Tuzlaspor Teknik Sorumlusu Bekir İrtegün, İhlas Haber Ajansı’na (İHA) teknik adamlık kariyerindeki hedefleri, futbol oynadığı dönemden şu anda teknik direktörlük yapan isimlerle ilgili düşünceleri, kariyerindeki unutmadığı maçları ve milli takımı değerlendirdi. Antrenörlük kariyerindeki hedeflerinden bahseden İrtegün, yurt dışında eğitim almanın önemine vurgu yaparak, “2018 yılında UEFA B lisansımı Türkiye’den aldım. Onunla birlikte biraz Gaziantep’te çalıştıktan sonra yurt dışından eğitim almak hep hayalimdi ve bunu gerçekleştirdim. Onunda nedeni oradaki eğitim sisteminde kaynaklı. Çünkü burada uzun zaman üst seviyede oynamak nasip oldu. Değerli ve büyük antrenörlerle çalıştım. Bunu tamamlamak için Avrupa’daki o bakış açısını kazanmak ve eğitim sistemini anlamak istedim. 2019’da Sakarya’da oynarken aşil tendonum koptu, artık yorulmuştum da açıkçası ve futbolu bırakma kararını aldım. Bıraktıktan sonrada hemen yurt dışındaki kurslara başvurdum. O zaman İskoçya’dan kabulüm geldi. Pandemiyle beraber iki yıl sürdü. UEFA lisansımı da oradan aldım. Şu anda UEFA lisansıyla görev yapmaktayım. Antrenörlük uzun bir yolculuk ve acelesi olan bir insan değilim. Şu an sindire sindire ekibimle beraber yolumuza devam ediyoruz” şeklinde konuştu.
“Ben bu işin çıraklığının yapılmasından yanayım”
Futbolculuk kariyerinde uzun süre çok değerli kulüplerde ve çok değerli insanlarla çalıştığını söyleyen Bekir İrtegün, “Gerçekten güzel bir kariyer geçirdim diyebilirim. Çok güzel camialarda oynadım. Öncelerde Gençlerbirliği, Gaziantepspor, Samsunspor gibi takımlarda üst seviye bir ortam vardı. Futbol iklimi vardı önceki yıllarda. Açıkçası ben çok özledim geçmiş yıllardaki o futbol iklimini. Diğer tarafta benim çocukluk hayalim olan Fenerbahçe var. Uzun yıllar oynamak istediğim. Sonrasında çok kısa bir Başakşehir ama daha çok benim için Fenerbahçe’den sonra Sakarya önemli. Çünkü orası da çok değerli ve güzel bir camia benim için. Zaten futbolu da orada bıraktım. Çok yüksek sayıda farklı takımlarda oynamadım. Benim için bu çok değerli bir şey. Oynadığım takımlarda uzun süre geçirdim. Çok önemli tecrübeler elde ettim. Buralarda çok değerli antrenörlerle çalıştım. ’Antrenör kafalı futbolcu’ tabirini Aykut hocamdan duymuştum. Futbolcusun ama aynı zamanda oyun yorumu gibi konularda futbolcuyken de çok kafa yorardım. Yedek kulübesindeyken ve sonradan oyuna girdiğim maçlarda hem rakibi hem de kendi takımımı analiz ederdim. Hocalarımdan çok şey öğrendim. Onları gözlemleyerek, bunları da yeni öğrendiğim bilgilerle kendi tarzımla uygulamaya çalışıyorum. Ben bu işin çıraklığının yapılmasından yanayım. Bu yüzden de yardımcı antrenör olarak başladım. Sonrasında burada bana bir güven oluştu ve bu güven karşısında ekibimle beraber bir şeyler yapmaya çalışıyorum. En başta başkanımız ve oyuncularımız çok yardımcı oldular” ifadelerini kullandı.
“Yardımcı antrenör olarak kiminle çalıştığınız çok önemli”
Kendini geliştirme açısından yardımcı antrenörlük sürecini daha değerli bulduğunu aktaran İrtegün, “Öğrenme ve sorumluluk açısından yardımcı antrenörlük süreci çok önemli. Hala sevdiğim ve iletişimde bulunduğum değerli hocalarım var. Bazen fikir alışverişinde bulunurum. Onların yanında bulunmak da beni çok mutlu eder. Ben olaya sonuç olarak bakmıyorum. Ben süreç seviyorum. 23-24 yaşındayken antrenörlük kısmında fikirlerim oluşmaya başladı. Bu anlamda futbol dışında da kendimi geliştirmeye çalıştım. Üniversite sonrası Marmara Üniversitesi’nde spor yönetiminde yüksek lisans yaptım. Orada birkaç değerli hocamdan aldığım dersler çok katkı sağladı. Oynadığım yıllar içerisinde öğrendiğim konuların bilimsel olarak avantajını görünce o anlamda çok şanslı olduğumun farkına vardım. Bu konuları üst üste koyduğumda tam oturduğunu görmek, hem akademik hem de oyunun içerisinde gördüğüm zaman çok net sindirdim diyebilirim. Bunlardan dolayı da şu anki süreçte sorumluluğuma bakarsak gayet bizi geliştiren, yeterli derecede acelesi olmayan insanlar için, öğrenmeyi seven insanlar için gayet olumlu gidiyor. Süper Lig’de benim bulunduğum veya diğer büyük camialar da çalışmak tabii ki çok değerli. Bunu süreç gösterecek. Ben kiminle çalıştığının çok önemli diye düşünüyorum. Ustayı seçmek önemli” diye konuştu.
“Burak Yılmaz, sorumluluktan kaçacak bir karakter yapısında değil”
Futbol oynadığı dönemden arkadaşı olan ve şu anda takım çalıştıran isimleri nasıl bulduğunun sorusuna 39 yaşındaki antrenör, “Tuncay ve Burak hocam da benim milli takımlardan arkadaşım. Yıllarca da karşılıklı oynadık. Bu anlamda çok sevdiğim insanlar aynı zamanda. İnsanlar her zaman sonucu konuşuyor. Tuncay hocam daha önce de Sakaryaspor’da çalıştı ve kendi yolculuğunda güzel de devam ediyor. Ben çok başarılı buluyorum; hem skorlar, hem de oyun olarak olsun. Burak Yılmaz’a, Beşiktaş’ta sıkıntı bir süreçte kendine bir şey bırakıldı. Büyük camialar her zaman zordur. Burak Yılmaz, sorumluluktan kaçacak bir karakter yapısında hiçbir zaman olmadı. O süreç içerisinde fevri olduğu, çok net olmak adına, doğruyu konuşmak adına kendi tarzında birkaç röportajından dolayı da eleştiriliyor. İnsanların bir süreci var ve insanlar bu süreçten olumlu ya da olumsuz çıkabilir. Evrelerimiz var. Sonuçta önemli olan bir evreye geçtiğimizde bir önceki evrede ne yaşadıklarımız. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor, Göztepe gibi taraftar kitlesi büyük olan kulüplerde görev yapmak çok zor. Bu görevi yaparken sadece bir kişinin omzuna bırakılmaz her şey. Bu durumda Burak Yılmaz’ı ön plana çıkarıp, kötü gidişattan sorumlu tutmak çok büyük bir haksızlık olur. Burak’ın tercihi noktasında yardımcı antrenör olarak başladı. Şunu atlamayalım, çok büyük kariyer dönemleri yaşamış. Avrupa’da uzun zaman geçirmiş insanlar, Arda Turan gibi, milli takımdan başlayarak, yurt içinde ve yurt dışında önemli başarıla elde etmiş insanlar bunlar. Bu yüzden direkt antrenörlük olmayabilir ama Şenol Güneş gibi çok değerli ve çok tecrübeli bir ismin yanında başladı. Çok da yakıştı kendisine, tabii ki başlayacak bundan doğal bir şey yok. Sonrasında kulübün geçtiği süreçle alakalı böyle bir görev geldi kendisine. Kim Burak Yılmaz’ın yerinden olsa; ’Hayır, ben bu görevi yapamam’ derki. Burak öyle bir karakterde de değil. Ben olaya böyle bakıyorum. O süreç içerisinde kullanılan iletişim tarzı, başka konularla alakalı fikir beyan ederken tarz ve tavrımız tabii ki bunlarda hatalar yapabiliriz. Doğru yapmamış da olabiliriz. Biz de insanız, bir süreç yaşıyoruz. Ben bu anlamda Burak hocanın çok yıpratılması taraftarı değilim. Hepimiz hata yapabiliriz, kendisi de bazı konularda hata yapmıştır. Geleceğe adım atmakta böyle süreçler de kullanılabilir. Çıraklık döneminde yaşanması da güzeldir böyle şeylerin. Önemli olan bunlar yaşandıktan sonra tavrımız ne konulara, bunlar çok önemli bence” cevabını verdi.
“Kariyerimde unutmadığım anlara derbiler çok ayrı, derbilerin hepsini söyleyebilirim”
Kariyerinde Süper Lig’de 300’e yakın maça çıktığını hatırlatan İrtegün, unutamadığı anları paylaşarak, “İlki çok gençtim Gaziantepspor’da, Fenerbahçe deplasmanına gelmiştim. Kadrodaydım ben de. Bunu Aykut hocaya söylediğimde; ’Emin misin, o zaman kaç yaşındaydın sen’ dedi ama Süper Lig’de ben çok erken başlamıştım. 3-0’dan 4-3 kaybettiğimiz Fenerbahçe deplasmanı Gaziantepspor’da oynarken unutamadığım ilk maçlardan diyebilirim. O yaştaki bir oyuncu için müthiş bir tecrübeydi. Sonrasında genel ağırlık tabii Fenerbahçe’de geçirdiğim zaman. Çünkü takım arkadaşlarımız ve yönetimle birlikte çok güzel başarılara imza attık. Oradayken Avrupa’da önemli bir süreç geçirdik. O zamanlarda özel hissettiğim maç olarak tabii ki Marsilya deplasmanında kazandığımız maç. Benim orada attığım ve hala hafızalarda kalan gol. O seneki yarı final maçını söyleyebilirim. O atmosferi yaşamak, üzüldüğüm bir maçtı. Benim de hatam vardı o maçta. Galatasaray ile oynadığımız Süper Final maçları, Trabzon maçı içeride şampiyonluğu kaybettiğimiz ve Bursaspor’un şampiyon olduğu. Ali Sami Yen’deki son derbi maçı, galip geldiğimiz Selçuk Şahin’in gol attığı ve takımın başında da Daum vardı. Galatasaray’ın yeni stadının açılışı, Alex’in kafa golüyle galip geldiğimiz. Özetle unutamadığım maçlar özelinde bunları söyleyebilirim. Derbiler çok ayrı, derbilerin hepsini söyleyebilirim” şeklinde konuştu.
Fenerbahçe forması giyerken Avrupa Ligi’nde, Marsilya’ya attığı gol sonrası hislerini de anlatan Bekir İrtegün, “O maçtan iyi sonuç alırsak büyük ihtimalle gruptan da çıkmayı garantileyecektik. Gece oturuyorduk; Gökhan, ben ve biri daha vardı odada. Yarın galip gelsek, rahatlasak, en azından Avrupa’da gruptan çıksak, diğer maçlarda da ilerlesek.. Çok güzel bir seneydi. Maçı oynayıp duruyorduk devamlı. Maç 1-0 oldu, dediğiniz gibi jeneriklik bir gol. İnsanların aklında kalan ve birçok gezdiğim yerde insanlarla karşılaştığımda karşıma çıkan bir gol hala. O hafta Fransız stoper Mexes de attı, Ibrahimovic de attı. O zaman dedim ki ayda yılda güzel bir gol attık. Herkesin atacağı tuttu. Gerçekten güzel anılar” ifadelerini kullandı.
“Ben Türk stoperi olarak Abdülkerim’i birinci sıraya yazarım”
Milli takımda hücum hattı için oyuncu yetiştirilmesi gerektiğini vurgulayan genç çalıştırıcı, "Milli takımda savunma anlamında çok değerli futbolcularımız var. Bugün baktığımız Abdülkerim Bardakcı, bence çok değerli bir oyuncu. Ben Türk stoperi olarak Abdülkerim’i birinci sıraya yazarım. Hem performansı hem sol ayaklı olması, ayak tekniği. Tabii daha da iyi olabilir. Defans hattında genel anlamda çok büyük problemler olduğunu düşünmüyorum. Hücum oyuncularının yanına alttan daha önemli oyuncuların gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Uzun yıllar da ihtiyacımız olacağını düşünüyorum. Belki Enes sakatlıktan döndükten sonra sayısal olarak tamam gibi gözükebilir. Alt yapıdan bizim hücum oyuncusu yetiştirmemiz lazım. İleride bunun sıkıntılarını çekebiliriz. Çünkü iyi savunma oyuncularımız var. Çok değerli kalecilerimiz var. Orta sahada iyi oyuncularımız var ama forvet hattıyla alakalı Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıl göze alındığında milli takıma ve kulüp takımlarına alttan oyuncu yetiştirmek zorundayız. Ön tarafla alakalı kanat, forvet ihtiyacımız olacak" değerlendirmesinde bulundu.
“Onu ilk kez izlediğimde, Alex’i izliyor gibi oldum”
Real Madrid’de top koşturan Arda Güler’e baktığı zaman müthiş bir oyun zekası, müthiş bir oyun olgunluğu gördüğünü belirten İrtegün, “Onu ilk kez izlediğimde, Alex’i izliyor gibi oldum. Topu alışı, verişi olsun. Orta yaparken o vücut hareketleri, topa vuruş şekli çok hoşuma gitmişti. Fiziksel olarak üzerine koymak zorunda, bunu mutlaka kendisi de biliyor ve buna göre de çalışıyor. Bunun için de güzel bir ortamda. Dünyanın en iyi oyuncularının olduğu bir yerde. İster istemez geliştirecek kendini. Zaten çok yetenekli. Hepimiz görmek ve izlemek istiyoruz. Ben geleceğinin çok ama çok açık olduğunu düşünüyorum. Bu süreçlerin normal olduğunu düşünüyorum. Bazen biz çok acele ediyoruz, böyle şeyler için. Arda da ben de aceleciyim. Çünkü ben Arda’yı sahada görmek istiyorum. Sakatlığı geçtikten sonra ilk fırsatı aldığında da değerlendirilir. Bu oyuncular çok kıymetli, pırlanta gibiler. Sahip çıkmamız lazım” diye konuştu.
“Beni en çok Icardi tedirgin ederdi”
Süper Lig’de top koşturmuş bir savunmacı olarak Galatasaray’ın golcüsü Icardi, Fenerbahçe’nin tecrübeli santrforu Dzeko ve Beşiktaş’ın 31 yaşındaki forveti Aboubakar’a karşı oynasaydı, hangisinin daha zorlayıcı olabileceğiyle alakalı da 39 yaşındaki futbol adamı, “Aboubakar, fiziksel durumu hepsinden daha zorlayıcı olurdu. Ama ben Icardi’nin attığı gollere, fırsatçılığına, koşu zamanlamasına baktığımda çok özel bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Bu oyuncular için oynanan oyun anlayışı çok önemli. Dzeko dediğiniz zaman çok büyük oyuncu, Icardi dediğiniz zaman çok büyük oyuncu. Aboubakar dediğiniz zaman onlar kadar sahnede olmadı ama çok tehlikeli bir oyuncu. Fiziksel olarak, sürati ve bazen sihirbaz gibi goller atıyor. Ben şu an oynuyor olsaydım Icardi’yi gözden kaçırmama adına konsantrasyonumu hep yüksek tutardım. Pozisyona girdiğinde beni en çok Icardi tedirgin ederdi diyebilirim. Formda olduğunda çok büyük golcü” cümlelerine yer verdi.
“Bu dönemden Becao ile oynasam, iki tane savaşçı yan yana oynardık”
’Şu an Fenerbahçe kadrosunda hangi stoperle yan yana oynamak isterdin’ sorusunu Bekir İrtegün, şöyle cevapladı:
“Yıllar sonra çok beğendiğim stoperler var Fenerbahçe’de. Sakatlar gerçi şimdi de. Ben Lugano, Bilica, Yobo, Egemen gibi o döneme baktığımız zaman çok değerli oyuncularla oynadım. O dönemde oynarken açıkçası hepsiyle rahat ediyordum, Serdar’la, Egemen’le, Bruno Alves’le. Sağ bek oynadığım dönem Lugano ile çok oynadım. Bu dönemden Becao ile oynasam, iki tane savaşçı yan yana oynardık.”
“Fenerbahçe’de bu sene tam ihtiyaca göre bir kadro oluşturuldu”
Fenerbahçe forması giydiği dönem ile mevcut oyuncu kadrosunu karşılaştıran İrtegün, “Kariyerli, sert oyuncular. Fizik olarak çok iyi oyuncular. Geçmiş yıllara göre savunma hattını daha iyi buluyorum. Fenerbahçe’nin kadrosunu çok beğeniyorum. Gerçekten bu sene tam ihtiyaca göre bir kadro oluşturuldu. Sakatlıklar ne kadar sürecek, nasıl dönecekler bunlar çok önemli. Şampiyonluk yarışında kırılma anları çok önemlidir. Galatasaray’a da baktığımda kadrosu çok iyi. Ben zaten Fenerbahçe ve Galatasaray’ın ligi ikiye böleceğini, herhangi bir aksilik olmazsa kopup giderler diye düşünüyorum. Gidişat o yönde. Derbiler çok önemli puanlar yakınsa. Genelde ben diğer maçlardan geçtiğini düşünürüm şampiyonluğun ama çok ciddi kadro farkları var, diğer takımlar arasında. Baktığımızda Fenerbahçe’ye oturaklı, tempolu, birbirini tamamlayan oyuncu grubu var. Ama Fred’in eksikliğinin bu kadar hissedilebileceğini düşünmemiştim. Çok iyi oyuncu ama bu kadarını beklemiyordum. Fred’in olmaması çok etkiledi oyununu Fenerbahçe’nin. İzleyip göreceğiz, Fenerbahçe ve Galatasaray o yarışı ne kadar devam ettirebilecek. Sadece sahadaki oyun şampiyon yapmaz. Stresi yönetme, mağlubiyet sonrası tavrınız, bir sonraki maça adapte olma ya da puan olarak öne geçtiniz o başarıdaki tavrınız, devam ettirebilme, takım içerisindeki rekabette bütünleşme diye düşünürsek şampiyon olmak birçok başlıktan oluşuyor” dedi.
“Abdullah Avcı ve Aykut Kocaman hocamızı ayrı tutarım”
Tecrübeli teknik direktörler Abdullah Avcı ve Aykut Kocaman’ın kendisi için çok önemli iki isim olduğundan bahseden Tuzlaspor Teknik Sorumlusu Bekir İrtegün, “Bazı dönemler böyle olur. Geçmiş dönemlerde çok olmadı ama son 6-7 yılda futbolu bırakan ve antrenörlüğe geçiş yapan ve başarılı olan antrenör arkadaşımız çok fazla. Ben Aykut Kocaman’dan çok şey öğrendim. Gaziantepspor’dan Fenerbahçe’ye ilk geldiğim zamanlar. Onu gözlemleyerek, zaman zaman konuşarak, toplantılarda. Biraz oyun anlayışım değişti. O anlamda yardımcılarıyla birlikte çok şey kattı bana. Daum’u da söyleyebilirim. Sonrasında Abdullah Avcı’yı söyleyebilirim. Son derece sistemli, oyuncuya ne istediğini bu kadar net anlatıp, onu bekleyen. Abdullah hocayla çalışırken çok kafanız karışmaz. Antrenörüm benden bunu istiyor dersiniz. Bu çok önemlidir. Abdullah Avcı ve Aykut Kocaman hocamızı ayrı tutarım ben. Bendeki yerleri, futbol anlayışımın gelişmesi olarak” diyerek sözlerini noktaladı.