Türkgün Siyaset Kurum: İddia ediyorum, 2 ayda İstanbul'un 964 mahallesinde açarım

Kurum: İddia ediyorum, 2 ayda İstanbul'un 964 mahallesinde açarım

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum 'Kent Lokantaları’ ile ilgili konuştu. Kurum, "11 tane lokantayı açmayı hizmet gören bir anlayış var. İddia ediyorum ben 2 ayda İstanbul'un 964 mahallesinde açarım" dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum 'Kent Lokantaları’ ile ilgili konuştu. Kurum, "11 tane lokantayı açmayı hizmet gören bir anlayış var. İddia ediyorum ben 2 ayda İstanbul'un 964 mahallesinde açarım" dedi.

MUHABİR: Ayşe Akyürek

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum, Türkiye İhracatçılar Meclisi’ni (TİM) ziyaret etti.
Türkiye’nin ihracatının yüzde 50’sinin TİM çatısı altında yapıldığını söyleyerek konuşmasına başlayan Kurum, “Hem şehrimizin hem de ülkemizin istihdamına yapmış olduğunuz katkılardan dolayı teşekkür ediyorum. Ülkemiz bugün her alanda kendine yeten bir ülke olacaksa ihracatla olacak, üretimle olacak. Şubat ayında TİM’in 21 milyar dolarla rekor kırdığını gördük. Bu da bizi gerçekten mutlu etti. Ülkenin ihracatının artması, ülkenin istihdamının artması, şehir adına da önemli.” dedi. 

Kurum, İstanbul’da sadece meskenlerin değil, ticaret ve sanayi tesislerinin de deprem riski altında bulunduğunu hatırlattı. İstanbul’da beklenen depremin, Türkiye’nin milli güvenliğine, hatta bağımsızlığına yönelik bir tehdide dönüşebileceğine dikkat çeken Murat Kurum, “Böylesi bir riske karşı da hep birlikte topyekün mücadele etmemiz lazım. O yüzden burada Murat Kurum değil mesele. Hep birlikte bu mücadeleyi yapıp hem sanayimizi hem konutumuzu hem şehrimizin altyapısını dirençli hale getirmemiz lazım. Sanayiyle ilgili de yapmamız lazım.” diye konuştu. 

Murat Kurum, toplantıda bazı sanayicilerin “fuar merkezi” talebine ilişkin bir değerlendirme de yaptı. “Avrupa'daki fuar alanları boşalıyor.” diyen Kurum, “Fuar alanı ihtiyacı mı var yoksa dijital bir pazarlama ağına mı ihtiyaç var? Bence Çin bunu gördü. Bana sorarsanız Çin, dijital pazarlamayı dünyada eline geçirmeye çalışıyor. Fuarcılık belki de artık geride kaldı. Dijital fuarlar olacak.” ifadelerini kullandı.
 
Murat Kurum, CHP’li İBB Başkanı’nın ‘mega proje’ dediği ‘Kent Lokantaları’ ile ilgili de, “11 tane lokantayı açmayı hizmet gören bir anlayış var. İddia ediyorum ben 2 ayda İstanbul'un 964 mahallesinde açarım.” dedi.
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Başyazı Kıbrıs’a daha çok dikkat etmeliyiz

Kıbrıs’a daha çok dikkat etmeliyiz

Kaynak: Yıldıray Çiçek

ABD ve İsrail’in taşeronu konumundaki terör örgütü PKK’nın elebaşlarından Duran Kalkan, yaklaşık yedi ay önce dikkat çekici bir açıklamada bulunmuştu. Adeta önceden bir sinyal verircesine şu ifadeleri kullanmıştı:

“Tabii ki dananın kuyruğu Kıbrıs'ta kopacak. Bu savaşın merkezi Türkiye'dir. İçinde yer aldığı sisteme en karşı konumda olan, sistemle en çok çelişen, 3. Dünya Savaşı'nın bir tarafı olan Türkiye'dir. Sıra Kıbrıs’a gelecek. Türkiye sınırına gelecek ve savaş Türkiye’de yoğunlaşacak.”

İsrail’in Kıbrıs üzerindeki uzun vadeli planları artık her yönüyle kendini açıkça göstermektedir. Bu doğrultuda kamuoyunu uyarmak amacıyla daha önce “Siyonizmin KKTC’deki örümcek ağı”, “KKTC'deki Yahudi çıfıtlığına dikkat” ve “ABD-İsrail taşeronu PKK ön sinyal veriyor!” başlıklı yazılar kaleme almıştım.

İsrail’in, Yahudi iş insanları ve şirketleri aracılığıyla KKTC’de yoğun biçimde toprak satın aldığı; bu durumun bizzat KKTC medyasında gündeme geldiği ve kamuoyunda ciddi tartışmalara yol açtığı bilinmektedir. İsrail’in kısa vadeli değil, yüzyılları kapsayan stratejik planlar çerçevesinde hareket ettiği düşünüldüğünde, bu gelişmelerin ciddiyetle ele alınması kaçınılmazdır.

Son dönemde Kıbrıs’ta adeta bir düğmeye basılmışçasına yaşanan hareketlilik dikkat çekicidir. Rum-Yunan unsurlar, uluslararası planlamalar içinde adeta figüran konumundadır. Fanatik Rum gruplar, EOKA terör örgütünün kuruluşunun 70. yılında, Lefkoşa’yı ikiye ayıran sınır hattında KKTC topraklarında bulunan sivillere taş atarak saldırmış ve hakaretlerde bulunmuştur.

Yunanistan’ın 25 Mart’taki ulusal bayramı kapsamında düzenlenen geçit töreninde askeri birliklerin “Kıbrıs Yunan’dır” sloganları atması ve Türkiye’ye yönelik küfürlü ifadeler kullanması da bu gerginliğin tesadüfi olmadığını gözler önüne sermektedir. Üstelik Yunanistan Genelkurmay Başkanı Dimitrios Houpis’in, “Türkiye’ye beş dakika içinde müdahale etmeye hazırız” açıklaması, bölgedeki tansiyonun askeri düzeyde dahi ne kadar tırmandığını göstermektedir.

Tüm bu gelişmeler ışığında, Yunanistan’ın ve Rum kesiminin bu denli provokatif ve pervasız adımlar atmasının arkasında bir yönlendirme olduğu açıktır. Birilerinin bu unsurları sistematik biçimde teşvik ettiği ve adeta iplerini elinde tuttuğu ortadadır. Zira ne Yunanistan'ın ne de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, bu tür çıkışları bağımsız iradeyle gerçekleştirmesi mümkün görünmemektedir.

Bu süreçte dikkat çeken bir diğer gelişme ise geçtiğimiz ay Beyaz Saray’da düzenlenen “Yunan Bağımsızlık Günü” resepsiyonunda yaşanmıştır. Başpiskopos Elpidoforos’un, ABD Başkanı Donald Trump’ı “Roma İmparatoru Büyük Konstantin”e benzeterek, “Bu işaretle git, zafer kazan. Konstantin’i (İstanbul’u) al! Armagedon başlıyor!” ifadelerini kullanması, sadece siyasi değil, aynı zamanda dini ve tarihsel bir altyapıya dayanan çok yönlü bir planlamanın devrede olduğunu göstermektedir.

Bütün bu gelişmeler, Kıbrıs özelinde yaşanacak her gelişmeyi büyük bir dikkatle izlememiz gereken bir döneme girdiğimizi açıkça ortaya koymaktadır.

Bu çerçevede şaşırtan bir diğer gelişme ise Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde büyükelçilik açmasıdır. Bu adım, çeşitli soru işaretlerini beraberinde getirmiştir. Türk Devletleri Teşkilatı’nın bu konuda kamuoyunu bilgilendirici bir açıklama yapması artık elzem hâle gelmiştir.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *