11 Temmuz gecesi Azerbaycan-Ermenistan sınırının Tovuz bölgesinde başlayan çatışmalar etkisini arttırarak devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgedeki Ermeni saldırganlığına karşı net bir tavır ortaya koyarak "Azerbaycan yalnız değildir" açıklaması yaptı. Peki bu gerilimin tarihsel arka planında ne yatıyor? Bölgedeki Ermeni saldırganlığı gücünü nereden alıyor? Merak edilen soruların cevaplarını Azerbaycan Ankara Büyükelçisi Hazar İbrahim Sabah Gazetesi'nden İsa Tatlıcan'a verdi.
HOCALI KATLİAMINI HALA UNUTMADIK
-Geçtiğimiz hafta sınır çatışmasına neden olan Azerbaycan-Ermenistan meselesinin tarihi arka planı nedir?
20. yüzyılda Azerbaycan toprakları bir kaç kez Ermeni taarruzuna ve işgaline maruz kaldı. 1. Dünya Savaşı sonrası Stalin, Azerbaycan'ın Zengezur bölgesini Ermenistan'a verdi. Bu kararla Türkiye ile Azerbaycan arasında direk ilişkiyi kesti. Sonradan Azerbaycan Türklerinin yaşadığı bölgelere Ermenliler göç ettirilmiş ve demografik durum değiştirilmişti. 1991'in sonlarında ve 1992'nin başlarında Azerbaycan'da Sovyetler Birliği'nin dağılmasından ve iç çekişmeden kaynaklanan siyasi istikrarsızlıktan yararlanan Ermenistan, Dağlık Karabağ'da büyük çaplı askeri operasyonlar başlattı. Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ çatışması sonucunda Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının beşte biri işgal edildi. Yaklaşık bir milyon Azerbaycanlı mülteci ve zorunlu göçmen haline geldi. 20.000'den fazla insan öldü, 50.000 kişi yaralandı veya bedensel engelli olarak hayatlarını sürdürmeye mecbur bırakıldı. 4.000'den fazla Azerbaycan vatandaşı kayboldu ve Hocalı'da olduğu gibi çok sayıda vatandaşımız soykırıma maruz kaldı.
ERİVAN YÖNETİMİ DIŞARIDAN GÜÇ ALIYOR
-Geçtiğimiz hafta çatışmalar yeniden başladı. Bu noktaya nasıl gelindi?
Hali-hazırda Ermenistan işgali devam eden bu bölgelerde işgalci kuvvetler tarafından zaman zaman provokasyonlar gerçekleşiyor. Bu provokasyonların en bariz örneği 4 yıl önce Nisan Muharebeleri dediğimiz olayla meydana geldi. Onların provokasyonlarına cevap olarak Azerbaycan'ın hamleleriyle işgal edilen toprakların bir kısmı özgürlüğüne kavuşturuldu. O günden bu güne kadar 4 yıllık süre içerisinde Azerbaycan topraklarına yönelik Ermenistan tarafından hareketlilikler meydana geldi. Fakat yine de bugünkü kadar geniş kapsamlı bir olay yaşanmamıştı. Şimdi 4 yılın sonunda Ermenistan tarafı, sınır bölgesinde yeni bir askeri provokasyon düzenledi.
Ermeni tacizlerinin bu dönemde artmasına ilişkin bir diğer sebep de, Erivan yönetimine verilen uluslararası destekler ile ilgilidir. Özellikle bölgedeki sorunun çözülmesinden çok düğüm olarak kalması için adeta büyük çaba sarf eden devletler, Ermeni yönetimini cesaretlendiriyor. Bundan güç alan Ermenistan da provokosyonlarına diğer devletlerin desteğini kazanmak için çatışma bölgesini işgal olunmuş topraklarımızdan Azerbaycan-Ermenistan devlet sınırına taşımaya çalışmıştır.
ERMENİSTAN ENERJİ HATLARIMIZA SALDIRIYOR
-Tovuz bölgesinin önemi nedir?
Azerbaycan'ın Tovuz ili, iki ülke arasındaki Karabağ cephe hattının yaklaşık 200 km kuzeyinde yer alıyor. Tovuz, Azerbaycan ve Türkiye`nin ortaklaşa gerçekleştirdiği ulaştırma ve enerji hatlarının güzergahında bulunduğu için stratejik öneme sahip. Bu bölge aynı zamanda Azerbaycan'ın Gürcistan üzerinden Türkiye ve Avrupa'ya bağlantı noktası. Bakü-Tiflis-Kars demiryolu ve Türkiye'ye doğalgaz sağlayan TANAP boru hattıyla Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının geçtiği bir bölgenin özellikle seçilmesinin tesadüf olmadığını düşünüyorum. Özellikle son yıllar Türkiye ve Azerbaycan arasında enerji ve ulaştırma alanında ciddi anlamda gelişmekte olan ilişkileri dikkate aldığımızda bu saldırının amacını rahatlıkla anlaya biliriz.
ERMENİSTAN'IN TEK BAŞINA BİR GÜCÜ YOK
-Erivan yönetimini tek başına bu saldırıları gerçekleştirecek güçte mi?
Ermenistan tarih boyunca kendi başına inisiyatif alacak kapasitede bir ülke konumuna sahip olamamıştır. Dış ülkelerin etkisinde ve hep onların çıkarları doğrultusunda siyaset yürüten bir ülke olmuştur. Fransa, ABD ve Rusya`da Ermeni diasporasının ciddi anlamda etkisi söz konusu. Ermenistan cesaretini buralardan alıyor maalesef. Bu ülkeler aynı zamanda AGİT`in Minsk Grubunun eş başkanları ve 30 yıla yakın sürede bu krizin sonlanmasına bir katkı sağlayamadılar.
ERMENİ DİASPORA FRANSA VE ABD'DE ETKİLİ
-Ermeni saldırganlığına kalıcı bir çözüm bulunması için ne yapılmalı?
Öncelikle uluslararası toplum, Ermenistan'ın işgalci politikasına kayıtsız kalmamalı. Bunun yanı sıra uluslararası hukuk temelinde işgalcinin cezalandırılması ve Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünün korunması için gerekli önlemleri almalıdır.
Sorunun barışçıl çözümü için faaliyet gösteren AGİT'in Misnk Grubu da görevini yeterince üstlenmeli ve Ermenistan'ın Azerbaycan'a karşı giriştiği işgalin sonlandırılmasına yardımcı olmalıdır. Minsk grubu eş başkanları Fransa, ABD ve Rusya'dan maalesef uluslararası hukuka uygun bir eylem göremiyoruz. Burada zaten Ermeni diasporasının etkisi açık bir şekilde söz konusudur. Ermenistan cesaretini buradan alıyor. Dışardaki sözde güçler, yetkili olan devletler üzerinde maalesef etkileri bulunuyor. Bu sebeple işgal girişimlerine sessiz kalıyorlar. Minsk grubunun esas amacı her iki tarafa güzel, telkin edici sözler söylemek değil, her iki tarafın yanında olmak da değil. Arabulucu devletlerin esas rolü burada kim haklı kim haksız görmeleridir. Bunu görebilmek için ellerinde tüm imkanlar var. Teknolojik imkanlar, hukuki, siyasi ve insani araçları, imkanları var. Durumu değerlendirmeden yalnızca barış olsun, sakin olun demekle olmaz. Bu süreçte suçsuz olanı tespit edip, suçlu olanın hakkını vermek bunların görevi, misyonudur. Tabi ki eş başkanlar bu sorumluluğu yerine getirmiyor.
SADECE TÜRKİYE'DEN DESTEK GÖRDÜK
-Ermenilerin saldırı girişimleri konusunda uluslararası toplumu harekete geçirmek için ne yapılmalı?
Biz her zaman uluslararası örgütlerin üzerlerine düşen vazifeleri yeterince yerine getirmesini istiyoruz. Fakat ne yazık ki, AGİT'in Minsk grubu başta olmak üzere burada bir her hangi bir uluslararası örgütün çözüm yönünde çalışma yaptığını göremiyoruz. Biz Minsk grubu üyelerinden yalnızca kardeş ülke Türkiye'nin uluslararası hukuka uygun bir pozisyonda yer aldığını görüyoruz. Tabii Pakistan, Ukrayna, Bosna-Hersek ve bazı diğer ülkeler de adaletli pozisyonlarını ortaya koyarak Azerbaycan'ı destekliyorlar.
AZERBAYCAN HALKININ SABRI TÜKENDİ
-Azerbaycan halkı son saldırılar konusunda nasıl bir reaksiyon gösterdi?
Artık Azerbaycan halkının sabrı tükendi. İki gün önce on binlerce Azerbaycan vatandaşı hak ve adalet aramak için sokaklardaydı. Halkımız Azerbaycan topraklarının işgalden arındırılması ve Ermeni tacizlerinin sona ermesi için eylem yaptı. Bugün Azerbaycan'da olanların, yarın başka bir ülkede olması kaçınılmazdır. Bu gibi yaklaşımlar her zaman kaos oluşturabilir. Biz AGİT Minsk Grubu gibi oluşumların daha çok diplomasi alanında yer almasının, etkinliklerini artırmasının taraftarıyız.
ERMENİSTAN'IN BU PROVOKASYONA İHTİYACI VAR
-Ermenistan neden böyle bir provokasyona ihtiyaç duydu?
Bu provokasyonu biz iki sebeple ele alıyoruz. Birincisi Ermenistan'ın içinde bulunduğu durum, ülke içindeki yaşananlar. Burada yeni bir hükümet var. Ülke ekonomik olarak zor durumda. Bildiğiniz gibi Ermenistan Covid-19 pandemisi konusunda dünyada en çok sıkıntı çeken ülkelerden biri. Tabii ki, böyle bir durumda Ermenistan hükumeti halkın dikkatini başka yöne çekmek için böyle bir yola başvurmuş gözüküyör. Ama belli ki, kendilerinden önceki hükümetin 2016'daki Nisan savaşlarında yaşadığı mağlubiyetten bir ders çıkarmamışlar. İkinci sebep ise Azerbaycan'a karşı tecavüze Müşterek Güvenlik Anlaşması Teşkilatı Üyeleri gibi başka ülkelerin de dahil edilmesi isteğidir.
TÜRKİYE'NİN DESTEĞİ BİZİ ÇOK DUYGULANDIRDI
-Türkiye, çatışmanın başladığı günden itibaren Azerbaycan'a tam destek verdi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Sadece bugün değil, her zaman Türkiye ve Azerbaycan yanyana olmuştur. Bu defa da aynısı oldu. Başta sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere siyaseten en üst düzeyde gördüğümüz destek bizi oldukça sevindirdi ve duygulandırdı. Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun söylediği "Can Azerbaycan'a canımız feda" sözleri, Milli Savunma Bakanı Orgeneral sayın Hulusi Akarın "Tek millet, İki devlet diye kabul ettiğimiz Azerbaycanlı kardeşlerimize var gücümüzle destek olmaya devam edeceğiz" sözleri, Azerbaycan halkını daha da coşturmuştur. Bunun yanı sıra Türkiye halkından geniş şekilde destek görüyoruz. Büyükelçiliğimiz telefonlar, e-mailleri ve sosyal medya hesaplarına çok sayıda destek, birliktelik mesajları gönderiliyor. Bazıları asker olarak Azerbaycan ordusu ile yan-yana savaşmak, bazıları ise maddi veya kan bağışında bulunmak istediklerini belirtiyorlar. Bunları görünce kardeşliğimizin ne kadar güçlü olduğunu ve "İki devlet, Tek millet" cümlesinin ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Türkiye-Azerbaycan kardeşliği dünya var oldukça daha da pekişerek yaşamaya devam edecektir. Bütün bu desteklerden ötürü hem Türkiye hükumetine hem de Türkiye halkına minnettarız.