YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN
İsrail yaklaşık 1 yıldır dünya tarihinde görülmemiş bir vahşeti, Gazzeli mazlumların üzerinde uyguluyor. İsrail, eli silahlı Hamas ile değil, daha annesinin karnında doğmamış yahut yeni doğmuş bebekleri, hayata dair daha hiçbir şeyin farkında olmayan çocukları vahşice öldürerek dünyanın en namussuz terör devleti olduğunu tekrar tekrar ispatlıyor. Çocukları öldürmekte hiç ayırt etmiyor ki, yarınlarda o çocuklar büyüdüğünde İsrail’deki yaratıklardan hesap sormasın diye… Sadece çocuklar değil tabi, Gazze’de canlı olarak kimi görürse öldürüyor. Bunun adı soykırımdan başka bir şey değildir. İsrail sadece Gazze sınırları içinde değil, kuduz köpek gibi herkese dalmaktadır. Gün geliyor Suriye’ye, gün geliyor Lübnan’a, gün geliyor Yemen’e, gün geliyor İran’a saldırmakta... İsrail’in bu hali "Eceli gelen it cami duvarına işer." atasözünü akıllara getiriyor. Netanyahu denen yaratık, vahşetleri karşısında İsrail’i uyaran, tepki gösteren, tavır alan herkesi “İsrail, kendisine herhangi bir yerde saldıran herkese ağır bedel ödetecek” sözleriyle tehdit etmektedir. Sürekli sürdürülebilir bir vahşetin imkanı yok. İsrail elbette bir gün başına büyük bir balyoz yiyecektir. Bunun içinde kendisi her yolu denemektedir. Sağa sola saldırması zaten bu yolu yavaş yavaş inşa etmekte…
İsrail’in son olarak İran'ın başkenti Tahran’da Hamas’ın Siyasi Lideri İsmail Haniye'ye suikast düzenlemesi, bardağı taşıran son hamle olmuştur. Başka bir ülkenin sınırları içinde düzenlenen bu suikast, o ülkeye savaş açmak manasını taşımaktadır. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin “Haniye suikastının çok boyutlu yansımaları ve operasyonel yankıları kaçınılmazdır. Kartlar açık oynanmaktadır. Adı konulmamış bir savaş hali tedavüldedir.” açıklaması bu sürecin net tarifidir.
Şu da bir gerçek ki, İran kendi topraklarında her an suikaste uğrama ihtimali yüksek olan ve çok önemli bir misafirini koruyamamıştır. Gerçi İran, kendi yöneticilerini, komutanlarını dahi koruyamıyor ki, başkalarını koruyabilsin! İran’ın; kendi içindeki ABD ve İsrail’e çalışan hücreler tarafından kontrol edildiği, yönlendirildiği ortadadır. Bu son suikast de bunun güncel ispatıdır. İçerden destek olmasa bu suikast gerçekleşir miydi?
Hamas’ın Siyasi Lideri İsmail Haniye'nin İran’ın topraklarında şehit edilmesi aynı zamanda İran’ın vebali olduğu kadar, tüm İslam dünyasının da vebalindedir. İsrail’in aylardır Gazzeli masumlara yönelik vahşetlerini; gözlerini, kulaklarını tıkayarak, tepkisiz, pısırık bir şekilde izleyen İslam dünyasının büyük bir utanç duyması lazım. İslam dünyası sadece bu utanç halini muhafaza etmekle yetinirse arkasına ABD desteğini tam olarak alan İsrail, daha birçok Müslüman’ın canını yakmaya devam edecektir. ABD’nin insanlık adına hiçbir şeref, erdem taşımadığını ABD kongresinde Netanyahu’yu ayakta alkışlamasıyla bir kez daha görmüştük. ABD ve İsrail ikilisi arkasına aldığı ülkelerle dünyayı büyük bir kaosa doğru sürüklemektedir. Vahşete doymayan bu iki ruh hastası emperyalist/işgalci devlet yüzünden dünyanın hiçbir ülkesi güvende değildir. Ülkeleri işgal eden, ülkeleri menfaatleri için birbirine düşüren, her bölgede maşa olarak terör örgütü kurup, hedef seçtiği ülkeler üzerinde kullanan ABD/İsrail bu dünya düzeninde durdurulmazsa, kan, vahşet, savaş, kriz, kaos en çok duyulan kelimeler olacaktır. Bu iki mikrobun öncelikle Ortadoğu Bölgesi’ndeki öldürücü etkisinin ortadan kaldırılması gerekiyor.