"Bir çocuk doğar
Bir umut büyür içimizde
Ve geceyi böler bir yıldız
Bir yudum ışık olur kalbimizde."
Yahya Kemal
Anne bebeğini 9 ay karnında taşıyor. Bu süre içinde anne-baba bebeklerinin gelişimini ve sağlığını doğacağı güne kadar doktor kontrolünde titizlikle takip ediyor. Doğum günü gelip çatıyor. Her aile bütçesine göre ayarladığı kimi özel, kimi de devlet hastanesinde doğumu gerçekleştiriyor. Her doğan bebek ailesinin kalbinde ışık oluyor ve geleceğe dair bir umut büyümeye başlıyor.
Tüm bu hislerden ziyade Türkiye öyle bir dehşet olaya şahit oldu ki, tarifini yapmak imkânsız. Işıkları söndüren, umutları öldüren bir dehşet…
“Yenidoğan Çetesi”
Haksız para kazanma uğruna yeni doğmuş çocukları sistemli bir şekilde acımadan öldüren, insanlığı, vicdanı ve merhameti ölmüş bir çete…
Kimi bebeğe ilacını vermeyerek yahut yanlış ilaç vererek, kimi bebeği gereksiz cihaza bağlayarak yahut bebeği uzman doktor yerine sıradan personele baktırarak, kimi de bebeği enfeksiyona açık ortamda tutarak öldürmüş. Bu içerik ancak bir korku filminde olur değil mi?
Maalesef bu dehşet olay korku filminden bir kesit değil, İstanbul'daki hastanelerde ortaya çıkarılan “Yenidoğan Çetesi’nin” insanlık dışı eylemleri…
“Yenidoğan Çetesi’nin iddianamesinde yer alan diyaloglar gerçekten, bu çete mensuplarının normal bir anne ve babadan doğmadığını, adeta bir şeytanın yavrusu olarak dünyaya geldiklerini gösteriyor.
‘Yenidoğan Çetesi’ içinde yer alan hastane yöneticilerinin, doktorlarının, hemşirelerinin, sağlık personelinin kendi aralarındaki konuşmalarında bebekleri ölüme sürüklerken nasıl bir şeytana dönüştüklerine dehşet içinde tanık olduk.
Bu yaşananlar ortaya çıkınca daha başka nelerin yaşanıp ortaya çıkmadığı düşüncesi bizi tekrar dehşete sürüklüyor. Rüyanda kâbus olarak bile göremeyeceğin olaylar gerçek hayatta karşına çıkıyor.
Daha öncede hatırlatmıştım Hipokrat Yemini’nin bir bölümünde şöyle der:
“Yeteneğim ve hâkimiyetim ölçüsünde hastalarımın iyiliği için tedaviler önereceğim ve asla kimseye zarar vermeyeceğim.
İsteyen hiç kimseye öldürücü bir eczayı ne vereceğim ne de bunu tavsiye edeceğim; benzer şekilde, bir gebe kadına çocuk düşürmesi için ilaç vermeyeceğim. Hayatımın ve sanatımın saflığını koruyacağım.”
‘Yenidoğan Çetesi’ de sanırım “Bebekleri öldürerek para kazanacağız” diyerek şeytan ruhlarına uygun yemin ettiler.
Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig eserinde “İnsanın ismi kaldı, insanlık kayboldu; bu insanlık nereye gitti, ben de arkasından gideyim.” diyor ya… Yüzyıllar önce “bu insanlık nereye gitti?” sorgulaması yapan Yusuf Has Hacip, bugünlerde yaşayıp ‘Yenidoğan Çetesi’ gibi insan suretindeki şeytanları yahut yaşanan diğer olayları görse neler yazar, neler söylerdi acaba?
İnsanlık erdemi günden güne kayboluyor. Kötülük toplumda öğreticilik olarak yansıdıkça da kötülük potansiyeli gün geçtikçe büyüyor. Yeni doğmuş bebekleri para için “Hipokrat Yemini” etmiş adamlar dahi öldürebiliyorsa insanlık gerçekten büyük tehlike altındadır.
Anne ve babaların kalbindeki ışığını söndüren, içindeki umudu yok eden ve Türkiye’ye bu utancı yaşatanlar en ağır cezalara çarptırılmalıdır. Verilecek ceza şeytanlık peşinde koşan herkese de caydırıcı emsal olmalıdır.
