Türkgün Bilim Teknoloji Bilinen en acı madde bulundu

Bilinen en acı madde bulundu

Almanya’da yapılan araştırma, acı raf mantarından elde edilen kimyasalın şimdiye dek bulunan en acı madde olduğunu ortaya koydu.

KAYNAK: Indepented

Almanya'daki Leibniz Gıda Sistemleri Biyolojisi Enstitüsü'nde görev yapan bilim insanları, acı tadın gizemlerini aydınlatabilecek önemli bir keşfe imza attı.

Araştırmacılar, Amaropostia stiptica adlı raf mantarından üç kimyasal bileşik çıkardı. Bu maddelerin, insan dilindeki acı tat reseptörlerine olan etkisi incelendi.

Bu üç bileşikten biri olan oligoporin D, oldukça düşük miktarlarda bile acı tadı tetikleyebiliyor. Öyle ki, sadece 1 gramı 106 küvet dolusu suya karıştırılsa bile hâlâ acı tat veriyor.

Zehirli değil, son derece acı

Araştırmaya göre, bu bileşikler zehirli değil; ancak tatları son derece acı. Bu bulgu, tat algımızın nasıl çalıştığına dair önemli bilgiler sağlıyor.

Bilim insanları, bu gibi doğal acı bileşiklerin sadece ağızda değil, mide, bağırsak, kalp ve akciğerlerde de bulunan acı reseptörlerini etkileyebileceğini belirtiyor. Ancak bu sensörlerin vücudun diğer bölgelerindeki rolü hâlâ tam olarak bilinmiyor.

Araştırmanın ortak yazarı Dr. Maik Behrens, bu tür çalışmalar sayesinde acı tat reseptörlerinin nasıl çalıştığına ve neden evrimleştiğine dair daha net bilgiler elde edilebileceğini söylüyor.

Dr. Behrens şu açıklamayı yaptı:

"Ne kadar çok acı bileşik ve reseptör verisi toplarsak, yeni maddeleri tanımlamak ve etkilerini tahmin etmek o kadar kolay olur."

Bilim insanları, her acı maddenin zehirli olmadığını, aynı şekilde her zehirli maddenin de acı olmadığını hatırlatıyor.

Örneğin, köygöçüren mantarı gibi son derece zehirli bazı türlerin tadı neredeyse hiç acı değildir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Gündem Mehmet Uçum 'Devletin Şekli ve Yapısı ile Demokrasi İlişkisi!' hakkında bir yazı paylaştı!

Mehmet Uçum 'Devletin Şekli ve Yapısı ile Demokrasi İlişkisi!' hakkında bir yazı paylaştı!

Mehmet Uçum, "Kuvvetler ayrılığı kurumsal ayrılık olarak anlaşılmamalı milli egemenliğin fonksiyonları olarak görülmeli ve fonksiyonel ayrılık olarak düzenlenmelidir. Demokratik irade üzerinde hiç bir vesayet makamı olmamalıdır. Cumhuriyeti ve milletin birliğini temsil yetkisi halk tarafından doğrudan ve salt çoğunlukla seçilen başkanda olmalıdır. Halkın seçtiği başkana, doğrudan demokratik meşruiyet gereği, yürütme yetkisi ve görevi de verilmelidir. Bu nedenle demokratik cumhuriyete en uygun hükümet modeli başkanlıktır." dedi.

MUHABİR: Beybin Usanmaz

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, sosyal medya hesabından pazar günleri “Demokrasi hukuku notları” notuyla paylaştığı görüşlerinde bugün, “Devletin şekli ve yapısı ile demokrasi ilişkisi” üzerinde durdu.

“Devlet yapıları ile demokrasiler arasında zorunlu bir ilişkiden söz edilemez. Devlet yapılarında esas olan merkez ve yerel idareler arasındaki yetki paylaşımıdır. Yani federal veya bölgesel yönetimli devlet yapıları zorunlu olarak demokratik bir siyasal sisteme sahip olmaz” diyen Uçum, “Terörsüz Türkiye hedefi yakın zamanda hayata geçtikten sonra Üniter Türkiye Cumhuriyetini güçlendirecek daha kapsayıcı ve gelişkin bir demokrasi için ülkemizin çok ileri imkanlara kavuşacağına da şüphe yoktur” mesajı verdi.

Mehmet Uçum’un X hesabından paylaştığı mesajı şöyle:

“Devlet Şekilleri!

Ülkelerin devlet şeklini belirleyen ölçüt egemenlik ilkesidir. Egemenliğin aidiyetine göre devlet şekilleri cumhuriyet, teokrasi, monarşi, oligarşi, aristokrasi gibi sınıflandırmalara tabi tutulur.

Demokrasi ile devlet şekilleri arasında zorunlu bir bağ yoktur. Örneğin devlet şekli cumhuriyet olan ülkelerin siyasal sistemi zorunlu olarak demokrasi olmaz. Aynı şekilde her monarşi de mutlakiyet değildir. Monarşik demokrasiler (meşruti monarşiler veya meşrutiyetler) yaygın bir uygulamadır.

Demokrasi siyasal sistemlerin işleyiş ilkelerinden biri olduğu için devlet yapısı ve devlet şeklinden görece bağımsız bir tercihtir.

Bununla birlikte demokrasiyle en yüksek uyumu sağlayan devlet şeklinin cumhuriyet olduğu ileri sürülebilir. Tabi burada kast edilen egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu milli egemenliğe dayanan cumhuriyettir.

Millete ait egemenliğin siyasal sistemi tamamen halk iradesine dayanan vesayetsiz demokrasi olursa, egemenliğin doğrudan halk tarafından kullanıldığı bir sentez gerçekleşir. Bu nedenle devlet şekli cumhuriyet, siyasal sistemi demokrasi olan ülkeler demokrasinin gelişiminde sistemsel olarak daha güçlü ve ilerleme imkanı olarak daha avantajlıdır.

Cumhuriyetle demokrasinin buluşması ve eksiksiz bütünleşmesi millet ve halk egemenliğini birleştirir. Egemenlik iradesi tekleşir. Milli egemenliğin halk tarafından kullanıldığı bir devlet düzeni gerçekleşir.

Halkın milli egemenliğe tek başına sahip olması durumunda üç temel irade seviyesi ortaya çıkar:

Birincisi, niteliği halkın genel iradesi olan ‘milli irade’.

İkincisi, niteliği halkın demokratik iradesi olan ‘seçmen iradesi’.

Üçüncüsü, niteliği halkın seçimler arası dönemlerde denetim iradesi olan ‘kamuoyu iradesi’.

Elbette halkın milli egemenliğe tek başına sahip olmasının şartları vardır. Bu şartların pozitif hukuk düzeni tarafından güvence altına alınması gerekir. Buna göre anayasal demokrasilerde en az şu şartlar sağlanmalıdır:

Milli egemenliğin birliği ve bütünlüğü korunmalıdır. Milli egemenliğin yanında bürokratik kurumsal egemenliğe doğrudan veya dolaylı yer verilmemelidir.

Kuvvetler ayrılığı kurumsal ayrılık olarak anlaşılmamalı milli egemenliğin fonksiyonları olarak görülmeli ve fonksiyonel ayrılık olarak düzenlenmelidir.

Demokratik irade üzerinde hiç bir vesayet makamı olmamalıdır.

Cumhuriyeti ve milletin birliğini temsil yetkisi halk tarafından doğrudan ve salt çoğunlukla seçilen başkanda olmalıdır. Halkın seçtiği başkana, doğrudan demokratik meşruiyet gereği, yürütme yetkisi ve görevi de verilmelidir. Bu nedenle demokratik cumhuriyete en uygun hükümet modeli başkanlıktır.

Ancak bu şartlarla halkın, milli egemenliğe tek başına sahip olduğu ve hiç bir güçle paylaşmadan kullandığı bir yurtsever ve ulusal demokrasi sistemsel eksik olmadan gerçekleşir.

Devlet Yapıları!

Bir ülkenin devlet yapısı merkez yerel ilişkisine göre belirlenir. Devlet yapılarının üniter, federal, konfederal gibi türleri vardır.

Devlet yapıları ile demokrasiler arasında zorunlu bir ilişkiden söz edilemez. Devlet yapılarında esas olan merkez ve yerel idareler arasındaki yetki paylaşımıdır. Bu yetki paylaşımı için siyasal sistemin demokrasiye göre işlemesi gerekmez. Otoriter ya da totaliter rejimlerde de merkez ve yerelin yetki paylaşımında farklı devlet yapıları görülmektedir. Yani federal veya bölgesel yönetimli devlet yapıları zorunlu olarak demokratik bir siyasal sisteme sahip olmaz. Veya otoriter yahut totaliter siyasal sistemler sadece üniter devlet yapılarında ortaya çıkmaz.

Türkiye seksen yıl önce demokrasiye geçmeye karar vererek devlet şekli ve devlet yapısıyla daha fazla uyum sağlayan bir siyasal sistem tercih etmiştir.

Terörsüz Türkiye hedefi yakın zamanda hayata geçtikten sonra Üniter Türkiye Cumhuriyetini güçlendirecek daha kapsayıcı ve gelişkin bir demokrasi için ülkemizin çok ileri imkanlara kavuşacağına da şüphe yoktur.”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *