Kılıçdaroğlu’nun YSK üzerinden bir tartışma başlatmaya çalışması, zilletin yerel seçimler öncesindeki kriz, kaos, çatışma çıkarma arayışlarının, uğrayacakları hezimete kılıfı uydurma çabalarının son örneğidir.

Türkiye varlığına ve birliğine yönelik tehdidi yok etmek için, tarihinin en büyük temizlik harekatını yapmanın hazırlıklarını son aşamaya getirdi. Karşımızda çok girift bir yapılanma var. ABD’den Rusya’ya İsrail’den İran’a kadar bölgede bulunan her ülke, Türkiye’nin alanını daraltmak, etkisini azaltmak ve terörü yok etmek için yapacağını duyurduğu harekatı engellemek için, şeytanı oyunlar oynuyor.

BEKA’YI  BIRAKTILAR  BELA ARIYORLAR

Diğer taraftan bir seçim arifesindeyiz. Millet iradesiyle oluşturulan Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin iyice yerleşmesi ve pekişmesi için, istikrarın devamı ve ülkemizin bekası üzerindeki gölgenin kalkması için bu yerel seçim sonuçları büyük önem taşıyor. Ülkenin varlığını ve birliğini savunanlar kadar, bu milletle meselesi olanlar da bütün bunların farkındalar. “Beka” diyenler yaşatmak, yüceltmek ve geliştirmek için çırpınırken; “bela” diyenler de bozmak, kırmak, yok etmek için her yolu deniyor. Ne yazık ki, ülkenin anamuhalefet partisi ve onun etrafında kümelenenlerin “beka” diye bir meselesi yok, ama “bela” arayışında başı çekiyorlar. İP’inden HDP’sine, FETÖ’sünden PKK’sına kadar bütün zillet güruhu birbirleriyle paslaşıp, özellikle Cumhur ittifakının önünü nasıl keseceklerinin hesabını yapıyorlar.

MİLLETTEN ÜMİDİ KESTİLER

Yaptıkları hesabın içinde millet yoktur. Çoktan milletten ümidi kesmiş durumdadırlar. Bütün ümitlerini olağanüstülüklere bağlamışlardır. Sayın Devlet Bahçeli, son grup konuşmasında milletimizin sinir uçlarıyla oynandığını, sabrının test edildiğini, sokakların karıştırmasının projelendirildiğini ve 1 Nisan sabahı için hazırlık yapıldığı uyarısında bulunmuştu. Toplumsal uyum ve düzenin mukavemetini kırmayı amaçlandığını söylemişti. Özellikle CHP sözcülerinin bu konuda özel bir misyon üstlendiğini, büyük bir endişe ile izliyoruz. Sadece sokağı tahrik etmekle kalmıyor, ülkenin teminatı olan, hukukun ve demokrasinin dayanağını teşkil eden kurumları da tartışmaya açmayı deniyorlar.

KİMSE İTİBAR ETMİYOR

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meşruluğunu tartışmaya açmaya çalışmak, sözün bittiği yerdir. Millet iradesi ile seçilmiş, mecliste yemin ederek göreve başlamış, Anayasa ve kanunlara göre hareket eden ve ülkenin yürütme organının başında bulunan biri hakkında meşruluk sorgulaması yapmanın ne akılla, ne izanla, ne iyi niyetle, ne muhalefet yapmakla izahı yapılamaz. Bu açık ve net şekilde bir kriz ve kaos arayışıdır. Nitekim, bu noktaya akla ziyan bir “diktatör” tartışması ile gelmişlerdir. Yetki ve sorumluluk sahiplerini diktatörlükle suçlamak bir rejim krizi arayışının sonucudur ve bütün çabalarına rağmen, Türk milleti bu çabalara asla itibar etmemiştir. Meşruiyet tartışması da son derece sığ, temelsiz, kasıtlı ve art niyetlidir. Ne karşılık bulması, ne destek görmesi, ne de ciddiye alınması asla mümkün değildir.

ÇARESİZLİĞİN TEZAHÜRÜ

Zilletin vazgeçmeyeceği ve temeli olmasa da, kendilerine göre geliştirdikleri yeni argümanlarla şanslarını tekrar tekrar deneyecekleri anlaşılıyor. Cumhur ittifakının İstanbul Büyükşehir Başkan adayı Binali Yıldırım’ın TBMM Başkanlığı üzerinden yürütülen gereksiz tartışma bunun göstergesidir.TBMM Başkanının bugüne kadar her hangi bir seçim öncesinde, Anayasa hükmü gerekçesi ile istifa ettiği görülmemiştir. TBMM Başkanı da diğer milletvekilleri gibi seçime girer ve bu durum siyasi faaliyet gerekçesi ile hiçbir zaman itiraz konusu olamaz ve zaten olmamıştır. Zilletin, bir bardak suda fırtına koparma gayreti, çaresizliğin bir tezahürüdür.

YSK TARTIŞMASI KASITLI

Kemal Kılıçdaroğlu, YSK'ya güvenmedikleri için Binali Yıldırım'ın önerisine uyarak TBMM Başkanlığı ile ilgili, bu kuruma başvuru yapmadıklarını söylemiştir. Daha da ileri giderek, "Hukuku tanımayan bir kuruma ne diyeceksiniz?" diyebilmiştir. Yüksek Seçim Kurulu Anayasal bir kurumdur.Sağlıklı, tarafsız ve eşit bir seçim yapılmasının teminatıdır. Nitekim, bugüne kadar yapılan bir çok seçimle ilgili itirazlar olsa da, ortaya bu iddiaları haklı çıkaracak hiçbir şey konulamamıştır. Dolayısı ile YSK’ya güvenmek ve inanmak durumundayız. Kemal Kılıçdaroğlu’nun YSK üzerinden bir tartışma başlatmaya çalışması, zilletin yerel seçimler öncesindeki kriz, kaos, çatışma ve bunlara bağlı olarak bir olağanüstülük meydana getirme arayışlarının, uğrayacakları hezimete kılıfı uydurma çabalarının son örneğidir.

SUKUTU HAYALE UĞRAYACAKLAR

Seçimlerin yapılacağı 31 Mart tarihine kadar kim bilir daha neler duyacak, neler göreceğiz? Ancak, Türk milletinin bu bayat senaryolara karnı toktur. Sayın Bahçeli’nin belirttiği gibi, 24 Haziran 2018’de milli uyanışı kundaklayamayan, milli dirilişe engel olamayan iç ve dış odaklar 31 Mart 2019’da da aynısına mahkûm olacaklar ve sukutu hayale uğrayacaklardır. CHP’sinden İP’ine, HDP’sinden PKK ve FETÖ’süne kadar kim Türkiye’nin tarihsel yürüyüşünü kesmek istiyorsa onunla hesabımız mahşere kalmadan bu dünyada görülecektir. Türk milleti cevheri de görüyor, çürüğü çarığı da biliyor.