Teknoloji hayatımıza girdiğinden bu yana çoğu alışkanlığımızı bir kenara bıraktık. Bunlardan biri de kalemle yazı yazmak.
Tükenmez kalemle veya kurşun kalemle yazı yazmaktansa notlarımızı telefonlarımıza, tabletlerimize; hatta bilgisayarlarımıza tutar olduk.
Ancak bu durum dışarıdan göründüğü kadar toz pembe olmayabilir. İşte, klavyeyle yazı yazmanın beynimize olan muhtemel yan etkisi!
Ünlü Dilbilimci Gülşat Aygen, Haber Global'den Şifa Kaymak'a yaptığı özel açıklamada klavyede yazı yazmanın nörolojideki yan etkilerini anlattı. Aygen, kalemle kağıdın zamanla unutulabileceğinin üzerinde de durdu. İşte, Dilbilimci Aygen'in açıklamaları!
Beyinde konuşma ve yazı dili o kadar bağımsızdır ki inme nedeniyle gramatik olarak düzgün konuşamayan biri gramatik olarak düzgün yazı yazabiliyor.
Bu bulgu aynı zamanda aslında yazı dilinin teknoloji olduğu bu nedenle beynimizin başka bir bölümünden kontrol edilebildiğini konuşmanın ise dilin ta kendisi olduğunu göstermektedir. Bu nedenle kalemle ya da klavyeyle yazmamız dilin kendisini ya da bizim dille üretmek istediğimiz metnin doğrudan etkilemez, etkileyemez.
-'Nörolojik olarak farklı'- Kalem kullanarak yazmakla bir klavyenin tuşlarına basarak yazmak arasında dilsel değil nörolojik farklılıklar var.
Çünkü elle yazmak ya da çizmek birden çok becerinin birleşiminden oluşan karmaşık bir eylem. 2020’de yayınlanan bir çalışmaya göre, klavye kullanarak yazmak yaratıcılık içermeden tekrarlanan, Beynin daha sınırlı bir alanda harekete geçiren bir işlem.
Oysa, kalemle yazmak, beynin çok daha fazla alanını harekete geçiriyor.
Çocukların yazmayı öğrenmesinin okumayı öğrenmelerinden daha çok zaman almasının nedeni de bu olsa gerek.
Standard dilde yazmayı unutacağımızı sanmıyorum. Ancak sosyal medya diliyle yazarak iletişim kuruyor olabildiğimizi gördükçe standart yazı kurallarının zannedildiği kadar ya da tek işlevsel yazı dili olmadığını giderek anlayarak standart yazı dilini de kalemi kâğıdı da bırakma olasılığı mevcut tabii ki.
Yazı dili ve sözlü dil, tarihsel bakımdan yapısal olarak ve işlevsel olarak farklı kavramlardır.
Yazmak ve konuşmak aynı şeyi yapmanın iki yolu değildir. Konuşma dili doğanın sadece insana bahşettiği özel bir yetidir. Konuşma dili karmaşıktır, çok anlamlılık taşıyabilir, değişkendir, zengindir çünkü canlı bir organizma gibidir.
Dil biliminin nesnesi olan dil işte bu konuşulan dildir çünkü konuşulan dili çalışarak, dilin ne olduğunu, bileşenlerinin, tek tek dillerin niteliklerinin yanı sıra evrensel özelliklerin neler olduğunu anlamaya çalışırız.
Oysa yazı, insanın yarattığı bir teknolojiden ibarettir. Yazı dili ise, dildeki çeşitliliği bastıran, önce zamanı ve mekânı aşmak, her dönemde ulaşılabilir olmak iddiasıyla ve 18. yy sonrası da milli birlik yaratmak amacıyla standartlaştırılmış ve dondurulmuş bir dildir.
Çok yüksek düzeyde eğitilmiş kişiler dahil hiç kimse aslında standart yazı dilini konuşmaz ama standart yazı diliyle yazabilir.