretilmiş içerik ve yapay görsellerin yer aldığı haberlerin dolaşıma sokulduğuna önceki seçimlerde de şahit olunduğunu hatırlattı, bu sorunun sadece Türkiye'de değil dünyanın birçok yerinde yaşandığını ifade etti.
Miş, şöyle devam etti:
"Özellikle kutuplaşmış toplumlarda bu tür içeriklerin üretilmesi maalesef kolaylaşıyor. Burada siyaset kurumunun yapması gereken şudur: Seçimin güvenliğini ve sonuçlarını tartışılır hale getirecek içeriklerden kaçınması gerekiyor. Seçimde toplumu galeyana getirecek, teyit edilmemiş içeriklerin ana medya gündemine taşınmasından da kaçınmalıdır. Parti yöneticilerinin de bunların üzerinden rakiplerine suçlama yöneltmemesi oldukça önemlidir. Bütün partiler için bu tutum geçerli olmalıdır."
- "TERÖRLE İRTİBATLI HESAPLAR ÜZERİNDEN ALGI OLUŞTURMAK DEMOKRASİYLE BAĞDAŞMAZ"
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Levent Ersin Orallı, 14 Mayıs seçimleri öncesi yaşanan bazı gelişmelerin, sonraki dönemlerde siyaset bilimi açısından incelendiğinde, "ilk" olabilecek birçok gelişmenin yaşandığını ortaya koyacağını söyledi.
Türkiye'deki seçim sürecine ancak Türk milletinin karar vereceğini artık herkesin anlaması gerektiğini belirten Orallı, özellikle Güneydoğu Asya kaynaklı hesaplar üzerinden algı oluşturmak için ciddi bir yapılanmaya gidildiğini ifade etti.
Doç. Dr. Orallı, algı oluşturma yönteminin artık ilk kez bu seçimde sistemli şekilde kara propagandaya dönüştüğüne dikkat çekerek,"Geçmiş yıllarda, trol hesaplar üzerinden siyasi partilerin seçim vaatlerinin köpürtüldüğünü görüyorduk ancak bu defa diğer siyasi yapıların belirtmedikleri seçim vaatleri ve içeriklerin DeepFake yöntemiyle değiştirildiğini görüyoruz. Bunun, demokrasi şöleni olarak kabul ettiğimiz seçim sürecini karaladığı gibi toplumun ağır şekilde tahrik edildiği ve ötekileştirildiği gerçeğini de beraberinde getirdiğini unutmamalıyız." dedi.
Bunu makul bir propaganda yöntemi olarak kabul etmenin mümkün olmadığını, buna tevessül edenlerin daha çok yurt dışı kökenli hesaplarla irtibata geçtiklerine işaret eden Orallı, bu durumda Türk milletinin iradesinin baltalanmak istendiğini kaydetti.
Doç. Dr. Orallı, bu hesapların büyük bir kısmının terörle irtibatlı grupların kontrolünde olduğu gerçeğini kimsenin göz ardı etmemesi gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Seçim sandığında umduğunu bulamayacağını düşünenler, maalesef sosyal medya araçlarını amacı dışında kullandıkları için, bayram havasında geçmesi gereken seçim süreci, bu konuların tartışılmasıyla tamamlanacak gibi... Özellikle yurt dışındaki terör gruplarıyla irtibatlı hesaplar üzerinden algı oluşturma çabasının demokrasi kültürüyle bağdaşması mümkün değildir. Bu unsurların, Türkiye'nin uzun vadede güvenliğine zarar vereceklerini, kamu düzenini yıpratmak istediklerini unutmamak gerekiyor. Doğruluk payı teyit edilmeden dolaşıma sokulan haber görünümlü algı formlarının ne denli tehlikeli olduklarını her gün yaşayarak görüyoruz. Her şeye rağmen halkımızın sosyal medya trollerine pabuç bırakmayacağına inanıyorum."
Siyasi partilere yapılan hazine yardımını bu amaç doğrultusunda kullanmak yerine yurt dışı kaynaklı kara propaganda yapan hesaplar için harcandığına dair iddialar olduğunu aktaran Orallı, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vergileriyle ortaya çıkmış o yüksek meblağların maalesef trol hesaplar üzerinden yıllardır terörün finansmanına destek olan gruplara aktarıldığı gerçeğini de ilk defa bu seçimde gördük." ifadesini kullandı.
Batılı ülkelerin, seçim sürecinin artık sosyal medyanın karanlık tarafı üzerinden yürütülmemesi için gayret ettiğini anlatan Doç. Dr. Orallı, şöyle devam etti:
"Buna rağmen bizde, dezenformasyon ve kara propaganda için yurt dışındaki mecralardan medet umanların olması demokrasi için bir handikaptır. Beyannamelerin yurt dışında kurgulandığı bir dönemde, bütün seçim çalışmasının yurt dışı ayarlı sosyal medya mecralarına bırakılması, Türk seçmeninin ne denli uyanık olması gerektiğini de bir kez daha hatırlatıyor."
- "SEÇMEN İRADESİNİN MANİPLE EDİLMESİ SUÇTUR"
Avukat Dr. Mehmet Sarı da seçime günler kala trol hesaplar üzerinden seçim güvenliğine gölge düşürmek isteyenler olduğuna yönelik haberler olduğunu belirterek, seçmen iradesinin sandığa tam ve eksiksiz yansıtılması için her koşulda hukuki güvence sağlandığını ifade etti.
Dr. Sarı, seçmenin iradesinin maniple edilmesinin seçim propagandası kapsamında değerlendirilemeyeceğini, seçmeni bu tür eylemlerde korumak için Yüksek Seçim Kurulu başta olmak üzere hukuk mekanizmasının devreye girmesi gerektiğini vurguladı.
Bu durumda Kurul'un resen hareket edebileceğini veya şikayet üzerine tedbir alabileceğini anlatan Dr. Sarı, şunları söyledi:
"Seçmen iradesini sekteye uğratmak için mücadele veren hesapların büyük çoğunluğunun yurt dışındaki terör gruplarıyla bağlantılı kişilerce yönetilmesi iddiası oldukça düşündürücüdür. Seçim gibi bir süreçte bunlardan medet ummak ya da işbirliği içerisine girmek, demokrasiye güvenilmediğinin göstergesi olur. Demokrasinin olmazsa olmazı seçimin sorunsuz tamamlanması için siyasi partilerce gereken özen de gösterilmelidir." AA