16 Kasım 2024
weather
13°
Twitter
Facebook
Instagram
Türkgün Gündem Cumhurbaşkanı Erdoğan: Her şehir hastanemizi birer marka haline getireceğiz

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Her şehir hastanemizi birer marka haline getireceğiz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Beşeri sermayemizle teknolojik imkanları en üst seviyede birleştirerek her şehir hastanemizi ulusal ve uluslararası düzeyde birer marka haline getireceğiz" dedi.

8 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Her şehir hastanemizi birer marka haline getireceğiz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle;

Aziz milletim, sevgili Ankaralılar, sağlık camiamazın kıymetli temsilcileri, sizleri en kalbi duygularla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Etlik Şehir Hastanemizin Ankaramıza, ülkemize, milletimize haylırlı olmasını diliyorum. Ankara'ya 2. şehir hastanesini kazandırmamızda emeği geçen, Sağlık Bakanlığımızı, yüklenici firmaları, işçisinden mühendisine herkesi şahsım milletim adına tebrik ediyorum.

Etlik Şehir Hastanemizi bünyesindeki 8 ayrı hastane ve en son teknoloji ile donatılan birimleriyle sağlık devrimimizin sembollerinden biri olarak görüyoruz. Biraz önce de ifade edildiği gibi 691'i yoğun bakım olmak üzere 4 bini aşkın yatak kapasitesi bin polikliniği, 125 ameliyathanesi, laboratuvarları, araştırma merkezleri ve 1 milyon 145 bin metrekareyi aşan alanıyla bu dev hastane adeta bir sağlık şehri hüvviyetindedir.

Ankara'ya bu yakışır. Dolayısıyla Ankaralılara da bu yakışır. Hastanemiz sadece vatandaşlarımıza değil, çalışanlara da en üst konforu sağlayacak donanımla tasarlanmıştır. Mart ayından beri ardı ardına açıkladığımız paketlerle, hayata geçirdiğimiz Beyaz Reformla sorunlarını önemli ölçüde çözdüğümüz, beklentilerini karşıladığımız sağlık personelinin daima yanında olduğumuzu tekrar ifade etmek isiyorum. Geçtiğimiz hafta sonu İstanbul'da Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi'nde sağlık personelimizle sohbet etme ve memnuniyetlerini bizzat dinleme fırsatı buldum. Bu iftihar verici Etlik Şehir Hastanemizde görev yapacak sağlık personelimize de şimdiden başarılar diliyorum.

Bundan 20 yıl önce hükümete gelirken milletimize, ülkemizi eğitim, sağlık, adalet, emniyet üzerine yükselteceğimizin sözünü vermiştik. Ardından ulaşım, tarım, enerji, diplomasi, dış politika bu konularda dünyanın sayılı ülkesi olacağımızın sözünü vermiştik. Açılışını yaptığımız Etlik Şehir Hastanesi işte bu sözün gereğini hakkıyla yerine getirmiş olduğumuzun örneklerinden biridir. Tabi Ankara'da sadece Etlik Şehir Hastanesi ile kalmadık. Aynı büyüklükte bir de Bilkent'i kurduk. O da yine 4 bin 50 oda ve yatak, aynı şekilde burası da 4 bin oda ve yatak. Dünyada bu hastanelerimiz örnek. Türkiye yıllar yılı buna hasretti. Bunu başardık mı? Başarır mıyız? Eyvallah, biliyorsunuz hayalim olarak gördüğüm şehir hastanelerinin her birini ve her aşamasını bizzat takip ettim. Milletimizin her hayali gibi bu ortak hayalimizin 20. eserini bugün hizmete sunmaktan büyük bir bahtiyarlık ve gurur duyuyorum.

Bugün Türkiye 20. şehir hastanesine de kavuştu. Halen inşası süren 13 ve proje aşamasındaki 2 şehir hastanemizle birlikte bu sayıyı inşallah 35'e çıkartacağız. Şehir hastanelerimizin bir kısmı Etlik'te olduğu gibi kamu-özel ortaklığı ile bir kısmı da genel bütçeden hayata geçiriliyor. Milletimize en verimli en etkin, en hızlı, en yüksek standartta hizmeti ne şekilde verebileceksek o yöndemi devreye alıyoruz. Her ne kadar muhalefet çoğu yalan ve çarpıtma olan hezeyanlarla bu eserlere çamur atmaya çalışsa da dünyada ilk defa ülkemizde hayata geçirilen şehir hastaneleri modeli bugün pek çok ülke tarafından yakından inceleniyor. 

Alt yapıları artık iyice eskiyen ve yetersiz hale gelen gelişmiş ülkelerin sağlık konusunda nasıl acınacak bir durumda oldukları salgın döneminde tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmıştır. Öyle ki pek çok ülke sağlık hizmetlerini telefonla verecek derecede çaresiz kalmış adeta vatandaşlarını ölüme terk etmiştir. O dönemde hastanelerden, yaşlı bakımevlerinden yansıyan insanlık adına yüz kızartıcı manzaraları hepimiz gayet iyi biliyoruz. Savaş Ay'ın programını izlemiş miydiniz? Orada bay Kemal'in Sosyal Sigortalar Kurumu'nun başı olarak nasıl bir sefalette olduğunu görmüş müydünüz? Bay Kemal'den bu ülkeye hayır gelir mi? Gelmez, Sosyal Sigortalar Kurumu'nun başında sen ne yaptın ki bu ülkede ne yapacaksın?

Türkiye hem mevcut yaygın ve güçlü sağlık alt yapısı hem de hızla devreye aldığımız şehir hastaneleri sayesinde bu salgını en üst düzey sağlık hizmetleri veren bir ülke olarak geride bırakmıştır. Son asrın en büyük sağlık krizini milletimizi muhalefetin sahra hastanesi diyerek reklamını yaptığı derme çarpma yapılara muhtaç etmeden hamdolsun alnımızın akıyla yönettik. Ne yaptı bu CHP, Adana'da hali biliyorsunuz değil mi? Tuttular bunlar hali şehir hastanesi diye benim milletime kasmaya çalıştılar. Utanmadan, sıkılmadan bay Kemal oranın açılışını yapmaya gitti. Öyle çadırdan hastane olur mu? Ama bay Kemal'e sorarsan olur. Çünkü hayatı böyle geçti. Kendi vatandaşlarımıza birinci sınıf sağlık hizmeti sunarken 161 ülke, 12 uluslararası kuruluşa da tıbbi yardım malzemesi gönderdik. Bugün dünya ile rekabet edebilecek seviyedeki kamu ve özel hastanelerimiz becerileri ve çalışkanlıkları herkesce takdir edilen doktorlarımızla hizmet kalitesini yükselten alt yapımız ve nitelikli personelimizle sağlığın küresel yıldızı haline geldik.

Elbette her büyük reformda her büyük değişimde olduğu gibi bu alanda da ufak tefek aksilikler yaşanıyor, olabilir. Artık bu gemi yükünü yüklenmiş, rotasına girmiş ve menziline doğru gitmektedir. Ülkemizin sağlık alanındaki kazanımlarına halel getirecek hiç bir olumsuzluğa meydan veremeyiz. Tam tersine elimizdeki imkanları daha verimli kullanacak daha ileriye taşıyacak adımlarla yolumuza devam edeceğiz. Bilhassa şehir hastanelerimizin hasta ve çalışan memnuniyetini yükseltmekten, akademik vasfını güçlendirmeye kadar her konuda ne gerekiyorsa yapacağız. Beşeri sermayemizle teknolojik imkanları en üst seviyede birleştirerek her şehir hastanemizi ulusal ve uluslararası düzeyde birer marka haline getireceğiz. 

Sağlık ordumuza katılan her doktorumuzu, asistanımızı, hocamızı, akademik statü ve özlük hakları bakımından destekleyerek markalaşma sürecini hızlandıracağız. Hep beraber daha çok çalışarak, daha çok üreterek dünyayı daha iyi takip ederek, kendimizi daha iyi geliştirerek inşallah ülkemizi 2053 sağlık vizyonu ile buluşturacağız.

Gençlerimize bırakacağımız en önemli miras, sağlık başta olmak üzere her alanda onlara hayallerini gerçeğe dönüştürecek ruhu aşılamak ve imkanı vermektir. Vatandaşlarımızın her birinin ama özellikle gençlerimizin başka ülkelerdeki hiçbir şeye gıpta ile baklayacakları, gelişmişlikte bir Türkiye'yi inşa edene kadar bize durmak duraksamak yok. Haramdır, durmayacağız Türkiye'nin kaybetmeyi göze alacak tek bir evladı yoktur. Bila istisna her insanımız potansiyeli, enerjisi, kabiliyeti ile bizim için ülkemiz için milletimiz için değerlidir, kıymetlidir. Hiç kimsenin bu mümtaz hazineyi elimizden almasına rıza göstermeyeceğiz. Hiç kimsenin ülkenin birikimlerini heba edecek, milletimizin geleceğini tehlikeye atacak fütursuzluklar sergilemesine izin veremeyiz. Hele hele küresel yönetim mekanizmalarının yeniden kurgulandığı bir dönemde böyle bir felaketi asla göze alamayız. Bir gönül sultanı bakın ne diyor; İdrak kulağından gaflet kavuğunu çıkarmayana nasihat kar etmez. Elbette tüm bu söylediklerimiz idrak kulağı açık olanlar için bir anlam taşıyor. Bunun için milletimizin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da irfanı ve feraseti ile önündeki tablonun kendisine işaret ettiği farkı görerek Türkiye yüzyılı için en doğru kararı vereceğine yürekten inanıyorum.

Bu yüzyılın adı Türkiye Yüzyılı. Unutmayın, değerli misafirler dünyamız koronavirüs salgınında hem elindeki imkanların kıymetini hem de zaafları üzerinden refah düzeninin ne kadar kırılgan olduğunu gördü. Rusya- Ukrayna savaşı da nükleer silah kullanma tehditlerine kadar uzanan boyutlarıyla dünyanın güvenlik düzenindeki kırılganlıklarının müşahade edilmesine vesile oldu. Ülkemizi merkez aldığımızda batıdan doğuya, kuzeyden güneye her tarafta güvenlik krizlerinin ve istikrarsızlıklarının yol açtığı huzursuzluk iklimi hakim. Türkiye bu endişe verici tablodan maruz kaldığı tüm saldırılara ve yaşadığı tüm badirelere rağmen güven ve huzur adı olarak ayrışmaktadır.

Eskiden beri gelişmiş ülkelerle mukayese ederek kendi eksiklerimize kusurlarımıza, yetersizliklerimize hayıflanan bir kesim vardır. Rahmetli Mehmet Akif'in bile batının fennine, tekniğine, bilimine olan gıptasını dile getirdiği şiirleri vardır. Hangi radikal ideolojiye mensup olursa olsun ülkemizi terk edenlerin istikametlerini hep Batı'ya çevirmeleri de kendi içindeki tutarsızlığa rağmen bir hakikat olarak tarihimizdeki yerini almıştır. Son dönemde sosyal medya mecralarında yine gelişmiş ülke güzellemelerinin yapıldığını özellikle gençlerimizin bilinçaltlarına mutlaka buralara gidilmesi fikrinin aşılanmaya çalışıldığını görüyoruz. Bunlara cevabı önce ülkemizin yakın dönemde yetiştirdiği en büyük mütefekkillerden Cemil Meriç'in diliyle verelim; Vatanlarını yaşanmaz bulanlar vatanlarını yaşanmaz kılanlardır.

Cemil Meriç'in dediği gibi Türkiye'yi böyle göstermeye çalışanlar aslında ülkenin bu hale gelmesi için her türlü sinsiliği yapanlardır. Gelişmiş ülkelerin bugünkü zenginliklerinin gerisindeki sömürge düzenini, kan, vahşet ve soygun tarihini bir kenara bırakıyorum. Bu ülkelerin en önemli alamet-i farikaları olan güvenlik ve refah sırça köşkü yaşanan her küresel krizle biraz daha çatlamakta biraz daha kırılmaktadır. Türkiye'nin sadece savaş bölgelerinden kaçanların değil gelişmiş ülke vatandaşlarının da adeta sığınağı haline dönüşmesinde bu acı gerçeğin payı vardır.

Anadolu asırlardır her istikametten gelen mazlumların ve mağdurların sadece ve sadece insan vasıflarıyla kabul gördüğü belki de dünyadaki tek coğrafyadır. Bugün de dünyanın dört bir yanından gelen milyonları biz misafir ediyoruz. Ülkemizi bir kurtuluş kapısı veya kurtuluşa giden yolun geçiş yolu olarak görerek bu topraklara yönelen herkes aslında bize çok önemli bir mesaj veriyor. Yaşadığımız toprakların vatanımızın, devletimizin, ülkemizin mensubu olduğumuz milletin kıymetini kardeşlerim çok iyi bilmeliyiz. Vatanlarını kaybedenlerin, devletleri yıkılanların başlarına hangi felaketin geldiğini görmek için sadece kafamızı kaldırıp bir bakmamız yeterlidir. Sizi zor gününde sarıp sarmalayacak, gerektiğinde ekmeğini, aşını, suyunu bölüşecek bir milletin mensubu değilseniz vay halinize. Buna rağmen hala başka ülkelerin, başka toplumların, başka hayat biçimlerinin güzellemesini yapanların gayesi birey olarak bize iyilik etmek değil, tam tersine en büyük gücümüz olan sosyal yapımızı çökertmektir. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Ardahan'da depremden etkilenen vatandaşlar geceyi çadırlarda geçirdi

Ardahan'da depremden etkilenen vatandaşlar geceyi çadırlarda geçirdi