Soylu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından ortaklaşa düzenlenen "Afet İletişim Çalıştayı"nda konuştu.
AFAD'ın, afet alanlarındaki koordinasyonun sağlanması için kurulduğunu belirten Soylu, afet alanında saha kontrolünün sağlanmasının ardından, bir lojistik merkezi belirlendiğini ve oradan bütün dağıtımların yapıldığını söyledi.
Afet alanlarında, Bakanlık ve ekiplerle koordineli çalışıldığını anlatan Soylu, afet bölgesinde dezenformasyon yapanların bulunduğunu aktardı. Soylu, "Adam gelmiş, 'Burada Suriyelilere yardım yapılıyor.' diyor. Birçok dezenformasyonu, yalanı ortaya koyabilecek işte Kemal Kılıçdaroğlu, Kızılay'ın çadırının önünde duruyor ve açıklamada bulunuyor, 'Burada Kızılay çadırı görmedim' diyor. Kamera, Kızılay çadırı, kendisi." dedi.
Deprem anı, öncesi ve sonrası olarak çalışmaları ortaya koyduklarını aktaran Soylu, Türkiye afet müdahale planında en önemli bölümün arama kurtarma faaliyetleri olduğunu dile getirdi.
Bir depoya gelen malzemelerin nasıl istifleneceğini ve dağıtılacağını Elazığ'da gördüğünü ifade eden Soylu, "Türkiye'deki bu konuyu çok iyi yapan ve bu konuda bize de öğretilerde bulunan Deniz Feneri Derneği üniversitelerde ders verebilecek nitelikte bunu yapabilme kabiliyetine sahipler." diye konuştu.
Lojistik grubuyla ilgili çalışıldığını, ardından beslenme grubuna destek yapılması gerektiğini tespit ettiklerine işaret eden İçişleri Bakanı Soylu, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Belediyeler Birliği iş birliğiyle mobil tırlar yaptırıldığını, bunların dünyanın her yerinde kullanıldığını vurguladı.
Soylu, "Baktık ki başka bir ihtiyacımız daha var, bir yerden yönetmek zorundayız. Bizim uyduya, özellikle insansız hava araçlarına aktarabilecek yapıya ihtiyacımız var bunları sağladık. Baktık ki bu yetmiyor, bizim aynı AFAD merkezindeki kubbe de olduğu gibi güvenlik acil durum merkezine ihtiyacımız var şu anda dünyanın birçok ülkesinin gelip hayranlıkla baktığı afetleri üçüncü gözle izleyebilecek bir güvenlik acil durum merkezimiz var. On binlerce yüzbinlerce kamerasıyla beraber." dedi.
Deprem anında iletişimin kesilmesine karşı enkaz altındakilere ulaşmak için AFAD mobil uygulamasını oluşturduklarına dikkati çeken Soylu, bu uygulamayla noktasal olarak enkaz altındakilerin yerinin tespit edildiğini bildirdi.
"Türkiye'ye aynı anda mesaj gelmiş olacak"
Süleyman Soylu, 1999 yılında Düzce depreminin yaşandığı, 12 Kasım günü, saat 18.57'de ülke genelinde deprem tatbikatı yapılacağını belirterek şöyle devam etti:
"Geçen yıl tüm okul ve üniversitelerde tatbikat yaptık. Bu yıl gene yapacağız ama 12 Kasım, saat 18.57'de bir tatbikatımız var, 'Çök, kapan ve tutun'. Çok basit bir tatbikat. Bir deprem olduğu zaman birinci yapmamız gereken hareket, çökeceğiz bir sandalyenin ya da bir masanın yanına. Başımızı kapatıp depremin geçmesini bekleyeceğiz. Birinci hayat kurtaran harekettir. Bunun tatbikatını saat 18.57'de yapacağız. Radyolar, televizyonlar tatbikat anonsu geçecekler aynı anda. Otomatik olarak geçecek. Düğmeye basılacak ve sisteme otomatik atılacak tatbikat anonsu. HAY Sistemi üzerinden birkaç dakika tüm Türkiye'ye aynı anda mesaj gelmiş olacak."
Güvenlik ve Acil Durumlar Koordinasyon Merkezi Muhabere Sistemi (GAMUS) ile ilgili de konuşan İçişleri Bakanı Soylu, polis ve jandarma telsizlerinin aynı hat üzerinden iletişim kurmasını sağlayan sistemi savunma sanayine devrettiklerini aktardı. Soylu, "Hem kırsalda hem de şehirlerde bu iki telsizi, bir afet anında Türkiye'ye bir nükleer saldırı anında ve savaş anında birbiriyle konuşturabilecek alt yapıyı oluşturduk." bilgisini verdi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, afet alanlarında yayılan yanlış bilgilerin, ekiplerin sahada çalışmasını engellediğini ve zorlaştırdığını dile getirerek şunları söyledi:
"Bozkurt'taydık. Diyor ki 'Burada HES patladı'. Biz bu yalanı düzeltene kadar bu yalan her yere ulaşmış oluyor. Bir taraftan arama kurtarmayla uğraşıyorsunuz, bir taraftan insanların moralini düzeltemeye çalışıyorsunuz, bir taraftan koordinasyonu sağlayıp bütün lojistiği o bölgeye getirmeye çalışıyorsunuz. Gelecek planlaması yapıyorsunuz. Kendini bilmez bir milletvekili sadece siyaset olsun diye çıkıyor 'HES patladı' diyor. İnsanlar sizin sorumsuzlukla yaptırdığınız bir yapının, ortaya koyduğu hasar yüzünden maliyetle karşı karşıya kaldığını, canını kaybettiğini düşünerek sizin sahadaki çalışmanızı engelleyecek tavırlar ortaya koyabilir. Tam tahrik ve dezenformasyon ile devletin çalışmasını engelleyecek bir tutumla karşı karşıyasınız. Bir taraftan televizyonların karşısına çıkıyor ve diyoruz ki 'Bu yalandır' bununla uğraşana kadar orada bize katkıda bulunsa oradaki insanlara daha kolay yardımcı olabilmekte bize destek sağlayacak. "
"İletişim yönetimi zorlu ve hassas bir süreç"
AFAD Başkanı Yunus Sezer de son dönemde ülkede yaşanan afetler sonrasında çıkarılan derslerle Türkiye'de afet müdahale planında önemli değişiklikler ve geliştirmeler yapıldığını anlattı. Sezer, " Bu süreçte şunu görme fırsatımız oldu. İletişim yönetimi en az afet yönetimi kadar zorlu ve hassas bir süreç. Afetlerde iletişim, anlama, anlaşılma, doğru bilgiyi doğru zamanda vermek hayati bir öneme sahip. İletişim böylesine zorlu bir süreç iken günümüzde web 2.0 ile hayatımıza giren yeni medya ya da diğer bir deyişle sosyal medya, bu süreci daha da girift hale getirdi." dedi.
Sezer, geleneksel medyanın aksine iki yönlü iletişime olanak veren sosyal medya ağlarının bir yandan doğrudan erişim, hızlı geri bildirim, hızlı örgütlenme ve dayanışma ağları oluşturabildiğini ancak içeriğin kontrolsüzlüğü, dezenformasyon ve manipülasyonu da beraberinde getirdiğini ifade etti.
Afetlerle yalnızca sahada ve enkazda mücadele etmediklerini söyleyen AFAD Başkanı Yunus Sezer, aynı zamanda medyada yer alan dezenformasyon ve manipülasyon ile mücadele etmek durumunda kaldıklarını kaydetti.