Yıldıray Çiçek / TÜRKGÜN
Türkiye’deki muhalefetin çalışma sistemini herhalde kavramayan kimse kalmamıştır. Her olay, her gelişme onlar için krizi, kaosu derinleştirmek adına bir fırsat olarak görülmektedir. Geçtiğimiz yıllarda patates ve soğan üzerinden bile kriz tetikçiliği yapacak kadar düşük karakterli muhalefet için her şey kriz ve kaos malzemesi olarak kullanılabiliyor. Toplumda etki yaratabilecek herşeyi malzeme ve sonuçta da hükümet değişikliği hedefine ulaşmaya çalışan muhalefet her kötülüğü araç edinmektedir.
Pandemi sürecinde nasıl kriz, kaos tetikçiliği yaptıklarını, üniversitelerde çıkan olaylarda nasıl anarşiyi desteklediklerini, ekonomik meseleler başladığında nasıl manipülasyonlara giriştiklerini ve halen sürdürdükleri, Türkiye’de çıkabilecek kaosu, krizi tetiklemesi için tüm terör örgütlerinin unsurlarıyla sıcak ilişkiye girmelerini, Türkiye üzerinde her türlü kötülük deneyi yapan ABD’ye bağlılık seanslarını görüyor ve izliyoruz.
Bu haliyle bunlara bu toprakların özüne bağlı muhalefet demek oldukça zordur.
Mesela CHP’li yazar Can Ataklı bu muhalefetin bilinçaltını dışa vuran şu sözleri kullanmıştı: Tayyip Erdoğan’ın gitmesi için çok büyük bir halk öfkesinin olması lazım. Büyük bir doğal afet, büyük bir deprem, büyük bir başka bir doğal felaket…
Çok büyük sel, çok büyük yangınlar… Hani yani Avustralya’yı yakan yangın vardı ya ülkenin her tarafı neredeyse… O kadar büyük yangınlar, deprem, çok büyük can kaybına yol açacak bir sel felaketi gibi… Ama esas en korkutucu olan, Türkiye’nin bir askeri başarısızlık elde etmesi.”
Muhalefetin Türkiye’de beklediği işte böyle bir şeydir. Türk milleti istediği kadar acı çeksin bu muhalefet için çok da önemli değildir. Yeter ki iktidarı değiştirecek şartlar oluşsun.
Pandemi sürecinde daha çok hasta ve ölümler olsun, şehitlerimiz, gazilerimiz çok olsun, ekonomik kriz derinleştikçe derinleşsin, ABD yahut herhangi düşman bir devlet Türkiye’ye her türlü kötülüğü yaparsa yapsın bunlar mutluluk hormonu saçmazsa biz de bunları tanımıyoruz demektir.
Rusya-Ukrayna savaşı başladığı günden bu yana ABD-NATO ağzıyla Türkiye’yi adeta savaşın muhatabı yapmaya çalışanlar bunlar değil mi?
ABD ağzıyla “Türkiye ise Rusya ile kurduğu asimetrik ilişki modelinden sıyrılmalı, kendisini kırılgan hale getiren S400’lerden acilen kurtulmalı” diyen düşük çeneli ve kriz arayan muhalefet, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bölgesel ve küresel dengeleri de ihmal etmeyeceğiz. Bunun için ne Ukrayna’dan ne Rusya’dan vazgeçmeyeceğimizi söylüyoruz” yorumlarından oldukça rahatsız olmaktadır. Çünkü bu duruş bölgesel kaos arayanların iştahını bozmaktadır. Türkiye’nin barışa arabulucu olma girişimleri ABD ağızlıların canını sıkmaktadır. Türkiye’nin Rusya’ya ağır yaptırımlar uygulamasını isteyen muhalefet zaten bu haliyle kendini bir kez daha açık etmiştir.
Can Ataklı’nın hükümetin devrilmesi için verdiği suflelerden biri de “Türkiye’nin bir askeri başarısızlık elde etmesi” idi. Sanırım muhalefet bu seçeneği de hayata geçirmek için Rusya ile bir savaşa girmemizi istiyor. Bunlar kriz, kaos peşinde olduğu için herşeyi temenni etmeleri çok doğaldır.