Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı'nda açıklamalarda bulundu. CHP'yi sert sözlerle eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "CHP'nin azıcık ar duygusu varsa taciz, tecavüz, hırsızlık iddialarından temizlenmeden milletin karşısına çıkmaması lazım." ifadelerini kullandı. "Gün geçmiyor ki bir taciz olayı, tecavüz olayı, hırsızlık olayı duymayalım." diyen Erdoğan, "Şu anda adliye adliye dolaşıyorlar. Bunun neresi temiz? Çık, açık net kendini bir check et. Ciddi manada bir check-up'tan geçmesi gerekiyor. Hem ruhsal hem fiziki olarak." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Üniversite öğrencilerine müjde vermek istiyorum" diyerek 2021 yılında lisans öğrencilerine 650 TL, Yüksek Lisans öğrencilerine 1300 TL ve Doktora öğrencilerine ise 1950 TL burs ve kredi ödeneceğini duyurdu. Erdoğan son olarak, AİHM'nin Demirtaş kararını sert sözlerle eleştirdi ve 'Karar tamamen siyasidir. Bu karar çifte standarttır, ikiyüzlülüktür." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle;
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda, TBMM Genel Kurulu'nda geçen hafta kabul edilen 2021 yılı bütçesinin ülkeye ve millete hayırlı olmasını diledi.
Bütçe görüşmelerinin, Meclisin temel görevleri arasında ilk sıralarda yer aldığını söyleyen Erdoğan, Meclis'te kabul edilmesiyle bütçenin artık, iktidarı ve muhalefetiyle tüm Meclis'in, tüm ülkenin ve milletin bütçesi haline geldiğini dile getirdi.
Demokrasilerin, iktidarla birlikte muhalefetin de varlığıyla anlam kazandığını ifade eden Erdoğan, böylesine önemli bir sürecin, Meclis'in tamamının yoğun mesaisinin ardından nihayete ermesinin, Türkiye'deki demokrasinin işleyişinin en önemli göstergelerinden olduğuna işaret etti.
Komisyondaki ve Genel Kurul'daki görüşmeler sırasında teklifleri ve tenkitleriyle bütçeye katkı sunan, istisnasız tüm milletvekillerine teşekkür eden Erdoğan, "Bu bütçe, 83 milyon vatandaşımızın her birine hizmet edecek, her insanımızın hayatına dokunacak, her bireyin geleceğinin inşasına katkı verecek bir belgedir." dedi.
Her bütçenin önemli olduğunu ancak bu yıl, koronavirüs salgınının etkisini sürdürdüğü bir dönemde hazırlanıp yürürlüğe girecek olması nedeniyle, 2021 bütçesinin ayrı bir ehemmiyete sahip olduğunu belirten Erdoğan, "Amacımız, bir yandan salgının olumsuz etkilerini azaltmak diğer yandan da ülkemizi hedeflerine doğru adım adım yaklaştırmaktır." diye konuştu.
Erdoğan, böylesine kritik bir dönemde, bütçe üzerindeki tartışmaların hem daha yoğun hem daha kapsamlı olmasının gayet tabii olduğunu söyleyerek, "Önemli olan bu tartışmaların ahlaki, adil, yapıcı bir zeminde yürümesidir. Hakaretten, iftiradan, yalandan, çarpıtmadan uzak her eleştiriye, katılmasak da saygımız vardır." ifadelerini kullandı.
Bütçe görüşmelerinde saygıya layık pek çok muhalif görüşün ifade edildiğini, seviyeli değerlendirmelerin ortaya koyulduğunu aktaran Erdoğan, "Fikri olan fikrini söyler, fikri olmayan ise yalanla, iftirayla, hakaretle kendini göstermeye çalışır. Bütçe görüşmeleri sırasında bu yönteme başvuranlar da olduğunu üzüntüyle gördük." değerlendirmesini yaptı.
Bu yıl 747'nci vuslat yılı olan Mevlana'nın, "Testinin içinde ne varsa dışına da o sızar." sözünü hatırlatan Erdoğan, "Şahsımıza, partimize, grubumuza, hükümetimize ahlak ve nezaket sınırlarını aşarak saldıranların yaptıkları, içlerindeki kini, nefreti, cürufu dışa yansıtmaktan ibarettir. Bu durumun takdirini milletimize bırakıyoruz." dedi.
"BUNLARIN ÜSLUPLARI KİŞİLİKLERİNİN YANSIMASI"
Eskilerin, "Üslub-u beyan, ayniyle insan" dediğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bunların da üslupları kişiliklerinin yansımasıdır. Bizim üzüldüğümüz husus, ülkemizde vizyoner politika ortaya koyan, program ve proje üreten, halkın kafasını karıştırmaya değil gönlünü kazanmaya çalışan bir muhalefet anlayışının eksikliğidir. 'Çamur at, tutmazsa da izi kalır.' mantığıyla her gün yeni bir yalan söyleyen, yalanı yüzüne vurulduğunda ise hiç utanıp sıkılmadan hemen bir sonraki yalana geçen, bazen dönüp eski yalanları yeniden tekrarlayan bu zihniyetle hiçbir yere varamayız. Bizimle vizyonda, programda, projede yarışamayanların işi, kendi aralarında hakaret, iftira, yalan yarışına çevirmeleri, ülkemiz adına bir kayıptır. Üstelik bu yalanları milletin gözünün içine baka baka ve kendilerinden gayet emin şekilde söylüyorlar. Bir doğrunun yanına dokuz yalan katarak çizdikleri resme herkesin de inanmasını bekliyorlar. Kendilerine itibar etmeyen işçi, çiftçi, öğretmen, yargı mensubu, polis, asker kim varsa herkese hakaret etmekten de çekinmiyorlar.
Sanıyorum bunlar kendilerini halen herkesi karşılarında hizaya diktikleri tek parti devrinde sanıyorlar. Öğretmen CHP'liyse 'makbul', değilse 'kötü.' Çiftçi CHP'ye oy veriyorsa 'iyi', vermiyorsa 'cahil.' Yargı mensubu CHP'nin istediği gibi davranıyorsa 'saygıdeğer', kendi vicdanına göre hareket ediyorsa 'militan.' Polis CHP'nin arzusu istikametinde hareket ediyorsa 'aferin', kanuna ve amirlerinin emirlerine göre davranıyorsa 'zorba.' Bu listeyi her meslek grubu, her fert için uzatmak mümkündür. Sanıyorum bu zatlara Türkiye'nin 70 yıldır demokrasiyle yönetildiğini sık sık hatırlatmak gerekiyor. Demokraside asıl olanın, sağa sola tehditler yağdırmak değil, ülkeye ve millete hizmet etmek olduğunu da bu hatırlatmanın üzerine eklemeliyiz."
"GÜNDEM SAPTIRMAYA ÇALIŞANLAR BEYHUDE YERE ÇIRPINIYOR"
Bu ülkede hiç kimsenin CHP'nin keyfine göre hareket etme, CHP'nin istediği gibi davranma mecburiyeti olmadığını vurgulayan Erdoğan, sunları kaydetti:
"Hepsini bir kenara bıraktık, hiç değilse, bu toplumu millet yapan hasletlerin başında gelen dayanışma, yardımlaşma, paylaşma ruhumuza saygı gösterseler, ona da razıyız. Allah rızası için iş yapmak nedir, milletin gönlünü kazanmak nedir bilmeyenler, salgın döneminde yapılan hayırlı işleri lekelemek için adeta canhıraş bir çaba içinde. Kendilerinden bu üstün gayretin en azından bir kısmını, ülkenin hayrına işlere hasretmelerini bekliyoruz. Çünkü biz 2023 hedeflerimizin karşısına çok daha iddialı hedeflerle, 2053 vizyonumuzun karşısına çok daha geniş vizyonlarla, 2071 hayalimizin karşısına çok daha büyük hayallerle çıkan bir muhalefet görmek istiyoruz. Proje üretmek yerine başkalarının projelerine payandalık etmek, kendi hayalini kurmak yerine başkalarının hayalinde figüran olmak bizim asla itibar veya takdir edeceğimiz bir siyaset tarzı değildir. Kendi partilerinin içini bir ur gibi sardığı anlaşılan taciz, tecavüz, hırsızlık vakalarına karşı erdemli bir duruş sergilemek yerine, yalan ve iftira çıtasını yükselterek gündem saptırmaya çalışanlar beyhude yere çırpınıyor.
CHP'nin eğer azıcık ar, haya duygusu varsa tüm bu taciz, tecavüz, hırsızlık iddialarından temizlenmeden milletin karşısına çıkmaması lazımdır. Gün geçmiyor ki bir taciz, tecavüz, hırsızlık olayı duymayalım. Ondan sonra utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan çıkıyor ne diyor? 'Bizim başkanlarımız şöyle temizdir, böyle temizdir. Şöyle başarılıdır, böyle başarılıdır.' Şu anda adliye adliye dolaşıyorlar. Bunun neresi temiz? Çık açık, net kendini bir check et. Hem ruhsal hem de fiziki olarak ciddi manada bir check-up'tan geçmesi lazım. Milletimiz, daha muhalefetteyken böylesine derin ahlaki zafiyetler içine düşenlerin, Allah göstermesin, iktidarı ele geçirirse neler yapabileceğini, geçmişteki örneklerinden zaten biliyor. Gerçi dün söyledikleri her şeyi bugün inkar edenlere ne desek boş, onun da farkındayız. Ama milletimize olan saygımız gereği, bu gerçekleri her fırsatta ifade etmek mecburiyetindeyiz. Bu zihniyetin geçmişteki faşizan uygulamalarını da tacizden tecavüze, hırsızlıktan iftiraya varan tüm çarpıklıklarını da bıkmadan, usanmadan yüzlerine vurmayı sürdüreceğiz. Ne kadar bağırırlarsa bağırsınlar, tepeden tırnağa her yerlerini saran taciz, tecavüz, hırsızlık rezilliklerinin hesabını vermekten kurtulamayacaklar."
Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
KILIÇDAROĞLU'NA: SEN NE YAPIYORSUN? FARKINDA MISIN? BU NE SAPKINLIKTIR
Tepeden tırnağa taciz, tecavüz, hırsızlık rezilliklerinin hesabını vermekten kurtulamayacaklar. Dün de 'uyuşturucuya vergi alınmalı' dediler. Uyuşturucu kaçakçılarına, organ mafyasına vergi demek, uyuşturucu kaçakçısı olabilirsin, organ mafyası olabilirsin demektir. Sen ne yapıyorsun? Farkında mısın? Bu ne sapkınlıktır.
Buldukları her fırsatta tek parti faşizmine dönüyorlar. Bu zihniyet Kuran-ı Kerim'i ve ezanı Türkçe okumak garabetine kalkıştı.
Asıl mesele niçin bu yola başvurulduğu. Tasavvufta 'Edep yahu' kaidesi var. Buna dikkat etmezsen rezil olursun. Bunların da akıbeti budur.
Kuran-ı Kerim'e inanıyorsanız ona gereken hürmeti göstermek zorundasınız.
Eyüp Sultan'da seçim öncesinde kalkıp da bir mihrabiye yerine Kuran-ı Kerim'i önüne açıp, orada Yasin-i Şerif'ten belli bir bölümü, aslına uygun okumak, sana bir şey getirmez. E niye onu da Türkçe okumadın? Onu da Türkçe okusaydın. Bak bakalım millet sana ne değer veriyor.
Hz. Mevlana'nın izinden gidiyorsanız bu yolun geleneklerine saygı göstermek zorundasınız.
Kimsenin inancımıza, kültürümüze, meşrebimize el ve dil uzatmasına müsaade etmeyiz. Her şey istismar. Ve gereken dersi gereken hesabı sormak suretiyle bunlar alacak. Gereken dersi gereken hesabı sormak suretiyle alacaklar.
Ülkemizi ileriye götürecek her hizmetin başımızın üstünde yeri vardır. Ama milletimizin değerlerine, tarihine kültürüne yönelik, hiçbir saldırıyı da hoş görmeyiz.
Geçmişte uzunca bir süre ülkemizin enerjisini bu tür konularla heba edenlere aynı oyunları oynamalarına izin vermeyeceğiz.
17-25 Aralık darbe girişimi sonrası FETÖ'nün montaj kasetlerini Meclis'te yayınlayanlara bu görevleri verenleri biliyoruz.
PKK'dan FETÖ'ye kadar terör örgütlerini üzerimize salanlarla bunların içeride borazanlığını yapanlar aynı kapıya çıkıyor.
Bu zihniyet PKK'lı teröristlere 'hendek kazan arkadaşlar' diyen, YPG'lileri 'vatanını savunanlar' diye niteleyen zihniyettir.
Bu zihniyet ekonominin kötüye gitmesinden ve salgının artmasından dahi siyasi çıkar elde etmeyi umacak kadar alçalan bir zihniyettir.
Dün çıktı ülkemize yurt dışı ve yurt içinden kaynak kazandırmak için zaman zaman başvurduğumuz 'Varlık Barışı' uygulamasını, uyuşturucu, fuhuş, organ ticaretiyle irtibatlandıracak kadar alçaldı ve düştü. Bunun adı, o zatın kendi meşrebinde dahi, düşkünlüktür. İşte bu kendi ülkesine ve halkına husumeti, siyasetinin merkezine oturtan zihniyeti, ona sufle verenlerle birlikte tarihe gömmek hep birlikte boynumuzun borcudur.
Her şey gibi muhalefetin de yerli ve millisini ülkemize kazandırmak inşallah bize nasip olacaktır. Cumhur İttifakı'yla birlikte önce 2023, ardından da çok daha güçlü şekilde yoluna devam ettirmekte kararlıyız. Bu hedefe ulaşana kadar hiçbirimize durmak, dinlenmek yoktur.
Taciz, tecavüz, hırsızlık iddialarıyla dolu olanların bu hazdan habersiz olarak siyasetten silinip gidecek olmaları ne acı. Bütçe görüşmelerinde Efkan Bey, bu süreç içinde CHP'nin nereden nereye geldiğini çok açık, net ortaya koydu. Kendisinin TV programlarında nasıl sözler verdiğini, eğer şu kadar oy alamazsam, çeker giderim dediği halde, hâlâ nasıl o koltukta oturuyor mümkün değil. Yüzüne baka baka Efkan Bey bunları söyledi. Ama yüz ola yüz... Yüz yoksa ne ola?
Bugün 'Türkiye' denilince akla ilk insanlık geliyor. Adalet, haysiyetli bir dış politika geliyor.
Türkiye tüm mazlum ve mağdurlara umut aşılıyor. Tüm dünyada diklenmeden dik duruşu temsil ediyor. Türkiye'nin yıldızı yükseldikçe maruz kaldığı saldırılar da artıyor. Satranç tahtasını andıran uluslararası arenada oyun kuran Türkiye gerçeği, çatışma ve kaostan beslenenleri rahatsız ediyor.
Oysa ne Türkiye'nin ekseninde bir kayma ne de ülkemizin terör örgütleriyle mücadelesinde bir zaafiyet vardır. 'Bu teröristleri ezeceğiz, inlerinde vuracağız' dedik ve vuruyoruz. Ara vermek yok. Aynı kararlılıkla, askerimizle, polisimizle, jandarmamızla tüm korucu korumalarımızla bu mücadeleyi devam ettiriyoruz. Bu bir azmin gereğidir. Ülkemiz DEAŞ başta olmak üzere terör örgütleriyle pek çok farklı coğrafyada göğüs göğse çarpışan tek NATO ülkesidir.
Dağlık Karabağ'da 30 yıldır göz yumulan işgal düzeninin son bulmasına katkı sağladık.
Dış politika vizyonları 'Kemalist Türkiye'den Faşist İtalya'ya Selam' göndermekten ibaret olanların böyle bir ufku, özgüveni anlamasını da beklemiyoruz. Boraltan Faciası'nın müsebbiblerinin, Karadağ'daki zaferin heyecanını hissetmelerinin güçlüğünün de farkındayız.
Avrupa ve ABD ile ilişkilerimizi geliştirirken, Türk dünyasını, Asya'yı, Latin Amerika'yı, Afrika'yı asla ihmal edemeyiz. Bununla birlikte tüm çabalarımıza rağmen 2020 yılı Avrupa ve ABD ile ilişkilerimizin suni gündemlerle sınandığı bir yıl oldu.
Yeni yılda ABD ve Avrupa ile olan münasebetlerimizde yeni bir sayfa açmayı arzu ediyoruz. Çok yönlü siyasi, ekonomik ve askeri işbirliklerimizi ABD ile köklü bağlantılarımızın alternatifi olarak görmüyoruz. AB'nin de Türkiye'yi kendinden uzaklaştıran stratejik körlükten biran önce kurtulmasını ümit ediyoruz
Türkiye hem Doğu Akdeniz meselesinde hem de S-400'ler konusunda hak etmediği çifte standartlar ile karşılaştı. Yeni yılda ABD ve Avrupa ile olan münasebetlerimizde yeni bir sayfa açmayı arzu ediyoruz.
Bize bir adım gelene biz hep koşarak gittik. Bugün de aynı samimiyeti muhafaza ediyoruz.
Uzattığımız eli tutan tüm dostlarımızla birlikte çalışmayı sürdüreceğiz.
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNE BURS VE KREDİ MÜJDESİ
Üniversite öğrencilerine müjde vermek istiyorum. Gençlik ve Spor Bakanlığımız vasıtasıyla 2021 yılında öğrencilerimize vereceğimiz kredi ve burs miktarını belirledik. 2020 yılında lisans öğrencilerine 550 TL, Yüksek Lisans'a 1100 TL, Doktora'da 1650 TL olarak uyguladığımız kredi ve burs ödemelerinin toplam ödemelerini 9 milyar 670 milyon TL'yi buldu. Önümüzdeki yıl ise lisansta bu rakamı 550'den 650 TL'ye çıkarmış bulunuyoruz. 1100 TL olan Yüksek Lisans'ı 1300 TL'ye, Doktora'da ise 1650 TL olan ödemeyi 1950 TL'ye çıkarmış oluyoruz.
Ocak ayında 452 bin öğrencimizin hesabına burs, 1 milyon 11 bin öğrencimizin hesabına kredi olarak bu tutarlar yatıracaktır.
AİHM'NİN DEMİRTAŞ KARARI
AİHM'nin Selahattin Demirtaş hakkındaki karara da değinmek istiyorum.
Sadece burada verilen kararlar mahkemelerimiz tarafından değerlendirilir. AİHM bu kararı iç hukuk yolları tüketilmeden alarak istisnai bir uygulama yapmıştır.
Kaldı ki biz bireysel başvuru adımını attığımız zaman Türkiye'de Anayasa Mahkemesi'nin tüm yolları tüketme unsuru olarak gördük. Ondan sonra AİHM devreye girebilir. Bu şekilde bu adım atıldı.
Şimdi görüyoruz ki tüm yollar tüketilmeden AİHM bu kararı almıştır. Bu adımlar tamamıyla siyasidir. Bunun da gerekçesini biliyoruz.
Resmen çifte standarttır, hatta iki yüzlülüktür.
Ey AİHM sen anlamasan da biz anlatmaya devam edeceğiz.
İstisnasını bir kenara bıraksak bile, Selahaddin Demirtaş’la ilgili hüküm, aynı mahkemenin mesela İspanya’daki Batasuna Partisi kararındaki gerekçelerle açıkça çelişmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye nezdinde saygı görmek istiyorsa önce dönüp kendi çelişkilerini sorgulamalıdır."