17 Kasım 2024
weather
12°
Twitter
Facebook
Instagram
Türkgün Gündem Barış için garantörlük teklifi

Barış için garantörlük teklifi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Filistin-İsrail çatışmanın bitmesi için garantörlük fikrini ana fikir olarak ortaya koyduklarını söyledi ve İslam İş birliği Teşkilatında bu konuyu daha geniş halkada dile getireceğini belirtti.

5 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Barış için garantörlük teklifi

KADİR YILDIZ / TÜRKGÜN ÖZEL  

Gazetelerin Ankara Temsilcileriyle bir araya gelen Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan, Filistin-İsrail çatışmasına dair önemli açıklamalarda bulundu. Bakan Fidan, “7 Ekim’de yaşananlar başta İsrail olmak üzere herkes için sürpriz oldu. Gazze’den diğer tarafa kolayca geçilebilmiş olması, bunun operasyonel sonuçları, herkesi şaşırttı. Özellikle duvarın belli bölümü yıkıldıktan sonra içeriye, sadece Hamas mensuplarının değil diğer grupların ve sivil unsurların da girebilmesi ve herhangi bir direniş ile karşılaşmamaları herkes için bir sürpriz oldu. Aslında bu İsrail güvenlik sistemindeki zaafiyeti ortaya çıkaran, uzun yıllar tartışılacak olan bir konu. 7 Ekim’e hangi şartlar yol açtı? Bunu da belki ayrıca konuşmak gerekiyor. Bu zaten meselenin bütününü oluşturuyor. Biz 7 Ekim’de ve müteakip süreçte, sivilleri hedef alan hiçbir eylemi tabii ki tasvip ediyoruz. Tam tersine sivillerin hedef alınmasını kınıyoruz. Gerek Cumhurbaşkanımız, gerek biz bunu her platformda söyledik. Bunu ilgili muhataplarla yaptığımız görüşmelerde de sürekli gündemde tutuyoruz. Biz herhangi bir sınıflandırmaya gitmeden, sivillerin hedef alınmaması gerektiğini vurguluyoruz. Batılılar Hamas’ı terör örgütü olarak tanımladığı için Hamas’ın her türlü faaliyetini terör çerçevesinde değerlendiriyorlar. Biz ise hiçbir kesimin sivilleri hedef almaması gerektiğini söylüyoruz. Bunu doğru bulmuyoruz. İsrail geçmişte de yaptığı üzere, misilleme yaparken yine hiçbir ayrım gözetmedi. İsrail operasyonlara başladığında biz, gerek Amerikalılara, gerek İsraillilere, gerek diğer taraflara siviller yönelik tavırdan ciddi endişe duyduğumuzu belirttik. Akabinde tabii ki yoğun bir görüşme trafiği, seyahat trafiği başladı‘’ dedi.

Daha iyi tekliflere açığız

Dışişleri Bakan Fidan şöyle devam etti: ‘’7 Ekim’den sonra İsrail’in misillemesiyle başlayan çatışmalarda, tarafları sivillerin daha fazla zarar görmesini önleyecek tavırlar almaya davet ediyoruz. İsrail’in Gazze’yi şu ana kadar benzeri görülmemiş şekilde bombalıyor olması, yoğun sivil ölümlerine yol açması, elektriği, suyu, yakıtı kesip orayı âdeta bir yokluğa, açlığa mahkûm etmesi kabul edilemez. Ayrıca sivil nüfusu korkutarak bulundukları yerlerden, özellikle Gazze’nin kuzeyinden güneyine doğru hareket ettirmesi de kabul etmediğimiz bir şeydir. Dolayısıyla sivillere yönelik saldırıların durması, Gazze’ye insani yardımın girmesi ve sivillerin mümkün olduğunca az etkilenmesine yönelik muhataplarımızla neler yapabiliriz, onun çalışmaları var.’’

 “İki Devletli çözüm Arayışları’’ hakkında konuşan Hakan Fidan, “İki devletli çözüme İsrail’i zorlayacak bir tavır içerisinde olması gerekiyor uluslararası toplumun. Bölgedeki ülkeler, Arap Ligin, İslam İş birliği Ülkeleri Teşkilatı buna önem vermeli. Bu ana yapının böyle olması lazım. Bu konudaki görüşlerimizi biz taraflarla paylaşıyoruz. Hatta daha da ileri giderek, özellikle Filistin tarafına garantör olacak ülkelerin bölgeden olması gerektiğini telkin ediyoruz. Buna Türkiye de dahil. İsrail için de başka ülkeler garantör olsunlar. Her iki tarafında mutabık kalacağı bir antlaşmaya varıldıktan sonra, bunun gereklerinin yerine getirilmesi hususunda garantör ülkeler sorumluluk üstlensin. İsrail bölgede kalıcı barış istiyorsa, kendisinin de güvenliğini istiyorsa Filistinlilerin bir devleti olmalı. Hem Filistinliler hem de diğer devletler buna razı olacaklar. Ancak bu tür kompozisyonla kalıcı bir barış ortaya çıkar. Aksi taktirde Amerika ve Batı’nın askeri desteğiyle, siyasi desteğiyle belirli bir miktar caydırıcılık olur, güvenlik sorununu sadece ötelersiniz, biraz bastırırsınız. Ama barış garanti alınmadıkça, hiçbir zaman için bölgedeki İsrail devleti ve halkı kendisini emniyette hissedemez. Kendisini sürekli emniyete alma adına sürekli başkalarına zulüm etme, şiddet uygulama ihtiyacı hissedecek. Bu sarmal kendiliğinden sürekli dönecek. Garantörlük keyfiyetini açıkçası tartışmaya açmadık, ama ana fikir olarak şu anda ortaya koyuyoruz konuştuğumuz taraflara. Yani bunu işte çok dar bir halkada konuşuyoruz. İslam İş birliği Teşkilatı toplantısında da ben bunu daha geniş bir halkada dillendireceğim. Yani bu bir tekliftir, daha iyi teklifleri olan varsa onları da biz tabi ki değerlendiririz. Ama önemli olan bu krizi vesile bilerek iki devletli çözümü hayata geçirme yolunda adım atmaktır. Bölgeye kalıcı barışı getirmektir. Çıkış noktamız şu: Bu konunun sorumluluğunu, bölge ülkeleri üstlenmeli. Yani eğer Filistinliler içerisinde bu anlaşmanın hilafına davranacak olanlar varsa, bu ülkeler tavır koymalı. Yani tersi de diğer taraf için de olmalı. Bu perspektif geliştirilebilir‘’ dedi.

TÜRKIYE’NIN GÖRÜŞÜ ÖNEMSENIYOR

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin görüşlerinin dünyada önemsendiğini söyledi. Fidan, “Çin Dışişleri Bakanıyla da konuştuk. Bu arada şunu da söyleyim: Yaptığımız görüşmelerin yüzde 95’i karşı tarafın talebi üzerine oldu. Bu aslında Türkiye’nin önemini, ülkemizin görüşüne duyulan ihtiyacı ortaya koyan bir durum. Çinliler ve Ruslar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi oldukları için onların ortak bir tutumda anlaşıp bir şey çıkarması önemli. Çin’in geçmişe kıyasla bölge meselelerine daha aktif ilgi duyması da dikkati çeken bir durum. Filistin meselesinde görüşlerimiz büyük bir ölçüde örtüşmekte. Bizim görüşlerimiz zaten evrensel doğruları yansıtıyor. Aslında temel problem uluslararası sistemin somut bir pozisyon geliştirememesi. Bunun problemi aşılması için çalışıyoruz. Biliyorsunuz, ABD merkezli sistem, kendi hilaflarına bir pozisyon olduğu zaman savaş öncesinde hemen yaptırım vesaireyi gündeme getiriyorlar. Ama işin içinde İsrail varsa, yıllardır kınamadan öteye geçilemiyor. Gazze’de, Batı Şeria’da ve diğer yerlerde Filistinlilerin topraklarını gasp etmeleri, iki devletli çözüme izin vermemeleri, Kudüs’ün pozisyonunu değiştirme çabaları karşısında hiçbir şey yapılmıyor. Yani sorun tespit ediliyor, sorunun etrafında büyük bir konsensüs oluşturuluyor fakat bu, bir türlü bir tavra dönüştürülemiyor. Dönüştürülemediği için de diğer tarafın kendi politikasını değiştirmesi için bir sebep de yok. Biz muhataplarımızla görüşmelerimizde, bu gerçeğin altını sürekli çiziyoruz.”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Kılıktan kılığa giren bölücüler

Kılıktan kılığa giren bölücüler