Yalçın mektubunda; "Sayın Rıza Zelyut, Sizin MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye yönelik husumet, kin ve nefret kokan tenkitlerinizin arkasında sağduyu ve iyi niyet olmadığı aşikâr... Belli ki sizin maksadınız üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.
MHP’nin attığı siyasi adım ve ittifakları siyasal İslamcılığa, hatta selefi İslam anlayışına destek olarak gösterme çabanız, bütün çirkinliğiyle sırıtıyor.
Şunu bilin ki MHP için İslam tektir, birdir ve Hz. Allah ne dedi ne söyledi ve ne gönderdiyse odur. İslam kelimesinin önüne ılımlı, radikal, selefi ve siyasal gibi sıfatlar koymayız" diye uyardı.
MHP Genel Başkan Yardımcısı E. Semih Yalçın'ın mektubu şöyle:
"Sayın Rıza Zelyut,
Hayırdır inşallah!
Galiba üç harfliler, -iyi saatte olsunlar- yakın bir vakitte size uğramış ve fena hâlde beyninizi bulandırıp kafanızı karıştırmışlar.
Üç harflilerin yol açtığı halüsinasyonların tesiri altında olsa gerek; 600 küsur yıllık Osmanlı tarihini bir çırpıda seyran etmekle kalmayıp Orta Asya steplerine uzanmış, ardından da Mekkeli müşriklerin Lat, Menat ve Uzza’ya perestiş ettiği devirlere sarkmışsınız.
Hızınızı alamayıp Hezarfen Ahmet Çelebi misali İstanbul Boğazı üzerinden uçup Balkanlara konmuşsunuz.
Abdülhak Hamid’in Tayflar Geçidi’nde mahşer gününü bekleyen ruhları konuşturması misali, Ebussuud Efendi’den Hezarfen Ahmed Çelebi’ye, Bilge Kağan’dan Yunus Emre’ye varıncaya kadar; kıyamet gibi tarihî simayı tek sayfaya yığmışsınız.
Tevekkeli değil, psikolojik hezeyanlarınız beyhude karışmamış satırlarınıza…
Muhtelif kavram, karakter ve konuyu çorba kıvamında aynı metinde toplamak, öyle her aydının(!) harcı değil!
Sanırız gece uyurken gördüğünüz MHP kâbusuyla yorganı da tepmişsiniz ve bir yeriniz açıkta kalmış.
Ebussuud Efendi üzerinden saldırmışsınız MHP’ye…
Oysa sadece MHP’liler değil, bugün hiçbir Müslüman Ebussud Efendi’nin fetvalarıyla amel etmemektedir.
Ayrıca geçmişte Ebussuud Efendi’nin verdiği kimi fetvaların da dinî gerekçelere dayanmadığı, siyasi mülahazalarla çıkarıldığı bilinmektedir.
Sizin savunduğunuz ve esamesi kalmamış tarih görüşleri çürütülüp çoktan rafa kalkmıştır.
Sizse hâlâ Marksist tarihçiler gibi bıraktığımız yerde otluyorsunuz.
Mesela modern tarih araştırmacıları ve akademisyenler, Osmanlılarla Şah İsmail’in Safevi Devleti arasındaki muharebelerin din savaşları değil; iki Türk devleti arasındaki Anadolu’ya ve Kafkaslara hâkim olma mücadelesi olduğu tezini savunmaktadır.
Kurulduğundan beri siyasi ve ideolojik önyargıları değil, bilimsel gerçekleri esas alan MHP’ye göre bu bağlamda Yavuz da Türk’tür, Şah İsmail de Türk’tür ve bizimdir.
Diğer taraftan bir tarihî veya edebî şahsiyetin haklı sözünden, ibretamiz bir meselinden yola çıkarak günümüzün hadiseleri hakkında değerlendirmede bulunmak olağandır ve bu; siyasetin de, edebiyatın da tabiatındandır.
Bu nevi mütalaalar; bir dünya görüşünün, bir ideolojinin veya siyasette yer alınan tarafın göstergesi değildir.
Nitekim Rahmeti Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş de “Türkçenin şairi” olarak kabul ettiğimiz ama siyasi görüşlerine katılmadığımız Nazım Hikmet’in;
“Dörtnala gelip uzak Asya’dan
“Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim.”
diye başlayıp
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşcesine
Bu hasret bizim.” satırlarıyla biten ünlü şiirini birlik ve beraberlik mesajı vermek maksadıyla okumuş ama ne Türk milliyetçileri ne de komünistler tarafından eleştirilmiştir.
Sizin MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye yönelik husumet, kin ve nefret kokan tenkitlerinizin arkasında sağduyu ve iyi niyet olmadığı aşikâr...
Belli ki sizin maksadınız üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.
Bırakın binlerce yıllık Türk tarihini, sadece 600 yıllık Osmanlı tarihini bile birkaç satıra sığdırıp siyasi husumet kapısı açmak; ancak dar kafalıların, küçük beyinlerin marifetidir.
Siz, bunu başarmışsınız.
Merdiven altı öğretiler ve kulaktan dolma bilgilerle İslam’ın meseleleriyle Türk tarihini değerlendirmeye çalışmanızdan, hafızanızda dönüp duran kör ezberlerin etkisinden kurtulamadığınız belli oluyor.
Tarih ilminin alanına giren mevzular hakkındaki tartışmaların akademisyenler ve profesyonel araştırmacılarca yapılması ve günlük siyaset tartışmalarına kurban edilmemesi gerekirken, bunları en ucuzundan kahvehane dedikodusu hâline getirmeye muvaffak olmuşsunuz.
Aydınlarımızın sağduyusuna, toplumun ferasetine ve zamanın tedavisine tevdi edilmesi icap eden konuları kenar mahalle dilberinin sakız çiğnemesinden beter bir üslupla sıradanlaştırıp çirkinleştirmeniz, sadece kısır fikir dağarcığınızı değil, hastalıklı ruh dünyanızı da ele veriyor.
Bununla birlikte Türklük ve Türk milliyetçileri açısından önem arz eden konuları harcıâlem ve basmakalıp ifadelerle çirkinleştirme hususundaki maharetiniz de gözden kaçmıyor.
MHP’nin attığı siyasi adım ve ittifakları siyasal İslamcılığa, hatta selefi İslam anlayışına destek olarak gösterme çabanız, bütün çirkinliğiyle sırıtıyor.
Şunu bilin ki MHP için İslam tektir, birdir ve Hz. Allah ne dedi ne söyledi ve ne gönderdiyse odur. İslam kelimesinin önüne ılımlı, radikal, selefi ve siyasal gibi sıfatlar koymayız.
Yine şunu bilin ki MHP; çıkar odaklı siyasi kararların ve kerameti kendinden menkul fetvaların Türk milletinin birlik ve bütünlüğünü bozamayacağı, devletimizin bekasına halel getirmeyeceği bir demokratik düzenin peşindedir.
MHP; milletimizi meydana getiren ve etle tırnak gibi birbirine kaynaşmış unsurların inançlarını yaşama biçiminin sorgulanmaması, bin yıllık kardeşlik hukukunun kıyamete kadar sürmesi için mücadele etmektedir.
MHP; Müslümanları Alevi, Sünni diye ayırmamaktadır.
Toplumumuzdaki inanç farklılıkları, 60’lı ve 70’liyıllarda küresel aktörlerce Türkiye’nin zayıf karnı olarak düşünülüp toplumsal yapımızı parçalamak ve iç barışı dinamitlemek için içerideki taşeronlar vasıtasıyla kaşınıp kanatılmış ama bu badireler; milletimizin feraset ve sağduyusu, bin yıllık kardeşlik hukukunun sağlam dinamikleri sayesinde atlatılmıştır.
Sayın Zelyut,
Günlük siyasi mülahazaları ve teşbihleri kendi mecrasından uzaklaştırıp başka istikametlere sürüklemeye çalışmanızın arkasında, en ufak iyi niyet kırıntısı görünmüyor.
MHP-Ak Parti ittifakı üzerinden tarihî ve dinî konularla ilgili hesaplaşma kapısı aralama gayretiniz de akıl ve mantıkla, insaf ve izanla bağdaşmıyor.
Yalnızca Türkiye’nin mukadderatı ve milletimizin bekası bağlamında hayata geçirilen ittifakın Türkiye’de dengeleri değiştirmesi yüzünden, MHP’yi “Osmanlıcı” bir iktidarın yanında yer olmakla itham ediyorsunuz.
Saptırma ve karalamalarınız belahat ve cehaletten değilse bu işte kasıt var demektir.
Peki, CHP’nin, polis ve asker katillerinin ini olan HDP ile gayriresmî ittifak yaparak şehitlerimizin kemiklerini sızlatmasını, bölücü terör örgütü PKK’nın siyasi kanadının Diyarbakır şubesi önünde aylardır eylem yapan acılı anaların matemini görmezden gelmesini “Osmanlıcı”larla ittifaktan daha mı masum buluyorsunuz?
Libya’da askerimiz şehit düşmesin diye bu ülkeye asker gönderilmesine imkân veren tezkereye hayır oyu veren CHP’nin, askerimizi şehit eden teröristlerin partisine hem oy verip parlamentoya taşımasını, hem de onlarla siyasi iş birliğine gitmesini nasıl hazmediyor, nerenize sığdırıyorsunuz?
Yazınızda hem kıratınızı ve çapınızı, hem de asıl maksadınızı ortaya koyan bir başka husus da MHP karşıtlığı üzerinden kendi kitaplarınızın reklamını yapmaya soyunmanız.
Ebussuud Efendi’nin fetvasından ve Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Mustafa’yı öldürtmesinden yola çıkıp MHP’ye hücum ederek kendi yazdığınız eserlerin tanıtım ve propagandasına geçmek, yeni bir reklam ve propaganda yöntemi olsa gerek.
Yazdığınız yaveleri ve bu şark kurnazı usulleri kimse yutmayacağı gibi, MHP’nin siyasi müessiriyet ve işlevine de zerrece halel getiremezsiniz.
Ayrıca sizin gibi haysiyet ve insanlık hırsızlarının bizim bağımıza girmesi de, bağcıyı dövmesi de olacak iş değil.
Çalıp çırpmak, iftira atmak, karalamak ve gerçekleri tahrif etmek için yanlış kapı seçtiniz.
Başka kapıya gidin Sayın Zelyut, başka kapıya!"