9 Şubat 2019… Adana… Fuar Alanı…

Türkmen Beyi “Alparslan Türkeş Üniversitesi…” demişti ki…

Yıkıldı ortalık!

Salonun içinde ve dışındaki binlerce Ülkücü, ağlamakla haykırmak arasında duygu selinde ayağa kalktı o anda…

Hüzün, hatıralar, sevda, emek, inanç, ülkü, vatan, cumhuriyet, 1919’dan 1969’a, 1969’dan 2019’a şöyle bir dalgalandı…

Yine müstesna bir tarihi: 9 Şubat 2019..

*

Atatürk-Fevzi Çakmak-Osman Bölükbaşı-Başbuğ Alparslan Türkeş zincirinin iftihar edilecek mücadele tarihi…

1948’deki MP’den CKMP’ye, CKMP’den MHP’ye ülkü yolunda kutlu bir yürüyüş…

“Bir”ken “on” olan, “yüz” olan, “binler” olan, “milyonlar” olan bir ülkü…

Devlet Bey, “Alparslan Türkeş Üniversitesi” dediğinde imrenilecek bir sevinci müsterih bir vicdanla yaşayan milyonlar oldu…

Türk milleti sevdalı, vatan-bayrak sevdalı, üstün meziyetli, temiz mizaçlı, halis inançlı milyonlar…

Bedenlerini yağlı urganlarda feda eden, mapus damlarında çile dolduran milyonlar…

“Turan düşü”nü “hakikat”e çeviren milyonlar…

*

O “ülkü”yü Türkmen Beyi şöyle tanımladı:

“Ulaşıldıkça ulaşılmaz olan, yaklaştıkça uzaklaşan, yanaştıkça mesafeyi açıp giden bir gayedir, bir ufuktur ülkümüz.”

Ve o derin görüşüyle herkese cevap:

“Yapamazlar dediler, yaptık… Başaramazlar dediler, başardık… Dağılır gider dediler, toplanıp gücümüze güç kattık… Kervan kervan yürüdük, kafile kafile yükseldik… Solukları kesilir, yarı yolda kalırlar, vazgeçerler dediler, hamd olsun “Vazgeçilmez Yeminle 50 Yıl”a eriştik, 50 yılda yetiştik.”

50 yıl, dile kolay ama…

*

“Uzun, ince ve meşakkatli, yokuşlarla dolu, kara bulutlarla gölgeli bir yoldu” kat edilen…

Bozkurt düştü öne Ergenekon'dan çıktık…

“Büyük Türkiye” hedefledik… Hasretimiz, mücadelemiz bunaydı.

50 yıl, duadır, duruştur, dirayettir, ömürdür, onurdur, olgunluktur, akıldır, şuurdur, sabırdır, mağduriyettir, mahkûmiyettir, şehadettir, çabadır, çalışmadır, emektir, vatan sevgisinin kefili, millete mensubiyetin kazancı, devlete muhabbetin kavlidir.

Bu yüzden hep iftiralarla boğaz boğaza geldik, kara kampanyalarla kıran kırana çatıştık, sonu gelmez tahriklerle, tükenmeyen komplolarla, sınırsız kumpaslarla yolumuzu kesmek istediler, yeni bir yol açtık, bu yolu Dokuz Işık diye adlandırdık ve yine de yolumuza devam ettik.

Bu yüzden ihanete uğradık, inmedik; hançer yedik, düşmedik; şehit olduk ölmedik; şahit olduk, ah etmedik, vah demedik, öf kelimesini aklımızdan bile geçirmedik.

Aynı sözde, aynı kararda, “Vazgeçilmez Yeminle” Türk milletinin hizmetindeyiz.

*

Sonra Devlet Bahçeli Adana’da tarihe geçen müthiş bir konuşma yaptı…

Bu “Adana Nutku”nu unutmayınız…

Veciz, ibret dolu, tecrübe aktaran, nasihat eden bir nutuk…

Tarihe emanet ediyorum…

Tanıyabildiğim kadarıyla bir salonun heyecanını çok iyi bilir Devlet Bey…

“Maşallah… maşallah” diye mırıldandığında Bozkurt gibi dikleşecek, milyonların yüreğine işleyecektir…

Adana’da öyleydi… Milyonlara dokundu, coşturdu, heyecanlandırdı, Ülkücülerin sınana sınana bitmeyen sabır ve fedakârlıklarının meyvelerini sundu…

50 yıl, dile kolay…

O Devlet Bey aldığı emaneti “MHP’de başkalaşmadan değişmeyi, özünden kopmadan gelişmeyi” başarabildi…

Milliyetçiliği anlık heyecanların mahsulü, etkiye tepki veren düşünce mecmuu, dönemsel arzuları temine yarayan muayyen bir vasıta yaptırmadı…

*

50 yıl, dile kolay ama…

İşimiz daha da zor…

Biz hep “Devlet-i ebed müddetin, Millet-i ebed müddetin” bekçisiyiz.

Koltuk, siyasî ikbal zamanı değil, memleket zamanı…

Yük ağır, sorumluluğumuz büyük…

Toplanın, birleşin, yumruk olun, bozkurt olun…

Tanrı nice 50 yıllar göstersin inşallah!