Yönetici atamalarında yaşanan usulsüzlüklere dikkat çeken Geylan, ehliyet ve liyakate verdikleri önemi vurguladı. Geylan, “Türk Eğitim-Sen olarak Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’a sunduğumuz raporda kurumlarımızın ehliyet ve liyakat ilkelerinden uzak yönetildiğine vurgu yapmıştık. Hepimizin bildiği üzere yönetici atama meselesi eğitimin ilk düğmesidir. İlk düğme yanlış iliklendiğinde birçok yanlış sıralı bir şekilde birbirini takip eder. Bir okulda okul idaresi çok önemlidir. Okul, müdürü kadar okuldur. Eğer bir yönetici bilgili, donanımlı değilse, o okula en iyi öğretmenleri dahi atasanız motivasyonu sağlayamazsınız ve dolayısıyla eğitimde istenen hedefe ulaşamazsınız” dedi.
Bakan Ziya Selçuk’un, Yönetici Atama Yönetmeliği’nde birtakım rötuşlar yaptığını; yazılı sınav getirdiğini, mülakatın atama sürecindeki oranını düşürdüğünü hatta son mülakatlarda adayın güvenlik soruşturması temiz ise, yazılı sınavdan aldığı puanın mülakat puanı olarak verilmesini sağladığını vurgulayan Geylan, “Bu şekilde ehliyet ve liyakate dayalı olarak 20 bin yeni yönetici eğitim sistemine girdi. Eksikleri olsa da bu bizim arzu ettiğimiz bir durumdu. Ancak proje okulları ne yazık ki bu kapsamda olmadı. Şöyle ki; proje okulları sınav ile öğrenci alan üst düzey okullarımızdır. Proje okullarının yönetici atamaları Yönetici Atama Yönetmeliği’ne tabi değildir, kendi yönetmeliği bulunmaktadır. Proje okullarına yönetici ve öğretmenler taşra teşkilatından teklif edilmekte, Milli Eğitim Bakanlığı da gelen tekliflerin içinden atama yapmaktadır. Her zaman şunu ifade ediyoruz: Milli Eğitim Bakanlığı’nın özellikle taşra teşkilatı adı sendika, cemiyet, vakıf olan bir takım yapılar tarafından maalesef adeta tahakküm altına alınmıştır. Nitekim son atamalarda bunu gördük. Sendikamızın yapmış olduğu araştırmalara göre, 940 proje okul müdüründen 829 tanesi bir sendikanın üyesidir. Bunu nasıl izah edebilirsiniz? Bu noktada Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un taşra teşkilatını sadece Milli Eğitim Bakanlığı’nın talimatları doğrultusunda çalışabilecek bir düzeye getirmesini bekliyoruz” diye konuştu.
Geylan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir proje okul müdürünün kararnamesi çıkıyor. Kararname önce İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne daha sonra İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gidiyor. Bir sendikanın şube başkanı ilçe milli eğitim müdürüne, ‘Tebliğ etme, iptal ettireceğim’ diyor. Üç gün sonra Bakanlıktan iptal kararnamesi geliyor. O zaman biz de, ‘Milli Eğitim Bakanlığı’nı kim yönetiyor?’ diye sorarız.
Hatırlanacağı üzere 23 Ekim 2018 tarihinde Eğitim Vizyon Belgesinin açıklandığı toplantıda Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Okul yöneticiliğinden Milli Eğitim Bakanlığı üst yönetimine kadar bütün eğitim yönetimini dışarıdan müdahalelere kapalı hale getireceğiz’ demişti. Şu an Milli Eğitim Bakanlığı’ndan beklentimiz, il ve ilçe yöneticilerinin biat edecek tek makamın Milli Eğitim Bakanlığı’nın merkez teşkilatı olduğu iradesini yerleştirmesidir. Dışarıdan yapıların Milli Eğitim Bakanlığı’nı yönetmesi hadsizliktir. Buna müsaade edilmemelidir. Eğer ki müsaade ediliyor ise, buna izin ve imkân verenler de bu hadsizler kadar mesuldür. Talebimiz, kamu kurumlarının adaletle yönetilmesi noktasında sorumluluk sahiplerinin gereğini yapmasıdır. 23 Ekim’de Sayın Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklama aslında bütün Bakanlarımıza verilmiş bir talimattır. Kamu yöneticilerinden Sayın Cumhurbaşkanı’nın verdiği talimata uymasını bekliyoruz.”