Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle; Yurt dışından programımıza teşrif eden misafirlerimize özellikle hoş geldiniz diyor kendilerini Türkiye'de ağırlamaktan duyduğumuz memnuniyeti ifade etmek istiyorum. 2 yıllık bir aranın ardından küresel iyilik neferleri olarak gördüğüm siz kardeşlerimle tekrar buluşmanın tekrar hasret gidermenin bahtiyarlığını duyuyorum. İyilik ödülleri töreni münasebetiyle bu güzel atmosferde kalplerimizi bir araya getiren Türkiye Diyanet Vakfı'na ve diyanet teşkilatının saygıdeğer yöneticilerine şahsım milletim adına teşekkür ediyorum. Türkiye Diyanet Vakfımız yarım asra yakın süredir yürüttüğü çalışmalarla ülkemizde ve mazlum coğrafyalarda umudu, kardeşliği ve sevgiyi büyütmeyi sürdürüyor. Dünyayı iyilikle kuşatıp 7 kıtaya bahar iklimini yaşatma arzusuyla yola çıkan vakfımız Türk milletinin iyilik sancağını yer yüzünün dört bir yanında gururla dalgalandırıyor.
"YOLUNA GÜÇLENEREK DEVAM EDİYOR"
Hem Türkiye'deki müesseselerin hem de toplam 12 kardeş ülkedeki 27 eğitim kurumu ile geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin yetişmesine katkı sağlayan vakfımızı tebrik ediyorum. Halka hizmet Hakka hizmet düsturu ile hizmet eden Türkiye Diyanet Vakfımızın en prestijli faaliyetlerinden birisi de hiç şüphesiz bu sene 6. tevzi ettiğimiz uluslararası iyilik ödülleridir. İyiliği yaymayı iyiye ve iyiliğe olan farkındalığı artırmayı hedefleyen bu özel ödüllerin ülkemizde özel bir ihtiyacı giderdiğini düşünüyorum. Dünyayı iyilik değiştirecek şiarı ile çıktığımız iyilik seferberliği hamdolsun yoluna güçlenerek devam ediyor.
"MEMNUNİYETLE KARŞILIYORUZ"
Bu ödüller vesilesiyle yeryüzünün dört bir yanındaki iyi yürekler ve müşfik gönüller arasında her gün yeni köprüler kuruluyor. Mutmain bir kalp, gülen bir yüz, müteşekkir bir göz şöyle kalpten kopup gelen bir Allah razı olsun haricinde hiç bir karşılık beklemeden yapılan iyilikler geleceğe dair ümitlerimizi de yeşertiyor. İyilik ödüllerine yönelik teveccühün yurt içinde ve yurt dışında artmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Nitekim az önce hem ülkemizden hem de dünyanın farklı köşelerinden içimizi ısıtan iyilik hikayelerini izledik. Her biri ayrı bir takdiri hak eden bu güzel örnekler hepsi yaşanmış toplam 500 hikaye arasından seçilmiştir. Biraz sonra ödüllerini bizzat kendilerine takdim edeceğimiz Sıraj ve Haj kardeşimizi, Gamze Özçelik hanımefendiyi, Mimberci Ali Önder hocamızı, Ahmet Aydemir kardeşimizi emekleri, gayretleri, fedakarlıkları ve samimiyetleri için tebrik ediyorum. Rabbim sizlerin yokluğunu ve eksikliğini bizlere hissettirmesin diyorum.
TÜRKİYE'DEN 160 ÜLKEYE, 12 ULUSLARARASI KURULUŞA DESTEK
Salgın sürecinde Türkiye'den talepte bulunan 160 ülkeye ve 12 uluslararası kuruluşa destek sağladık. Özellikle Kovid salgını sürecinde yaşadıklarımız tüm insanlığa paylaşmanın önemini göstermiştir. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin dahi maske savaşına karıştığı, solunum cihazlarının eksik kaldığı durumları gördük. Aşıya erişemediği için acı çeken insanların dramlarına şahitlik ettik. Afrika, Asya veya Latin Amerika'da yaşayan insanların sıkıntısı dayanışma ile çözülebilecekken hiçbir somut adım atılmadı. İhtiyaç sahibi insanlar kaderlerine terk edildi. Devlet olarak vatandaşlarımızın testten, ilaca, yataklı tedaviye kadar tüm gereksinimlerini karşıladık. Yerli aşımız Turkovac'ın da dağıtımına başladık. 15 milyon doz aşıyı Afrikalı kardeşlerimize ulaştırıyoruz.
Ülkemizdeki sığınmacılara da sağlık hizmetlerini temin ettik. 5 milyon Suriyeli mazluma da elimizi uzattık. Sağlık çalışanlarının maske dahi bulamadığı, yaşlı insanların huzurevlerinde çaresiz bırakıldığı anları ülkemizde yaşamadık. Yüzbinlerce insanımız 2 yıl boyunca canla başla çalıştılar. Ailelerinden, boş vakitlerinden hatta kendi sağlıklarından fedakarlıkta bulunarak toplumumuza yardım ettiler.
Terörizmin acısını çok iyi bilen bir milletiz. Ülkemizin birliği, beraberliğine terör örgütlerinin saldırısı altındayız. Çocukları, kundaktaki bebekleri, kurban eti dağıtan 15 yaşındaki körpe delikanlıları, müşteri bekleyen esnafı katleden Allah'ın adının anıldığı ibadethaneleri ateşe veren bir barbarlığa defalarca şahit olduk. Terör örgütleri tam 40 yıldır gözleri dönmüşçesine yaktılar, yıktılar. Kürt kardeşlerimizin hayatını zindana çevirdi. İlk günden itibaren en büyük yarayı Kürdüyle, Lazıyla, Abazasıyla anaların yüreklerinde açtılar. Evlat nöbeti tutan Diyarbakır anneleri bu terör örgütlerine 'Edi bese' (Artık yeter) dediler. Diyarbakır annelerinin "Evlatlarımızı geri istiyoruz" haykırışı terör örgütüne vurulmuş en ağır darbedir.
BATI'YA TERÖR TEPKİSİ
Diyarbakır'daki yüreği yanık anaların eylemlerine bir kez olsun sahip çıkmadılar! Bunu Batı'nın George'una, Helga'sına söylüyorum. Hani sizin insan haklarınız? Gelip kapılarını bile çalmadınız. Terör örgütü ve siyasi uzantılarına tepki göstermek yerine ahlaksızca devleti suçladınız. Diyarbakır'a gidip ittifak ortaklarından ürktükleri için anaların kapısını çalmaktan korkan siyasetçi müsveddelerini gördük. Kaldıkları otele çağırdılar. Ayaklarına gitmediler, gidemediler.
Diyarbakır Anneleri sadece korku duvarlarını parçalamakla kalmadılar, siyasetçi görünümlü insan kaçakçılarının maskesini de aşağıya indirdiler. Yine bu süreçte Türkiye, muhalefeti, medyasıyla kimin nerede durduğunu da görme fırsatı bulmuştur. Kandil'deki kan tüccarlarının gönüllü avukatlığını yapanlar, daha ilk günden itibaren Diyarbakır Anneleri'ni itibarsızlaştırmak için çok gayret sarf ettiler.
"GARİPLERE KAPIMIZI AÇIK TUTMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Modern dünyada insan daha fazla içine kapanıyor. Teknolojik araçlar sundukları sahte ve sanal mutluluklarla insanı gerçek hayattan daha çok kopartıyor. Salgın bize hayatta maddiyat dışında peşinde koşulması gereken daha yüce gayeler olduğunu hatırlatmıştır. İyilik ve ihsanı hayatımızın merkezine oturtmak mecburiyetindeyiz. Bunu başardığımızda vicdanımızın, dünyanın daha huzurlu hale geleceğini göreceğimizi biliyorum. Gariplere kapımızı açık tutmayı sürdüreceğiz.
Dün Afganistan'dan, Irak'tan, Suriye'den geldiler. Bugün Ukrayna'dan geliyorlar. Mazlumların sığınağı olmaya devam edeceğiz. İktiar olurlarsa bunları Suriye'ye göndereceklermiş, Afganistan'a göndereceklermiş. Biz göndermeyeceğiz. Biz ensarın ne olduğunu biliyoruz. Ev sahipliğine devam edeceğiz.
Ben sevgili milletime sesleniyorum. Sıkıntılarınız olabilir, zaman zaman yük de olabilir. Ecri çok büyüktür. Biz hep düşenin yanında olduk. Bunlar katillerden kaçıyorlar, sığınacak tek yer var Türkiye diyorlar, bize geliyorlar. Biz gönlümüzü açacağız, şunu da unutmayacağız. Allah'ın yardımı bize her zaman yakın olmuştur. Fetih Rabbim'in lütfu ile gelmiştir, Türkiye de bunca badireyi onla atlatmıştır.
Ana muhalefetin başındaki ve yanındakiler 'Biz seçimi kazandığımızda mültecileri ülkelerine göndereceğiz' diyorlar. Biz göndermeyeceğiz. Biz evsahipliğine devam edeceğiz.
"18 MART'TA TÜM İNSANLIĞA ARMAĞAN EDECEĞİZ"
Çanakkale'de tarih bize neyi öğretti, zaferi orada yaşadık. Kime karşı, tüm haçlılara karşı. Kimler mücadele verdi, kuzular, kuzucuklar mücadeleyi verdi. O zaman zaferi öyle kazandık. Şimdi biz orada 2.5 milyar Euro'ya dünyanın en büyük köprüsünü inşa ettik. 18 Mart'ta açıyoruz, tüm insanlığa armağan edeceğiz. Deniz dalgalı olunca feribotlar çalışmıyor, Asya'dan Avrupa'ya geçiş yapılamıyor. Şimdi 6 dakikada geçiliyor. Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile, Avrasya Tüneli ile, Osman Gazi Köprüsü ile daha önemlisi Marmaray ile bunu yaptık.
SUDAN'DA YAŞADIĞI OLAYI ANLATTI
Artık üniversitemizin olmadığı il yok. Artık hocalarımız, profesörlerimiz oraya gidip orada gençlerimize ilim tahsil imkanını veriyorlar. Bizim siyaset anlayışımız bu. Dünyanın dört bir yanından gelen gençlerimiz oralarda ilim tahsil ediyorlar. Hiç unutamıyorum; Sudan'da uluslararası bir toplantıya katılıyorum. Rahmetli Erbakan hocamız beni görevlendirdi. Ben de partimizin İstanbul İl Başkanıyım. Yurtlarımızda kalan Sudanlı bir gencimiz orada beni gördü, hemen yanıma yaklaştı. 'Tayyip Abi burada ne işin var?' dedi. 'Konferansa görevli geldim' dedim. 'Sen beni nereden tanıyorsun?' dedim. 'sizin Fetih yurtlarınızda kaldım, şimdi döndüm' dedi. 'Buradan ayrılma, konuşmam var, tercümanlık yapacaksın, tamam mı?' dedim. 'Ne demek' dedi. Ben konuşmayı yaptım, o da tercümeyi yapıyor. Konuşmanın çok çok güzel detayları vardı. Son cümleleri ile dünya efkar-i umumiyesinin gerektirdiği bir cümle idi. Tabi Sudanlı gencin tercümesi işi gayet iyi götürdü. Son anda da o günün sloganik cümlesini ben söyleyince salon bir kalktı, bir indi. Mesele damardan girmek...Ülkelerinize döndüğünüzde bizim oradaki elimiz, ayağımız, gören gözümüz olacaksınız.