YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN
Türk siyasetindeki birçok partide seçim dönemlerinde sürekli tartışılan bir konu vardır. Partiler içinde köşe başını tutan bazı tiplerin milletvekilliği sıralamasını, belediye başkanlığı adaylığını yahut partide yetkili bir sıfatı parayla sattığı hep konuşulur. Bu pazarlıkların çoğundan genel başkanların haberi olmaz. Genel Başkanlara da gölgesine bile faydası olmayan, şaibeli adamları “Efendim bu kişi saygın ve oy potansiyeli olan işadamı” diye sunar ve etkileyip onayını alırlarsa da “Yolunda A.Ş olmaya” devam ederler. Bu durum genellikle o partilerde aday yapılmayanlar ya da parayı vererek seçilen kişilerin sağda-solda “Bastım parayı milletvekili oldum, belediye başkanı oldum” gevezeliği ile ortaya çıkar.
Son zamanlarda milletvekilliği sıralamasının para karşılığı belirlendiğine dair tartışmaların en çok yaşandığı parti ise İP isimli partidir. Fakat burada direkt Genel Başkan Meral Akşener’in, akrabası olan bir parti yetkilisinin ve özel kalem müdürünün adı geçmektedir.
İP içindeki bu tartışmalar seçim öncesi başlamıştı, seçim sonrası alevlenerek devam ediyor. Suçlamaların odağında hep Meral Akşener var. Özellikle İstanbul, Ankara, Gaziantep başta olmak üzere birçok yerde milletvekillerinin para karşılığında belirlendiğine dair iddiaların önü arkası kesilemiyor. Hele ismi geçenlerden birisinin şehidimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun katiline burs veren biri olması da bu partinin şirazesinin tamamen kaydığını göstermektedir.
İşin ilginç yanı da Meral Akşener’in bu konularda adı DYP’de siyaset yaparken de gündem hep olmasıydı.
3 Ekim 1999 tarihinde Hürriyet gazetesinde “Akşener genelevden rüşvet aldı” başlıklı ve “DYP’de Tansu Çiller muhaliflerinin iddialarına cevap vermek için hazırlanan kitapçıkta Meral Akşener’in bir genelev patroniçesinden milletvekili olmak için 2 milyon 600 bin Dolar rüşvet aldığı iddia edildi” içerikli haberler arşivlerde yerini korumaktadır.
Kurucusu hem de Merkez Disiplin Kurulu Başkanı iken İP’ten ihraç edilen Ethem Baykal’ın, Meral Akşener’in bu işleri konuşanları “Para işlerini açıklarsan içinden geçerim” şeklinde tehdit ettiğini geçtiğimiz günlerde açıkladı. Partiden ihraç edilmiş diğer yetkili şahıslarında “Halka açılacağız sanıyorduk, bu işlerde borsaya açılmışız” sözleri de oldukça manidar olmuştur.
Bu parti kurulduğu günden beri hep bu tür para şaibeleriyle gündem olmaktadır. Bir de ara sıra “davamız” nutukları atıp, “Milliyetçi kardeşlerimiz, Ülküdaşlarımız” diye seslenmeleri de ayrı bir siyasi mizah olmaktadır. Neyin davasıysa bu?
“Para her şeyi yapar diyen adam, para için her şeyi yapan adamdır” ölçüsü her yere hakim olmuşken, ülkeye hizmet için görevlendirilen siyasilerin para karşılığında belirlenmesi halka bir hakarettir. Hangi partide olursa olsun bunun adı halk düşmanlığıdır. Liyakatsızlığın, torpilin, rüşvetin belirleyici olduğu, parti binalarının çok katlı iş takip bürosuna dönüştürüldüğü yerden halka hizmet beklenir mi?
İP’te ayyuka çıkan bu iddialar siyasette çürümenin adıdır. Bu çürüme hali, siyasetin tamamını lekelemeden muhataplarının açığa çıkması ve şiddetli bir şekilde kınanması gerekmektedir.
Meral Akşener bu şaibeli halden partisini nasıl aklayacak merakla takip ediyoruz.