Fırat’ın batısında haki̇mi̇yeti̇ sağlamak Suri̇ye üzeri̇nden Türki̇ye’ye yöneli̇k tehdi̇t ve tehli̇keleri̇n bertaraf edi̇ldi̇ği anlamına geli̇yor. Asıl mesele Fırat’in doğusundadır.

Türkiye bir taraftan ekonomik ablukayı aşmaya çabalarken, diğer taraftan Suriye’deki karanlığın ağır faturasından kurtulmaya uğraşıyor. Rusya, ABD, İran, bölge ülkeleri ve Avrupa’nın oluşturduğu bu büyük girdaptan kısa zamanda kurtulabilmek kolay değil. Sabır gerekiyor, donanımlı olmak, sıkı ve ince bir diplomasi yürütmek icap ediyor. En önemlisi de, bütün bunların arkasını dolduracak ve elinizi güçlendirecek bir askeri gücünüzün hazır bulunmasıdır.

RUSYA İLE HASSAS DENGE

Fırat Kalkanı Operasyonu ile başlayan, Zeytin Dalı Harekatı ile devam eden doğru ve yerinde tavır, etkinliğimizi oldukça arttırmıştır. ABD’nin bütün olumsuzluklarına, hatta kalleşliğe varan yanlışlarına rağmen, bölgede belirleyici konumdayız. Gelinen noktada Rusya ile kurduğumuz denge hayati önemdedir. Elbette bu denge karşılıklı menfaatleri esas almaktadır. Bu hassas denge iyi korundukça, her iki tarafın da beklentilerini karşılayacak adımlar atılabileceğini, İdlib Mutabakatı net şekilde ortaya koymuştur. Rusya’nın İdlib’deki kırmızı çizgisi Esad’ın hedeflerine ulaşmasını sağlamak değildir. Başta Doğu Akdeniz’de kurduğu üsler olmak üzere, Suriye’deki varlığına yönelebilecek tehditleri yok etmek ve kazanımlarını devam ettirmektir. Bunun için hiçbir şeyden çekinmeyeceğini defalarca göstermiştir.

İDLİB MUTABAKATI’NIN ÖNEMİ

Türkiye’nin Rusya ile kontak noktası tam da buradan sağlanıyor. Rusya’nın Suriye’deki varlığına tehdit olarak gördüğü unsurların tamamı olmasa da bir kısmı, Türkiye için de ciddi sorun oluşturuyor. Ama bu kadarla kalmıyor. Bizim için durum çok daha kritik. İdlib burnumuzun dibi ve istisnasız her türlü gelişmenin bize anında yansımaları oluyor. Buna bir de insani sorunlar ekleniyor ve yine en ağır yükü çekmek bize düşüyor. Tehditler doğrudan milli güvenliğimize yönelik olduğu gibi, gelecek yeni göç dalgaları sosyal dokumuza ve ekonomimize de darbe indirecektir. Rusya ile Soçi’de sağlanan mutabakat hayati önemde- dir. Şimdi asıl mesele bu mutabakatın gereklerinin eksiksiz biçimde yerine getirilmesidir. İdlib’de yaşayan 3 milyon civarındaki sivilin can ve mal güvenliğinin bu mutabakatın devamına bağlı olması, aslında onlar için de bir çıkış kapısıdır. İçerideki teröristlerin etki alanının daraltılması, ellerindeki ağır silahların teslim edilmesi ve şehri terk etmeye zorlanmalarında sivil halkın tavrının ve tepkisinin etkili olacağı muhakkaktır. Sayın Cumhurbaşkanının açıklamalarından bu konuda çok önemli adımlar atıldığını ve huzura doğru önemli gelişmelerin yaşandığını anlıyoruz. Bu durum aynı zamanda Fırat’ın batısında tam istediğimiz gibi olmasa da buna yakın bir yapının oluştuğunu gösteriyor. Umarız ve dileriz Menbiç meselesi de kısa zamanda çözülür ve böylece kırmızı çizgilerimize tam olarak ulaşma imkanı buluruz.

SINIRIMIZDA TERÖR KUŞAĞI

Fırat’ın batısında hakimiyeti sağlamak Suriye üzerinden Türkiye’ye yönelik tehdit ve tehlikelerin bertaraf edildiği anlamına gelmediği gibi, sorunun sadece bir kısmı çözülmüş oluyor. Asıl mesele Fırat’ın doğusundadır. ABD’nin en büyük kalleşlikleri burada yaşanmaktadır ve bu gidişin sonu pek hayır görünmüyor. Varlığımıza ve birliğimize doğrudan ve açık bir tehdit oluşturan terör örgütü PKK uzantısı PYD korumaya alınmış, yoğun şekilde silahlandırılmış ve azdırılmıştır. Sınırımızın 600 kilometrelik bölümünde terör kuşağı oluşmuştur. Buna 250 kilometrelik Irak sınırını da eklemek gerekiyor. Açık ve aleni şekilde Suriye bölünüyor ve yeni bir devlet yapılanmasına gidebilecek bölge oluşturuluyor. Bu yapı orada var oldukça, bizde huzuru sağlamak imkansızdır. Varlığımız tehdit altındadır. Her ne pahasına olursa olsun bu duruma seyirci kalamayız.

BİZ KENDİ İŞİMİZE BAKALIM

Sayın Cumhurbaşkanının açıklamalarından hükümetin de aynı görüşte olduğunu ve Fırat’ın doğusundaki terör yapılanmasına izin verilmeyeceğini anlıyoruz. İdlib benzeri bir yapının, Zeytin Dalı benzeri bir harekatın bu bölge için de gündeme gelebileceğini söylemiştir. Bu son derece doğru ve yerindedir. Elbette meselenin diplomatik yoldan çözülmesini isteriz. ABD’nin Türkiye’nin hassasiyetlerini anlamasını ve buna göre hareket etmesini, bu terör unsurları ile bağını kesmesini bekleriz. Ancak, Trump’ın BM’deki konuşmasında bütün dünya liderlerinin gözünün içine bakarak, dünya barışını sağladıklarını söylemesi, ne kadar ikiyüzlü, tutarsız ve alçak bir anlayışla karşı karşıya kaldığımızı da gösteriyor. Biz kendi işimize bakalım ve kendi menfaatlerimiz, kendi güvenliğimiz neyi gerektiriyorsa, hiç taviz vermeden onu yapalım. Kararlı olursak, sonuç alabileceğimizi daha önce gördük.