YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN
Teröristbaşı Öcalan ile birbirine karşılıklı selam yollayan, PKK’nın uluslararası toplantılarında moderatörlük yapan, PKK’nın televizyon kanallarında bölücü propaganda yapan, terör örgütü PKK’ya çok yakın bir isim olan “Kızıl Soros” lakaplı Osman Kavala, Gezi Parkı davasında "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Gezi olaylarında sekiz sivil hayatını kaybetmiş, iki polisimizde şehit olmuştu. Bu olaylarda on bine yakın insanın da yaralandığı söyleniyor.
Gelelim asıl merakımıza ve sorumuza, Osman Kavala böyle bir davadan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alırken; PKK’lı Selahattin Demirtaş, “Hendek-Çukur Olaylarında” 793 askerimizin, polisimizin şehit edilmesinde, 1200 sivilin öldürülmesinde, binlerce kişinin yaralanmasında “Hendek kazanların ellerinden öpüyorum” ve benzeri sözlerle baş azmettirici ve terör eylemlerinin baş yöneticisi olan, Kobani olaylarında PKK’lıları sokağa dökerek 52 kişinin ölümünden sorumlu bu şahıs hakkındaki mahkemeler niçin kaplumbağa hızında ilerlemektedir?
Bu şahıs, Atatürk döneminde yahut şu an idam cezası olan ülkelerde yaşasaydı bu yaptığı teröre yardım ve yataklık yüzünden anında idam edilecek birisiydi. Otuzun üzerinde bölücülükten dava dosyası olduğu halde kiminden aklanıyor kiminde ise yargı ayak sürüyor. Anayasa Mahkemesi zaten PKKsever konumunda, bu tür PKK’lılara sürekli koruyucu kalkanı olmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’ni yasalarla, hukukla koruması gereken bir kurum, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışanlara sürekli destek veriyor. Resmen tuz kokmuştur.
PKK’lı terörist Demirtaş, yargıdaki bu durumun rahatlığında hareket etmektedir. Son mahkemesinde bile “Hatta ülkemi, anavatanımı çalmışsın. İşte buna itiraz edemezsin diyor. Kürdistan diyemezsin diyor.”, “Ey Savcı, sen kimsin ya! Ben anavatanımda, Kürdistan’ın kalbi Amed’de bunları konuşmuşum, sen fezleke hazırlamışsın!”, “Türkiye’de Kürdistan var, yahu Kürdistan!”, “Ben ise Başkan Apo, Kürdistan demişim, gerilla demişim. Vay vay bana neler yapmazlar?”, “Kürtlerin temsilcileri vardır. Koskoca bir halkın sorunlarını temsilcileri ile nasıl konuşmazsınız? Biz bu yüzden Abdullah Öcalan diyoruz”,” Benim abim dağda. Biliniyor. Siyaset yaptırmadılar, dağa gitti.” diyerek mahkemede bile terör örgütü PKK’nın propagandasını yapıyor ve Türkiye’yi işgalci gösterme alçaklığına devam ediyor.
Bölücü zekâsıyla bir de “Devlet Bahçeli Nusaybin için ‘Taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmayın’ diye açıklama yaptı. Bu şiddet çağrısı mı değil mi?” iftirası atıyor. Oysa MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısı PKK’lı Demirtaş’ın Hendek-Çukur olaylarında azmettirdiği PKK’lı teröristleri temizlemek adına “Nusaybin ve diğer operasyon yapılan il ve ilçelerde yaşayan vatandaşlarımıza çağrıda bulunun. Onlara üç gün mühlet verin ve şehirleri tahliye etmelerini sağlayarak herkesi emniyetli yerlere alın.
Arkasından da Nusaybin’de taş üstünde taş, baş üstünde baş koymayın. Şehitlerimizin kanını yerde bırakmayın.” demişti.
Teröristleri temizlemek ne zaman şiddet çağrısı oluyor PKK’lı sünepe?
PKK’lı Selahattin Demirtaş’a, MHP ve Devlet Bahçeli ismi nasıl kabus olduysa son mahkemesinde sürekli bu isimleri sayıklamıştır.
Türk yargısı artık ayak sürümeyi bırakıp PKK’lı Demirtaş’a defalarca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vermelidir. Onun Osman Kavala’dan neyi eksik? Hatta terör eylemlerindeki azmettiriciliği, yöneticiliği daha fazladır. Hepsi de videolu, yazılı olarak delilli, ispatlıdır.
Peki, daha beklenen nedir?