Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Lübnan’da yaşayan Türkmen kardeşlerimize kapılarımız açıktır" sözlerine de değinen Bahçeli, “Cumhurbaşkanımızın Lübnan’da yaşayan Türkmen kardeşlerimize kapılarımızın açık olduğunu duyurması, bu kapsamda irade göstermesi soydaşlık hukukunun takdir edilecek bir tezahürüdür. Bundan rahatsız olanların, eleştiri çıtasını yükseltenlerin, yeni göç dalgası geliyor diyerek yaygara koparanların Türk’ün Türk’ten başka dostunun ve sığınacağı bir sıcak kucağın olmayacağını bilmelerini elbette beklemiyoruz. Ancak asgari seviyede insan olmalarını, saygı göstermelerini, empati yapmalarını, hoşgörülü ve vicdanlı davranmalarını beklemenin de en doğal hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Türk, Türk’e yardır, candır, kandır, gardaştır, yurttur, yuvadır, sonuna kadar emanettir.” ifadelerini kullandı.
İşte MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin o ifadeleri:
Muhterem Milletvekilleri, Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, bugün doğru sayılan yarın yanlış ilan ediliyor. Bugün güzel diye övülen yarın çirkin diye sövülüyor. Beşeriyet sonsuz dalgalanmalarla sallanıyor, anlam kargaşasıyla sancılanıyor, buna bağlı olarak huzursuzluk ve umutsuzluk salgın hastalık gibi yayılıyor. Bizim yapmamız gereken, bağımsız bir zihniyete sahip olarak aklımızı ve inancımızı devamlı surette alarmda tutmak, kesintisiz ve kontrolsüz esen değişim rüzgarlarını değişmez değerlerimize sarılarak engellemektir. Hep aynı yollardan geçerek, hep aynı şeyleri yaparak farklı bir sonuca ulaşamayız. Evvela düşünmemiz, fedakarlıkla kilitlenmemiz, çevresinde kenetlenmemiz gereken yüksek değerler; Türk milleti, Türk vatanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin beka ve egemenlik haklarıdır. Bu yüksek değerlerimizden en küçük ödün vermeden, hiçbir pazarlığın ara veya ana konusu haline getirmeden tarihi yolculuğumuzu şevkle sürdürmeliyiz. Sönmüş bir medeniyetin fosili değiliz. Bitmiş bir maçın yorumcusu değiliz. Toprak altına itilmiş ve arkeolojik kazıların insafına terk edilmiş sessiz ve nefessiz bir milli varlığın varisleri de değiliz. Bilakis binlerce yıllık tarihimizin engin tecrübesine dayanarak, bundan ilham alarak, dahası Ötüken’de demir dağları hürriyet hedefiyle eriten ecdadımız kadar diriyiz, dirençliyiz ve heyecanlıyız. Var oluşumuzun derin sırrı karşısında hayret ve huşu duyarak, geleceği akıl, vicdan, emniyet ve kardeşlik mihverinde okumanın ve oluşturmanın arzusuyla dolup taşıyoruz.
"Türk, Türk'e yardır"
Etrafımızın yangın yerine döndüğünü hepiniz görüyorsunuz. İsrail, Hamas Lideri İsmail Haniye’den sonra yerine geçen Yahya Sinvar’ı da katletti. Siyonist barbarlık, suikast halkalarına bir yenisini daha ekledi. İki gün önce, İsrail vandallığı, Gazze’nin Meşru Beyt Lahiya bölgesinde aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 87 kişiyi öldürdü. Lübnan havadan ve karadan abluka altında can çekişirken, yine bedel ödeyen, can veren, kanı dökülen masum sivil halktan başkası değildir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın Lübnan’da yaşayan Türkmen kardeşlerimize kapılarımızın açık olduğunu duyurması, bu kapsamda irade göstermesi soydaşlık hukukunun takdir edilecek bir tezahürüdür. Bundan rahatsız olanların, eleştiri çıtasını yükseltenlerin, yeni göç dalgası geliyor diyerek yaygara koparanların Türk’ün Türk’ten başka dostunun ve sığınacağı bir sıcak kucağın olmayacağını bilmelerini elbette beklemiyoruz. Ancak asgari seviyede insan olmalarını, saygı göstermelerini, empati yapmalarını, hoşgörülü ve vicdanlı davranmalarını beklemenin de en doğal hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Türk, Türk’e yardır, candır, kandır, gardaştır, yurttur, yuvadır, sonuna kadar emanettir.
Anadolu; güven, barış, istikrar ve huzur coğrafyası olmalıdır
Bir zamanlar hakimiyetimiz altındaki mücavir topraklara kafileler halinde gidip yerleşen, oraları Türklük ve İslamlıkla ilmik ilmik dokuyan ecdadımızın bugünkü torunlarına ihtiyaç olduğunda kapılarımızı açmak, gönlümüzü açmak, sofralarımızı açmak milli ve tarihi bir vefanın şaşmaz gereğidir. Türk milleti; hem bekleyen, hem beklenen, hem de belaları def eden kudret timsalidir. Kaos ve krizlerin giderek kökleştiği, savaş ve çatışmaların sürekli ilerleyiş kaydettiği bir dönemde Anadolu; güven, barış, istikrar ve huzur coğrafyası olmalıdır. Gerçekten sonsuza kadar var olmanın çaresi ve çözümü de ancak böyle sağlanacaktır. Güneyimiz yanarken, kuzeyimiz toz duman içindedir. Doğumuz sıkıntılarla yoğrulmuşken, batımızda karanlık oyunlar planlanmaktadır. İç ve dış işgal cephesi gemi azıya almıştır. Objektif ve ahlaki yorumları kendisinden duymak istediğimiz, ne var ki, hep aksi istikamete kürek çeken ve şuuru kapanmış halde bulunan bir siyaset bilimci, güven bunalımının yavaş yavaş kök saldığını, bunun tek çözümünün hızlı bir erken seçim olduğunu, güvenilecek bir iktidarın kurulması gerektiğini zırvalayarak bunca sorunun ortasında iç işgal cephesine hizmetkarlık yapmaktan kaçınmamış ve utanmamıştır. Türkiye’de güven bunalımı yoktur, buna karşılık bunayan ve Türkiye’ye cephe alan bulaşık tipler vardır, alayının hüviyetleri ise bellidir, bilinmektedir.