YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN
Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle son aylarda organize bir şekilde artışa geçen rejim tartışmalarına, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlıklarına, bu değerler üzerinden kutuplaştırma çalışmalarına karşı geçtiğimiz hafta son noktayı koyan şu açıklamaları yapmıştı:
“Bir süredir gündemde tutulmaya çalışılan tartışmalar, bu hazımsızlığın hâlen geçmediğinin ispatıdır. Hâlbuki Türkiye’nin rejimiyle ilgili tereddütler 29 Ekim 1923’te ‘yaşasın Cumhuriyet’ nidaları eşliğinde bitmiş bir tartışmadır. Anayasamızın ilk maddesindeki ‘Türkiye Devleti bir Cumhuriyet’tir’ ifadesi, bu ifadenin sembolüdür. Bu konunun siyasi polemik meselesi hâline getirilmesi doğru olmadığı gibi, Anayasal bakımdan zaten mümkün de değildir. Tekraren söylüyorum; ülkemizde kimsenin Cumhuriyet’le ilgili bir tereddüdü yoktur. Ülkemizde kimsenin Cumhuriyet’imizin banisiyle bir derdi yoktur. “
Biz, her ne kadar son nokta desek de provokatörler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu anlamlı sözlerine rağmen provokasyonları için virgül atmayı sürdüreceklerdir. Provokatörler her tarafa yerlermiş durumdadır. Kimisi kendini iktidar yandaşı, kimi muhalefet mensubu olarak göstererek bu tartışmaları derinleştirmeye, kavgayı körüklemeye, kutuplaştırmayı genişletmeye çalışmaktadır. Son seçimlerde terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı Yeşil Sol ile ittifak yapmış muhalefetin, bu konulardaki takındığı her tavır benim nazarımda kokuşmuşluktan başka hiçbir şey ifade etmiyor. Zaten onlarda bu kokuşmuş hallerini Atatürk-Cumhuriyet maskesiyle gizlemeye çalışıyor. Bizim için önemli olan Cumhur ittifakının bu gibi provokasyon, çatışma ve kutuplaştırma çalışmaları karşısında tek ses, tek yürek olması ve bunlara geçit vermeyen dayanışma içinde olmasıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağduyulu muhaliflerin bile takdir ettiği Cumhuriyet ve Atatürk konusundaki sözleriyle çok net duruşunu göstermişken, MHP Lideri Devlet Bahçeli de geçtiğimiz haftalardaki “29 Ekim 1923’ün kurucu fikrine, kuruluş ruhuna, hukuki iradesine, siyaset ve idare felsefesine, tarihsel karar ve ilkelerine sonuna kadar sahip çıkacağız, and olsun şerefimiz bileceğiz, her türlü maksatlı polemik ve sinsi gayenin de karşısında duracağız.” haykırışıyla yeminini tekrarlamıştır.
Sayın Erdoğan ve Bahçeli’nin bu duruşu, Cumhur ittifakının Atatürk ve Cumhuriyet duyarlılığını yansıtırken kendini iktidar yanlısı gösteren bazı siyasilerin, yazarların, tarihçilerin, sosyal medya sayfalarının ve din adamlarının provokasyonun tarafı yahut karşı tarafın başlattığı provokasyonun körükleyicisi olması yok edilmesi ya da tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu anlamlı sözleri üzerine her kim kendini iktidar yanlısı gösterip Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı yapıyorsa o kişi emin olun hükümete zarar vermeye çalışan ya onun-bunun kriptosudur ve Cumhur ittifakının bir numaralı düşmanıdır.
Sözde gittiği Cuma namazı sonrası Atatürk’e ve Cumhuriyet’e etmiş olduğu hakaretleri yüzünden tutuklanan, Kürdistancı söylemleriyle etnik bir peydahlama olduğunu anlaşılan kişinin tahliyesinin ardından adliyede atılan sloganlar sonrası ve şehit askerlerimize ve Filistin’deki mazlumlara sahip çıkmak adına katıldığı mitingten dönen gariban bir adama sırf elinde "Kelime-i Tevhid" bayrağı taşıyor diye yumruk attığı için tutuklanan Batı özentili (Bu yüzden sosyal medya sayfasını kapattı) gencin tahliyesi sonrası, bunların bireysel eylemi üzerinden geniş provokasyon umanların hareketliliği yine göze batmaktadır. Bu süreçte biti kanlanan provokatörlere dikkat etmek lazım. Çünkü ne zaman, nerede peydah olacakları belli olmuyor!