ABD ekonomisinde giderek artan borç, ABD dolarının küresel rezerv para birimi statüsünü de aşındırıyor. Enflasyonla mücadele etmek için artan faiz oranları, ABD hükümetinin borçları için daha fazla ödemek zorunda kalacağı anlamına geliyor.
ABD politika yapıcıları, dünyanın en büyük ekonomisini keşfedilmemiş bir bölgeye doğru sürüklemiş gibi görünüyor. ABD, son 40 yılın en yüksek seviyesinde olan ve sürekli yükselen enflasyon, bu yılın ikinci çeyreğinde teknik bir resesyon tarafından sürüklenen bir ekonomi ve çok yönlü diğer zorluklarla karşı karşıya. 4 Ekim itibariyle 31 trilyon doları aşan ve giderek büyüyen federal borç, hem Amerika hem de dünya için saatli bir bomba niteliği taşıyor.
Tarihte ilk kez 31 trilyon doları aştı
Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre, ABD Hazine Bakanlığı verilerine göre, tarihte ilk kez ABD'nin kamu borcu 31 trilyon doları aştı. ABD ekonomisi sadece son sekiz ayda, borç hanesine 1 trilyon dolar daha ekledi ve ABD Kongresi'nin Biden yönetiminin 2023 yılı başına kadar borçlanması için belirlediği 31.4 trilyon dolarlık borç tavanına yakın durumda.
Global Times’tan Wen Sheng’in haberine göre, Barack Obama'nın 2009 yılı Ocak ayında göreve başlamasından bu yana ABD'nin toplam borcu hızla artıyor ve mevcut 31 trilyon dolarlık borç, 2009 yılı başlarındaki 10,6 trilyon dolarlık borcu neredeyse üçe katlamış görünüyor. Donald Trump, 2017 yılı başlarında Beyaz Saray'a geldiğinde, kendisine miras olarak 19.9 trilyon dolar borç kalıyor. 2021 yılı Ocak ayında göreve gelen Biden yönetiminin ise kucağında bulduğu federal borç miktarı 27,8 trilyon doları buluyor. Bazı Amerikan kurumlarının tahminlerine göre, ABD ulusal borcunun 2030 yılına kadar minimum 50 trilyon dolara ulaşması bekleniyor.
Doların küresel rezerv para birimi statüsü tehlikede
Japonya gibi ABD de, ulusal borcunun geçen yılki GSYİH'nın yaklaşık yüzde 140'ını oluşturmasıyla giderek daha fazla ağır borçlu bir ekonomi haline geliyor. ABD'nin Japonya tarzı güçsüz ekonomik büyümenin ‘son iki kayıp on yılı’ ile yüzleşip yüzleşemeyeceği henüz bilinmiyor ancak sürekli artan federal borç, ABD dolarının küresel rezerv para birimi statüsünü aşındırırken Amerikan politika yapıcıları için de kesinlikle daha fazla sorun yaratıyor. Çünkü batmakta olan bir ABD ekonomisi kaçınılmaz olarak doların önemini azaltıyor.
Enflasyon yüzde 8'in üzerinde seyrederken işleri daha da kötüleştirmek için Fed, inatçı fiyat artışlarını dizginlemek için önümüzdeki aylarda faiz oranlarını artırmaya devam etme sözü veriyor. Oysa daha yüksek Faiz oranları, ABD hükümetinin devasa borçları için daha fazla ödemek zorunda kalacağı anlamına geliyor ve bu da Washington'ın anapara ve giderek artan faizler dahil olmak üzere borçlarını ödeme kabiliyeti hakkında soru işaretleri uyandırıyor.
Daha yüksek faiz oranları, ABD hükümetinin devasa borçları için daha fazla ödemek zorunda kalacağı anlamına geliyor
Faiz oranları yükseldikçe borcun ödenmesi zorlaşıyor
ABD Hazine tahvillerinin faiz oranları yükseldikçe, federal hükümetin borçlanma maliyetleri de artıyor. ABD, 2020'de faiz oranları tarihsel olarak düşük olduğu için Kovid-19 pandemisine yanıt vermek için ucuza borçlanabilmişti. Şimdi ise 20 yıllık ABD Hazine tahvillerinin faiz oranları yaklaşık yüzde 4'e yükseldi. Bu da ABD hükümetinin borç almak zorunda kalacağı anlamına geliyor. ABD, Fed’in faiz oranlarını sıfırdan yüzde 3-3,25 bandına yükseltmesi nedeniyle bu yıl yaklaşık 100 milyar dolarlık ek faiz ödemesi yapmak durumunda kalıyor. Kongre Bütçe Ofisi’nin (CBO) Mayıs ayında yaptığı açıklamaya göre ise ABD'nin yıllık faiz maliyetlerinin 2022 yılında 399 milyar dolara ulaşacağı ve 2032 yılında bu rakamın 1,2 trilyon dolara çıkacağı tahmin ediliyor.
Yapısal dengesizlik
ABD'nin karşı karşıya olduğu uzun vadeli mali zorluklar ise artıyor. 2008-2009 ekonomik krizinden bu yana ABD hükümeti, nispeten hızlı bir ekonomik büyümeyi sürdürmek için yurt içinden ve yurt dışından ağır borçlanma yoluyla niceliksel genişleme para politikasına güveniyor ve buna ek olarak askeri, tıbbi bakım ve diğer sosyal refah projeleri harcamalarını da cömertçe sürdürüyor. Bununla birlikte, pandemiden önce var olan harcamalar ve gelirler arasındaki yapısal dengesizlik de yoğunlaşıyor ve bu da federal borç seviyesinin hızla artmasına neden oluyor.
ABD ulusal borcu 50 trilyon doları aşarsa ve GSYİH'sı 25 trilyon dolar civarında seyrederse, o zaman dünyanın en büyük ekonomisinin gerçekten büyük bir felakete sürüklendiği söylenebilir. ABD GSYİH'sının bu yıl geçen yılki rakamlara göre sabit kalacağı tahmin ediliyor. 2023 ve 2024 yıllarında ise Fed'in yüksek faiz oranlarının da devreye girmesiyle Trump'ın gümrük tarifeleri savaşı ve Biden'ın Çin ile olan yarı iletken kapışması, ABD'nin ekonomik beklentilerini daha da azaltacağı için gerileyebilir.
Önümüzdeki aylarda ise Washington'da kongre ödenekleri konusunda daha şiddetli ve daha çirkin kavgalar olması bekleniyor çünkü Federal Hükümet, milletvekilleri ve Amerikan halkı tarafından savunma, altyapı, eğitim, tıbbi bakım ve yaşlıların emekli maaşlarını finanse etmek için daha fazla borç almaya zorlanacağa benziyor. Ancak uzun yıllar boyunca hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat partili ABD başkanlarının, zor seçimler yapmaktan kaçınarak bütçeyi sürdürülebilir bir yola bir türlü sokamadıkları da biliniyor.
ABD Hazine tahvilleri güvenli liman olmaktan çıkarsa…
Artan ulusal borç ve çırpınan bir ekonomiyle birlikte ABD'li politika yapıcılar, ülkenin büyüyen bütçe açıkları Washington'un borcunu geri ödeme kabiliyeti konusunda endişeleri artıracağından, doların küresel rezerv para birimi niteliğinin aşınmaya başladığını görecekler. Eğer ABD hükümeti daha fazla Hazine tahvili satmaya ve hatta Amerikan hanehalklarına ve işletmelerine basılı parayı paraşütle atmaya devam ederse, bunun üzerine yatırımcılar da daha dikkatli olacak ve tahvilleri satın almaktan kaçınacak. Bu, son birkaç yıldır, daha fazla merkez bankasının ABD doları cinsinden varlıklarını azaltmaya başlamasından da anlaşılıyor.
ABD Hazine tahvillerinin satın alınabilir olduğuna yönelik inancın bir kez sarsılması veya ABD hükümetinin, politikalarını bir gün mali temerrüde düşmesine neden olacak şekilde belirlemesiyle, daha fazla yabancı ülkenin ABD varlıklarını terk ederek doları düşürme yarışına katılacağını öngörmek ise zor değil.
Biden yönetimi ABD ulusal borcundaki yükselişi durdurabilecek mi? Bunun olması çok düşük bir ihtimal gibi gözüküyor. 2021 ve 2022 yıllarında ABD borcunun Biden'ın gözetiminde 3,2 trilyon dolardan fazla artması da bunu ispatlıyor. Biden, görev süresini 2025 yılı Ocak ayında tamamladığında borç miktarının 35 trilyon dolara yükselmesi bekleniyor. Dolayısıyla, ülkenin mali sürdürülebilirliği hem yurt içinde hem de dünyadaki yatırımcılar tarafından daha yakından izlenmeyi hak ediyor.
finans gündem