MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım, AA muhabirinin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) sürecinde dünyada Türkiye'nin başarısını inkar eden hiç kimsenin olmadığını belirten Yıldırım, "Türkiye'nin başarısı takdir ediliyor ve izleniyor. Türkiye'deki muhaliflerden böyle bir başarıyı kabullenen var mı? Yok." ifadesini kullandı.
Yıldırım, salgın sürecinde CHP'nin üzerine düşeni yapmadığını ileri sürerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Siz Avrupa'nın en büyük hastanesini pandemide İstanbul'a açıyorsunuz. Yolunu yapması gereken İstanbul Büyükşehir Belediyesi yolunu yapmıyor. Hangi gerekçe olursa olsun çok önemli değil. Bunun yanı sıra Adana Belediyesi fuar alanında paravan yapıyor 'Ben sahra hastanesi kurdum.' diyor. Pandemi zamanları, kriz zamanları, seferberlik zamanları iç siyaset olmaz. İçteki siyasetçiler devletin yanında kenetlenir, o krizi, salgını böylece atlatırlar."
CHP'nin izlediği siyasetle Türkiye'nin yanında olmadığını savunan Yıldırım, "Hep Türkiye'yi şikayet ettiler, Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı Türkiye düşmanlığına dönüştü ve böyle devam ediyor." dedi.
Bu süreçte bir erken seçim ihtiyacının söz konusu olmadığını belirten Yıldırım, şöyle konuştu:
"Burada kaos oluşumu ve pandemi sürecindeki başarıyı gölgelemek ve önüne set çekmek gibi bir düşünce var. Başarısız ülke ve devlet konumuna düşürmek. Ortaklarından HDP'nin amacı da bu. CHP ile sahada iş birliği yaptı mı? Yaptı. Sandıkta iş birliği yaptı mı? Yaptı. İş birlikleri devam ediyor mu? Ediyor. CHP'nin Türkiye'de alacağı oy oranı yüzde 25'tir, 'öldüm' dese yüzde 26, de ki siz yüzde 27 verin. Ama CHP bir üst akılla birlikte merkez sağın milliyetçi-muhafazakar kesimlerin oyunu alabilmek için oralara müsait kurulan partileri destekleyerek onlar üzerinden kendine oy devşiriyor."
"Üst akıl herkesi bir araya getirdi"
Yıldırım, üst aklın Türkiye'de FETÖ'cüyü, Kemalisti, Atatürkçüyü, liberali, PKK'lıyı, ülkücüyü, milli görüşçüyü aynı safa topladığını ifade ederek, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Burada şu insanları bu odaya toplasanız bir saat oturtsanız hiç kimsenin hiç kimseyle ortak bir noktaları yok. Kimse kimseyle sohbet edemez, PKK'lı ile ülkücünün ne ortak noktası var. Milli Görüşçüyle Kemalistin ne ortak tarafı var. Ama bir ortak noktaya bir üst akıl getirdi. Üst aklın bir ayağı Pensilvanya'dadır. Şimdi bu üst akıl AK Parti'de vaktiyle bakanlık ve başbakanlık yapmış bazı kişilere popülist bir isimle parti kurdurdu. Deva Partisi, Gelecek Partisi, İYİ Parti... Baktığınızda popülist kulağa hoş gelen isimler. Burada maksat ne? Merkez sağın milliyetçi ve muhafazakar kesimin oyunu CHP'nin değirmenine getirebilmek."
CHP'ye oy vermeyen vatandaşların oyunun Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan vasıtasıyla alınmaya çalışılacağını ileri süren Yıldırım, "Seçmeni bir noktada kandırmadır. Seçmen CHP'ye oy vermediği halde kendine göre milliyetçi ve muhafazakar bir partiye oy verecek. Ama verdiği oy CHP'nin hanesine yazılacak." ifadesini kullandı.
"Meta gibi kullanıyorsunuz"
Ödünç milletvekili tartışmalarına da değinen Yıldırım, "Milletvekili pazarı kuruyorsunuz, milletvekillerini emanet veriyorsunuz. Meta gibi kullanıyorsunuz. Milletvekilliği, saygınlığı gerektiren bir makamdır. Meclisin ve milletvekillerinin de bir saygınlığı kalmıyor, bir metaya çevirdiniz işi." şeklinde konuştu.
Yıldırım, bu tür adımları "masa başında siyaset dizayn etmek" olarak nitelendirerek, siyasetin sadece sandıkta düzenlenebileceğini kaydetti.
Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın "ilk iş olarak düşünce suçlularının serbest bırakılacağı" açıklamasını da değerlendiren Yıldırım, "FETÖ'deki tutuklamaları fikir suçu sayıyor." yorumunu yaptı.
Yıldırım, yeni kurulan partilerin AK Parti ve Cumhur İttifakı'ndaki ortağı MHP'yi hedef almasının siyaseten normal olduğunu belirterek, "Anormal olan milliyetçi muhafazakar oyların CHP'nin hanesine taşınmasıdır. Bunu taşıyan da Babacan ve Davutoğlu'dur. Bir taraftan bakıyorsunuz HDP ile ayrı organizasyon var. Önümüze çıkan tablo bu." diye konuştu.
"Meclisin ve milletvekillerinin itibarını da kurtarmamız lazım"
TBMM'nin 2 Haziran'da açılacağını ve MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin Siyasi Partiler Kanunu'ndaki değişiklik talebinin gündeme geleceğini dile getiren Yıldırım, "Meclisin ve milletvekillerinin itibarını da kurtarmamız lazım." dedi.
Yaşar Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Hastalıklı bir mantık var var. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 7 Mayıs'ta Sözcü gazetesinde bir röportajı var. Kılıçdaroğlu burada iki tane benzetme yapıyor. Diyor ki, 'Türkiye'deki yönetim tek adam yönetimidir. Demokrasi yoktur. 12 Eylül'de bile 5 kişi yönetiyordu.' Meşru olanla meşru olmayanı mukayese ediyor. 'O zaman Danışma Meclisinde Kamer Genç vardı. Konseye laf söylüyordu. Şimdi TBMM'de hiçbir milletvekili Cumhurbaşkanı'na laf söyleyemiyor.' diyor. Yani Danışma Meclisini TBMM'nin üzerinde, darbeyle gelen 5 kişiyi, konseyi de seçilmiş Cumhurbaşkanının üzerinde görüyor. Mantık bu. Bu hastalıklı bir mantık."
Kılıçdaroğlu'nun bir taraftan 'demokrasi' ifadelerini kullandığını ancak diğer taraftan da 12 Eylül rejimi ve yöneticilerini bugünkü Meclisin üzerinde gördüğünü ifade eden Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:
"Kafanızın bir yerlerinde darbe var. Bir yerlerinde de askeri vesayet var. Bir Sayın Genel Başkan'a yakışır mı böyle bir benzetme? Meşru olan iki kişiyi benzetin ama biri gayrimeşru, biri meşru. Meclisin alternatifi Meclistir. Meclisin itibarını kurtarmamız lazım, milletvekilleri ticari malzeme gibi alınan, satılan, pazarlanan kiralık verilen, emanet olarak verilen konuma düşmemeli."