Göç tarihi üzerine çalışmalar yapan Doç. Dr. Yıldırım, AA muhabirine, 1984'te başlayan süreçte 33 yıl önce "büyük göçe" zorlanan Bulgaristan Türklerinin o dönem büyük acılar yaşadığını söyledi.
Bulgaristan'daki Türk varlığının çok uzun yıllara dayandığını anlatan Yıldırım, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nın ardından Bulgaristan'ın idaresinin Osmanlı'nın elinden çıktığını ve Türklerin ülkede azınlık durumuna düştüğünü anımsattı.
Yıldırım, BulgaristanTürklerinin farklı dönemlerde çeşitli baskılara maruz kaldığını, Komünist Parti döneminde asimilasyon politikalarının sertleştiğini ifade etti.
GÖSTERİLERDE HALKIN ÜZERİNE ATEŞ AÇILDI
Komünist Parti'nin 1984'ün Aralık ayında "Yeniden Doğuş" adını verdikleri bir program başlattıklarını aktaran Yıldırım, şöyle konuştu:
"Bu program Türkleri kültürel yönden tamamen asimile etmeye dönük bir uygulamaydı. Türklerin isimlerinin zorla değiştirilmesi, sünnetin yasaklanması ve her türlü dini vecibelerinin engellenmesi gibi durumları içeren aslında tam bir kültürel soykırım denemeseydi. Bu uygulamalar çok büyük sıkıntılara yol açtı. 24 Aralık 1984'te Türkler ilk defa Kırcaali'nin Süt Kesiği mevkisinde barışçıl bir yürüyüş gerçekleştiriyorlar. Bu ilk gösteride totaliter rejimin güvenlik güçleri havaya ateş açıyor ancak iki gün sonraki gösteride insanların üzerine ateş açılıyor. Hepimizin bildiği Türkan bebek, henüz 17 aylıkken annesinin kucağında şehit oluyor. Aynı gün ve ertesi günkü gösterilerde halkın üzerine ateş açılıyor ve şehitlerimiz oluyor."
1989'DA BÜYÜK GÖSTERİLER YAPILDI
Yıldırım, süreç içinde baskı ve şiddet politikalarının arttığına, Bulgaristan Türklerinin yaşadıklarından kurtulmak için 1989'un Mayıs ayında daha büyük gösteriler tertip ettiğine dikkati çekti.
Şumnu ve Silistre bölgelerinde başlayan gösterilerin ülkenin pek çok noktasına yayıldığını ifade eden Yıldırım, "Bulgar totaliter güçleri bu gösterilerle başa çıkamayacağını düşünüyor ve Türk azınlığı sınır dışı etmek için harekete geçiyor. Bu gösterilerde yine sayısı tespit edilebilen 8 şehidimiz oluyor. Sınır dışı uygulamaları kapsamında 2 Haziran 1989'dan 1990 yılının Mayıs ayına kadar vizeli ve vizesiz toplam 345 bin 960 kişi ana vatan Türkiye'ye göç etmek zorunda bırakılıyor." diye konuştu.
Yıldırım, zorunlu göç olayının "sürgün" diye tanımlanabileceğini, Bulgaristan'dan Türkiye'ye zorunlu göçün 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da görülen en büyük göç hareketi olduğunu belirtti.
TÜRKİYE KAPILARINI SOYDAŞLARINA AÇTI
Yıldırım, Bulgaristan'dan sınır dışı edilen Türklerin birçok eşyasını geride bırakarak ana vatana geldiğini ve Türkiye'nin soydaşlarına kapılarını açtığını hatırlatarak, şunları kaydetti: "İlk başta Belene'de ya da diğer hapishanelerde yatan Türk aydınlardan başlayarak 'şu kadar süre içerisinde Bulgaristan'ı terk edeceksiniz' diye sınır dışı etmeye başlıyorlar. Bu, halka da yayılıyor, belli bir süre verilerek zorla ülkeden çıkartılıyorlar. Bu insanlar eşyalarını dahi yanına alamıyorlar, bir valizle ülkeyi terk etmek zorunda kalıyorlar. Türkiye'ye gelen Bulgaristan Türkleri Trakya, Bursa ve İzmir gibi batı bölgelere yerleşiyor. Gelen nüfusun en az lise mezunu, meslek lisesi mezunu ve üniversite mezunu olmaları dolayısıyla iş bulmaları ve topluma entegre olmaları zor olmuyor. Bu arada Türkiye de soydaşlarına birçok destek sağlıyor ve bu süreç bu şekilde tamamlanmış oluyor."