Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Sinan Ateş, Bursa’dan gelen Ülkücülerin ziyaretleriyle, memnuniyetlerini şöyle dile getirdi:
“Bugün 1326 kişi Bursa’dan kalkıp Ankara’ya önce liderimiz Devlet Bahçeli beyefendi daha sonra Ülkü Ocakları Genel Merkezimizi ziyaret ederek bizleri şereflendirdiniz. 1326 defa hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Sayın Cihangir Kalkancı Bey 1326 sayısını tesadüfen seçmiş değildir. 1326 biliyorsunuz Bursa’nın fethidir. O sebeple 1326 kişi gelmeyi tercih etmişler, kendilerinden Allah razı olsun.”
Türk gençliğinin milli ve manevi olarak düşeceği tehlikeleri dile getiren Genel Başkan Ateş, milli ve manevi şuurun, gençlere Ülkü Ocaklarında kazandırılacağını dile getirdi. “Burada biz sorumluluktan kaçamayız. Bizim çocuğumuz kendisine Alman vatandaşlığını bir hedef olarak koymuşsa bunda hepimizin suçu var. Biz gençliğe bir kimlik kazandıramazsak, örnek sunamazsak, seslenemezsek, gençlerimizin bize yabancı harici seslere kulak kesilmesini engelleyemeyiz. Bu anlamda bu erozyona set çekebilecek yegâne teşkilat Ülkücü Harekettir.”
Ülkücülere, -Ne yapmalıyız, sorusunun cevabını veren Ateş, şunları dile getirdi: “Kolaycılığa kaçmayacağız, nemelazımcı olmayacağız, insanlara temas edeceğiz, davamızı anlatacağız, gönüller kazanacağız. Gönüller kazanmak sözle olmaz arkadaşlar. Her şeyden önce bir teklif sahibi olmamız lazım. Bir teklifiniz yoksa dikkate alınmazsınız. Teklif sahibi olmak da yetmez, hal hareket ve tavırlarınızla bu teklifinizi temsil etmeniz gerekmektedir. Yoksa inandırıcı olmazsınız. Türk irfanında buna “lisan-ı hal” yani “hal dili” denir. Hâl dili, kişinin, aşkını, vecdini, çilesini, davasını görünüşüyle, tavır ve davranışlarıyla dışa vurması olarak ifade edilmiştir.”
Konuşmalarında Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye de atıfta bulunan Sinan Ateş, konuşmalarına şöyle son verdi: “Sayın Genel Başkanımız, Bilge Liderimiz Devlet Bahçeli, ülkücülüğü “Bir davanın, şuurla benimsenmiş bir ülkünün, tutkuyla sahiplenilmiş bir iddianın yaşaması ve yaşatılması için candan ve serden vazgeçmeyi göze alan insanlık mucizeleri'' olarak tanımlamaktadır. Ülkücü çelikten irade sahibidir. Yüksek vazife duygusuna sahiptir. Bu yüksek irade ile her türlü esareti ve bağımlılığı reddeder. Büyük bir iddianın, davanın, ülkünün sahibiyiz. Bu şuurla hareket etmeliyiz. Gösteriş ve riyadan uzak duracağız. Menfaat arayışında, bir çıkar beklentisiyle ülkücülük yapılamaz.”