Ülkemizde yaşananlara bakınca, şairin ifade ettiği ruh haline bürünüyoruz.
“Bir çürümenin ortasında
Utancımıza tutunmuş
İyi şeyler düşünerek
Yaşamaya çalışıyoruz.”
Ne oldu bize?
Bu gidiş nereye?
Pandemiden sonra bir şeyler olmaya başladı bu topluma… Daha öncede benzer olaylar yaşıyorduk ama bu sefer seri halde, daha sık yaşıyoruz. Vurulduğumuz aşılar mı, kullandığımız haplar mı bilmem ama toplumun sinir sisteminde bir tuhaflık var. Pandemiyle başlayan ekonomik krizin toplumda yarattığı etkiyi de göz ardı etmemek gerekiyor. Hepsi birbirine bağlı vagon gibi birbirine giren etkenler Türkiye’yi inanın bir cinnet atmosferine getirdi. Toplumdaki ahlak, inanç, iman zayıflaması, topluma sunulan rol modellerin iyiliği kötülüğü, haramı helali birbirinden ayıramayan, milli ve manevi değerlerden uzak kişiler olması da bizi çürümenin ortasına düşürmüştür. Allah korkusunu kaybedenlerin çoğaldığı toplumda nelere maruz kalıyoruz.
Düşünsenize “Çocuklarımıza Allah'tan korkmayı, kuldan utanmayı, vatan sevgisini ve millet sevgisini verirsek, başkaları için iyilik yapmayı öğretirsek ve diğer milli ve manevi değerlerimizi onlara yüklediğimiz takdirde onun üzerine bu çocuk nereye giderse gitsin, dünyanın her yerine gitsin bu çocuktan korkmayın.” diye değerlendirme yapan Sayın Hulusi Akar’a, Sol’un siyasetçileri ve medyası çıldırmış gibi saldırıyor. Bu duygularla, düşüncelerle eğitim verilmesin mi, yani ne istiyorsunuz? Daha eğitimi ve öğretimi birbirinden ayıramıyorlar!
MHP Kayseri Milletvekili Sayın Baki Ersoy bu çevrelere çok güzel cevap vererek, şu can alıcı soruları sordu: Hayırdır niçin rahatsız oldunuz?
Allah’tan korkmadığınız, kuldan utanmadığınız için mi?
Vatan, millet, bayrak sevginiz olmadığı için mi?
Milli ve manevi değerlerimizden nefret ettiğiniz için mi?
İyilik yapmaktan mı nefret ediyorsunuz?
Açık söyleyin de Türk milleti sizin karakterinizi, cibilliyetinizi yakından tanısın?
Yahu toplumda sırf şu son 3 günde yaşanan olaylara bakın… Allah korkusu olan şunları yapabilir mi?
Diyarbakır’da 8 yaşındaki Narin’in öldürülmesinde ailesinin baş şüpheli olması…
Tekirdağ’da 2 yaşındaki çocuğa üvey babasının cinsel istismarda bulunması…
Ordu’da 2 yaşındaki çocuğun üvey babaannesi tarafından balkondan aşağıya atılması…
Kahramanmaraş’ta metal fabrikasındaki işçilerden bir bardak içmeye su isteyip, sonra bir daha istediği için dövülerek öldürülen vatandaş…
İstanbul'da iki market sahibi arasında ekmeğe yapılan bir liralık indirim yüzünden çıkan kavgada market sahibi babanın ve kızın öldürülmesi…
İstanbul’da işlediği cinayeti 'Babam ölünce yanımızdan ayrılıp dükkan açmıştı. Benim bütün müşterilerimi çaldı. O nedenle yaptım.' diye itiraf eden katil…
Konya'da beraber ilaç almaya gittiği eşini eczane içinde defalarca bıçaklayan koca…
Daha neler var neler… Örnek olarak verdiğim olaylar, son 2-3 günün dehşet verici özetidir.
Bu topluma güçlü bir maneviyatın temeli yerleştirilmezse, sevgi tohumları ekilmezse inanın iş çığırından çıkacak gözüküyor. İnsana zarar vermenin, öldürmenin bu kadar basitleştiği bu toplumda herkes tehlike altındadır.
Türkiye’nin en büyük meselelerinden birisi, bu gidişata çözüm yolları üretmek olmalıdır.
Allah korkusu olan toplum, kaliteli, erdemli, faziletli insanları bünyesinde barındırır. Aksi halde Allah korkusunu, insan olmanın değerlerini kaybedenler; insanlık dışı dehşete maşa olacak hem kendisini hem de masum canlara zarar verecektir. Utanç toplumu değil; gurur, huzur, güven veren bir toplum haline dönüşmeliyiz.
YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN