Türkgün Başyazı Kanla beslenen ruh hastaları

Kanla beslenen ruh hastaları

MUHABİR: Çiğdem Özkan

ABD'li bir savaş gazisi, “Ben bir Amerikalıyım ve Amerika'dan iğreniyorum. Bu İsrail canavarının yaratılmasına yardım eden Amerika ve şimdi yaptığı tek şey bu canavarı beslemek, İsrail’in tek yaptığı öldürmek, öldürmek ve yine öldürmek. Birgün Washington bunun hesabını ödeyecek.” diyerek tepkisini gösteriyordu. Bilinen bir gerçeği, ABD için savaşmış bir gazinin ifade etmesi kendi bünyelerinde sorgulamalara, tartışmalara yol açacaktır. Sadece ABD için savaşmış bu gazi değil, buna benzer tepkisi olan birçok askerde bu gazi gibi aynı tepkileri göstermektedir. Eski bir İsrail askerinin çıkarıldığı mahkemede "Siz diyorsunuz ki teröristlerin eli kana bulanmış. Ben sizin için 40 tane Filistinli öldürdüm. Benim rüyama geliyorlar (Filistinliler) 'neden bizi öldürdün?' diyorlar. Geceleri altıma kaçırıyorum.” demesi de masum insanları öldürmenin psikolojik sonuçlarını ortaya koymaktadır. ABD ve İsrail askerlerinden buna benzer çok örnek verebiliriz. Bu iki örnek bile ABD ve İsrail’in yeryüzünde mazlumların kanını akıtan, insanlık değerlerinden tamamen uzaklaştığını kendi mensuplarının ağzından tescilleyen bir durumdur.

ABD ve onun Ortadoğu Bölgesindeki tasmalı köpeği İsrail, milyonlarca insanın ölümünden sorumludur. ABD, Irak’ta öldürdüğü 2 milyon insanın hesabını kime vermiştir? Söylerken dile basit gibi gelse de ABD 2 milyon insanı öldürdü. Ne uğruna? İşgal gerekçelerinin başı da yalandı, sonu da yalandı. “Irak’lılara özgürlük, demokrasi, insan hakları getireceğiz” diyenlerin sadece ölüm getirmesi vahşi Batı’nın zeka ve ahlak anlayışının ne seviyede olduğunu göstermektedir. 2 milyon insanın öldürülmesi sonrası Irak’ın daha çok bölündüğü gerçeğinde olaylara bakarsak, ABD emperyalist zevki ve menfaatleri uğruna bunca insanı öldürmüştür.

“Amerika İmparatorluğu” kitabının yazarı Cladue Juien diyordu ya:
“Amerika İmparatorluğu’nun ayrıcalıklı üstünlüğü, etki alanına sınır çizmemiş olmasıdır. Hiçbir coğrafya haritası, bu imparatorluğun sınırlarını çizip belirtemez... Amerika İmparatorluğu, en diktatörce rejimlere dayanarak bir askeri üsler ve paktlar ağı içinde tüm yeryüzünü sarmıştır. Üstelik bu kuşatma “özgürlüğü savunmak’ içindir. Askeri mekanizmaların öldürücü ateşi altında Dresten, Hiroşima ve Vietnam köylerini ezip, yerle bir etmesi hep özgürlük adınadır”

ABD öldürdükçe özgürleştirdiğini sanmaktadır. ABD’nin bölgesel köpeği İsrail de Filistinlileri çocuk, kadın, yaşlı demeden öldürünce özgürleştiğine inanmaktadır. İsrail en çok da çocuk öldürüyor ki, yarınlarda öldürülen anasının, babasının, kardeşinin intikamını İsrail’den almasın. “Bize taş attığı için çocuk öldürüyoruz” diyen ruh hastası bir İsrail’den ne bekliyorsunuz ki?

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’nin  "Savaş uzun sürecek, hedeflerimize ulaşana ve Hamas idari ve askeri açıdan dağıtana kadar durmayacağız." Sözü de soykırıma devam işaretidir.

ABD ve İsrail’in kanla beslenen bu ruh hastalığı durdurulmazsa yarınlarda başka topraklarda da birçok masumu öldüreceklerdir. Bu iki ruh hastası devletin yöneticileri değişse de kan dökme sistemi asla değişmemektedir.

Bu gerçeği dünyada sağduyu sahibi herkes görmekte ve bilmektedir. O yüzden de dünyadaki dili, ırkı, dini ne olursa olsun akıl ve vicdan sahibi insanlar, ABD ve İsrail’in dünyayı kana bulayan vahşetlerini protesto etmektedir.

ABD’liler, İsrailliler artık ABD ve İsrail’in ölüm kusan devlet olduğunu ve bunun hesabını vermeleri gerektiğini söylüyorsa, ABD ve İsrail bir gün bir kırılma yaşayacaktır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Sağlık Deprem sonrası kaygıyı azaltmanın yolu

Deprem sonrası kaygıyı azaltmanın yolu

İstanbul'da yaşanan son deprem, sadece fiziksel etkilerle değil, psikolojik travmalarla da gündeme geldi. Deprem sonrası birçok kişi, “hayalet deprem” algısı gibi ruhsal sorunlar yaşarken, nöroteknoloji alanındaki yenilikçi yöntemler, bu psikolojik etkilerle başa çıkmada umut veriyor.

MUHABİR: Sevda Yalçın

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yaşanan deprem, Türkiye'nin deprem kuşağında yer almasının verdiği endişeyi bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Fiziksel etkilerin yanı sıra, deprem sonrası yaşanan psikolojik sorunlar da büyük bir tehdit oluşturuyor. Özellikle "hayalet deprem" algısı, anksiyete ve panik atak gibi ruhsal sarsıntılar, depremzedelerin günlük yaşamını olumsuz etkiliyor. Ancak, nöroteknoloji alanındaki gelişmeler, bu zorlu süreci atlatmaya yönelik umut verici çözümler sunuyor.

Hayalet Deprem Algısı ve Beynin Alarm Durumu

Deprem sonrası yaşanan "hayalet deprem" algısı, aslında beyindeki bir alarm durumunun yansıması olarak açıklanıyor. Dr. Günet Eroğlu, bu durumu şöyle tanımlıyor: "Deprem anında, beynimizin hayatta kalma mekanizması devreye girer. Sarsıntı geçtikten sonra bile, beyin potansiyel bir tehlike arayışıyla çevreyi tarar. Dengeyi kontrol eden beyindeki aşırı aktivite, gerçekte olmayan sallanma hissi yaratır."

Nörogeribildirim: Deprem Sonrası Kaygıyı Yönetmek İçin Yeni Bir Yöntem

Nöroteknoloji alanında son yıllarda önemli ilerlemeler kaydedildi. Nörogeribildirim (NGB), bireyin beyin dalgalarını izleyerek, bu aktiviteyi bilinçli bir şekilde düzenlemeyi öğrenmesine olanak tanır. Dr. Eroğlu, NGB’nin deprem sonrası yaşanan stres, kaygı ve "hayalet deprem" hissinin yönetilmesinde etkili olduğunu vurguluyor. "NGB, beynin sakinleşmesini destekleyen frekansları güçlendirir, otonom sinir sistemini dengelemeye yardımcı olur ve yanıltıcı sallanma hissini azaltır."

Deprem Psikolojisi: Travmanın Etkileri ve Bilimsel Çözümler

Depremin fiziksel zararlarının yanı sıra, ruhsal etkileri de uzun süre devam edebilir. Deprem sonrası yaşanan anksiyete, stres ve travmalar, bireylerin psikolojik sağlığını tehdit eder. Nöroteknoloji ve nörogeribildirim gibi bilimsel temelli yaklaşımlar, bu psikolojik sorunlarla başa çıkmanın güçlü araçları olarak öne çıkıyor. Dr. Eroğlu, "Bireylerin psikolojik sağlamlıklarını artırmak ve travmanın uzun vadeli etkilerini azaltmak için bu yenilikçi yöntemlerin önemi büyük," diyor.

Deprem Sonrası Psikolojik Hazırlık: Nöroteknoloji ve Yenilikçi Yöntemler

Türkiye, deprem kuşağında yer alan bir ülke olarak, deprem sonrası psikolojik hazırlık konusunda adımlar atmak zorunda. Nöroteknoloji ve nörogeribildirim gibi gelişmiş teknolojiler, bireylerin psikolojik iyileşme süreçlerini hızlandırabilir ve travmanın etkilerini minimize edebilir. Bu tür bilimsel temelli yaklaşımlar, gelecekte deprem psikolojisi için önemli bir araç olacak.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *