MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, Türkiye'nin küresel strateji ve jeopolitik konumuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin Asya ve Afrika'daki güç artırma stratejilerine dikkat çekerken, Cumhur İttifakı'nın 21. yüzyılda Türkiye'yi süper güç yapma hedefinin altını çizdi:

"Avrupa’ya göre Rusya Ukrayna’da istediğini alırsa durmayacak; sıradaki muhtemel hedef Polonya. Ve arkasının da Baltık bölgesinde geleceği düşüncesi hakim. ABD’ye duyulan güvensizlik Trump yönetimiyle beraber zirve noktasına ulaştı ve şimdi ABD’siz bir güvenlik şemsiyesi kurma uğraşı var. Ancak kaynak ve savunma sanayi üretim kapasitesi ve ekosistemi konusunda Avrupa’nın çok ciddi sorunları var. Ekonomik veriler çok ciddi sorunları işaret ediyor.

ABD’ye göre öncelikli tehdit Rusya değil, Çin. Bu ölçekte Rusya, Çin safına itilmemeli, ABD ile anlaşıp makul bir zeminde kalmalı. Bilhassa doların rezerv para olmaktan çıkması ve ikinci dünya savaşında %70’in üzerinde seyreden kullanım oranının bugün %50’nin altına inmesi ana tehditlerden birisi. Yuan ve yerel paraların küresel ticarette kullanımının artması ABD için bir başka öncelikli tehdit olarak görülüyor.

Bu iki eksen birbiri ile mücadele ederken Asya’da Hindistan üzerinden Avrupa bağlantısının kurulması hesap edilmiş, yeni küresel ticaret ve enerji yolu için tüm Doğu Akdeniz bölgesinin kontrolü için İsrail merkezli bir strateji devreye koyulmaya çalışılıyor. Lakin İsrail bu stratejiyi vaat edilmiş topraklar hezeyan ve yalanıyla kendi gündemine taşıma uğraşında. Bunda da ABD’yi etkilemeyi başarıyor ve terör devleti edasıyla katliamlarını sürdürüyor.

ABD, Çin eksenli şekillenen küresel stratejiyi hem bu ülkeyi yakın ülkelerle (Japonya, Güney Kore, Avustralya, Hindistan) işbirliğini geliştirerek kuşatma hem de BRICS tarzı yeni ekonomik işbirliği kuruluşlarının etkinliğini azaltarak engelleme yollarını arıyor.

Enerji her ülke için stratejik önemini korurken, yapay zeka ve kuantum teknolojisinin gelişimi Nadir Toprak Elementlerini, 21. yüzyıl küresel üstünlük mücadelesinin ana kaynağı haline getirdi. Bu madenlere kolay erişebilen ülkeler üstünlüğünü pekiştirecek ve gücünü arttıracaklar. Çin’in Afganistan ilgisi ne ise, ABD’nin Kanada, Grönland ve Ukraynaya ilgisi aynı eksenli şekilleniyor.

Bu koşullarda Türkiye kendi gündemine hakim olarak öncelikle Kafkasya’daki pozisyon ve konumunu pekiştirdi. Asya siyasetinde Türk Devletleri Teşkilatı’na hayat vererek yeni bir küresel cazibe ve stratejik ağırlık merkezi yarattı. Türk jeopolitiğini gerçek hale getirdi. Bakir diyarlar olan Afrika’da geliştirdiği işbirliği modeli ile hem müttefikliğinin gücünü ve saygınlığını, hem de hamle yapma kudret ve iradesini gösterdi. Ortadoğu’da ise Suriye, Irak, Lübnan, Mısır ile geliştirdiği yeni ilişkilerle kapsam ve kapasitesini arttırdı. Avrupa siyasetinde ise tüm ülkeler nazarında artık ortaklığı olmazsa olmaz bir değerle değerlendirmeye koyuldu.

Kimsenin oyununda olmadan, kendi irademiz, hak ve menfaatlerimiz ölçüsünde takip ettiğimiz yol, Türkiye’yi mutlak suretle 21. yüzyılın süper gücü yapacaktır. Cumhur İttifakının en büyük hedefi budur ve bu hedef mutlaka gerçekleştirilecektir.

86 milyonluk vatan evlatları birbirine duyduğu güven ve var olan bağlarını kuvvetlendirmesiyle refah seviyemiz giderek yükselecek, savunma sanayinin yanı sıra kuantum teknolojisi ve yeni nesil enerji üretim altyapıları ile insanlığa çığır atlatacak yatırımları da yapmayı başaracağız. İklim değişikliğinin bilhassa Ortadoğu’da oluşturduğu/oluşturacağı strese karşılık geliştirdiğimi tedbirlerle prestij ve ağırlığımız daha da fazla artacaktır.

Bu sebeple yarınlar hepimiz için aydınlıktır. Kutlu bir yolculuğun tarihi şahitleri olarak milletimizin her bir evladıyla daha güzel yıllara kucak açacağız.

Bu kutlu yolda emeği ve gayreti olan herkesten Allah razı olsun…"