Türkgün Ekonomi Türkiye'de kruvaziyer yoğunluğu!

Türkiye'de kruvaziyer yoğunluğu!

Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, "Bu yıl İzmir, Kuşadası, Çeşme'ye kruvaziyerlerle 744 bin yolcu geldi." dedi.

MUHABİR: Burhan Tural

Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, 30 Eylül itibarıyla İzmir, Kuşadası Egeport ve Ulusoy Çeşme limanlarına 518 gemiyle 744 bin yolcunun geldiğini söyledi.

Şubenin eylül ayı meclis toplantısında konuşan Öztürk, İzmir Körfezi'ndeki balık ölümleri, koku ve kirliliğin devam ettiğini belirtti.

Acil müdahale için siyaset üstü ve bilimsel bir yaklaşımın sağlanmasından mutluluk duyduklarını ifade eden Öztürk, "Bilim insanları, devletimizin koordinasyonunda bir masa etrafına toplanarak, hızlıca harekete geçtiler. Kamuoyu da temiz bir körfezin İzmir için ne kadar değerli olduğunu idrak etti. Şu an Körfez konusunda acil eylem planları hazırlanıyor. Orta ve uzun vadeli plan kasım sonuna kadar hazırlanacak. Elbirliği ile temiz bir İzmir Körfezi hayaline kavuşacağımıza yürekten inanıyoruz." dedi.

Öztürk, balıkçıların İzmir Körfezi dışında Ege açıklarında avlandığını, vatandaşların gönül rahatlığıyla balık tüketebileceklerini anlattı.

Kentteki limanlarda ilk sekiz ayda 9 milyon 61 bin TEU konteyner elleçlendiğini aktaran Öztürk, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9 civarında artış olduğunu kaydetti.

Yusuf Öztürk, kruvaziyer turizmine de değinerek, şu bilgileri paylaştı:

"30 Eylül itibarıyla İzmir Limanı'na 46 gemi ve 130 bin yolcu, Egeport Limanı'na 407 gemi ve 586 bin yolcu, Ulusoy Çeşme Limanı'na 65 gemi ve 28 bin yolcu geldi. Yunan hükümetinin adalara gelen yolculardan almayı planladığı ek vergi, kruvaziyer sektöründe çeşitli endişeler yaratsa da ülkemize yakın adaların vergi dışı tutulacağı beklentisi var."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Sağlık Deprem sonrası kaygıyı azaltmanın yolu

Deprem sonrası kaygıyı azaltmanın yolu

İstanbul'da yaşanan son deprem, sadece fiziksel etkilerle değil, psikolojik travmalarla da gündeme geldi. Deprem sonrası birçok kişi, “hayalet deprem” algısı gibi ruhsal sorunlar yaşarken, nöroteknoloji alanındaki yenilikçi yöntemler, bu psikolojik etkilerle başa çıkmada umut veriyor.

MUHABİR: Sevda Yalçın

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yaşanan deprem, Türkiye'nin deprem kuşağında yer almasının verdiği endişeyi bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Fiziksel etkilerin yanı sıra, deprem sonrası yaşanan psikolojik sorunlar da büyük bir tehdit oluşturuyor. Özellikle "hayalet deprem" algısı, anksiyete ve panik atak gibi ruhsal sarsıntılar, depremzedelerin günlük yaşamını olumsuz etkiliyor. Ancak, nöroteknoloji alanındaki gelişmeler, bu zorlu süreci atlatmaya yönelik umut verici çözümler sunuyor.

Hayalet Deprem Algısı ve Beynin Alarm Durumu

Deprem sonrası yaşanan "hayalet deprem" algısı, aslında beyindeki bir alarm durumunun yansıması olarak açıklanıyor. Dr. Günet Eroğlu, bu durumu şöyle tanımlıyor: "Deprem anında, beynimizin hayatta kalma mekanizması devreye girer. Sarsıntı geçtikten sonra bile, beyin potansiyel bir tehlike arayışıyla çevreyi tarar. Dengeyi kontrol eden beyindeki aşırı aktivite, gerçekte olmayan sallanma hissi yaratır."

Nörogeribildirim: Deprem Sonrası Kaygıyı Yönetmek İçin Yeni Bir Yöntem

Nöroteknoloji alanında son yıllarda önemli ilerlemeler kaydedildi. Nörogeribildirim (NGB), bireyin beyin dalgalarını izleyerek, bu aktiviteyi bilinçli bir şekilde düzenlemeyi öğrenmesine olanak tanır. Dr. Eroğlu, NGB’nin deprem sonrası yaşanan stres, kaygı ve "hayalet deprem" hissinin yönetilmesinde etkili olduğunu vurguluyor. "NGB, beynin sakinleşmesini destekleyen frekansları güçlendirir, otonom sinir sistemini dengelemeye yardımcı olur ve yanıltıcı sallanma hissini azaltır."

Deprem Psikolojisi: Travmanın Etkileri ve Bilimsel Çözümler

Depremin fiziksel zararlarının yanı sıra, ruhsal etkileri de uzun süre devam edebilir. Deprem sonrası yaşanan anksiyete, stres ve travmalar, bireylerin psikolojik sağlığını tehdit eder. Nöroteknoloji ve nörogeribildirim gibi bilimsel temelli yaklaşımlar, bu psikolojik sorunlarla başa çıkmanın güçlü araçları olarak öne çıkıyor. Dr. Eroğlu, "Bireylerin psikolojik sağlamlıklarını artırmak ve travmanın uzun vadeli etkilerini azaltmak için bu yenilikçi yöntemlerin önemi büyük," diyor.

Deprem Sonrası Psikolojik Hazırlık: Nöroteknoloji ve Yenilikçi Yöntemler

Türkiye, deprem kuşağında yer alan bir ülke olarak, deprem sonrası psikolojik hazırlık konusunda adımlar atmak zorunda. Nöroteknoloji ve nörogeribildirim gibi gelişmiş teknolojiler, bireylerin psikolojik iyileşme süreçlerini hızlandırabilir ve travmanın etkilerini minimize edebilir. Bu tür bilimsel temelli yaklaşımlar, gelecekte deprem psikolojisi için önemli bir araç olacak.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *