Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu, gelecek dönemde Türkiye'ye yeni bir yatırım sürecinin başlayacağını, 2021 ve 2022'de bu anlamda çok güzel haberler geleceğini belirterek, "Şu anda yatırım kararı alınmış toplam 52 proje var. Bu projelerin toplam yatırım bedeli yaklaşık 4 milyar dolar, taahhüt edilen istihdamı ise 10 bin 500 civarında." dedi.
Dağlıoğlu, basın mensuplarıyla bir araya geldiği toplantıda, Türkiye'de Uluslararası Doğrudan Yatırımlar (UDY) hakkında bilgi verdi.
Şu anda yatırım kararı alınmış toplam 52 projenin bulunduğunu anlatan Dağlıoğlu, bu projelerin toplam yatırım bedelinin yaklaşık 4 milyar dolar, taahhüt edilen istihdamının ise 10 bin 500 civarında olduğunu söyledi.
Dağlıoğlu, projelerin ABD, Almanya, Türkiye, İspanya, Hollanda ve Hindistan başta olmak üzere 17 farklı ülkeden geldiğini aktararak, "Projeler yatırım değerine göre kimya ürünleri, demir çelik ve diğer metaller, enerji, motorlu taşıtlar ve ulaştırma araçları ile madencilik/taş ocakçılığı başta olmak üzere 18 farklı sektörden oluşuyor. Projelerin 36'sı sıfırdan yatırım, kalan 16'sı ise genişleme yatırımı." diye konuştu.
Bu yılın haziran ayı itibarıyla potansiyel yatırım olarak görülen 82 projenin 70'inin araştırma ve fizibilite aşamasında bulunduğu bilgisini veren Dağlıoğlu, şunları kaydetti:
"Potansiyel projelerin toplam yatırım bedeli yaklaşık 4,76 milyar dolar, toplam taahhüt edilen istihdamı ise yaklaşık 15 bin 800 düzeyinde. Projeler bilgi ve iletişim teknolojileri, gıda ürünleri, makine ve ekipmanları, kimya ürünleri ve motorlu taşıtlar için yedek parça sektörleri başta olmak üzere 23 farklı sektörü kapsıyor. Projelere yatırım değerine göre baktığımızda Almanya, Güney Kore, ABD, Türkiye, Japonya, Kanada ve BAE başta olmak üzere 27 farklı ülkeden geldiğini görüyoruz."
"Mobilite dünyasına adapte olunması gerek"
Dağlıoğlu, uluslararası doğrudan yatırımlar açısından öncelikli sektörlerden bahsederek, bu sektörleri; "e-mobilite, yaşam bilimleri (ilaç, tıbbi cihaz, hastane hizmetleri), sağlık, bilgi ve iletişim teknolojileri (tüketici elektroniği, ICT, yazılım), otomotiv, enerji, kimya-petrokimya, makine, savunma ve havacılık, lojistik, altyapı, tarım, gıda & içecek." şeklinde sıraladı.
Mobilite dünyasına adapte olunması gerektiğini vurgulayan Dağlıoğlu, "Bunu yapmazsak önemli bir fırsatı ıskalayabiliriz." dedi.
Dağlıoğlu, 1995'te ihracatın yüzde 27'sinin orta-yüksek teknoloji ürünlerden ibaret olduğunu, bugün bu oranın yüzde 40 seviyelerine çıktığını ifade etti.
2019-2020 Eylem Planı konusunda yapılan görüşmelerde, toplam 42 eylemden 21'inin tamamlandığının öğrenildiğini aktaran Dağlıoğlu, şunları söyledi:
"Yatırımcıların korunmasını esas alan çerçeve kanun taslağı çalışmaları Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile koordinasyon içerisinde yürütülerek son aşamaya getirildi. Öte yandan Yatırım Ofisi olarak finansal yatırımcılara da stratejik yatırımcılar kadar önem vermekteyiz. Bu kapsamda özel sermaye ve girişim sermayesi fonlarından ülkemize daha fazla yatırım kazandırmaya çalışıyoruz. Ayrıca LP olarak tabir edilen ve fonlara yatırım yapan uluslararası finans kurumları, emeklilik fonları, varlık fonları, aile ofisleri ve varlıklı bireyler gibi büyük ölçekli yatırımcıları Türkiye'de yatırım yapmak üzere kurulan özel sermaye ve girişim sermayesi fonlarına yatırım yapmaya ikna etmeye çalışıyoruz."
"Türkiye'de Şubat 2020 itibarıyla 1.236 Ar-Ge merkezi var"
Burak Dağlıoğlu, Türkiye'de Şubat 2020 itibarıyla 187'si uluslararası olmak üzere toplam 1.236 Ar-Ge merkezi bulunduğundan bahsederek, toplam 60 bin 173 personel istihdam edilen bu merkezlerin sayısının artmasını istediklerini ifade etti.
Dağlıoğlu, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi'nin bugüne kadar 23 milyar dolarlık 224 yatırım projesini ülkeye kazandırdığına, bu yatırımlar kapsamında yaklaşık 48 bin istihdam öngörüldüğüne dikkati çekti.
Türkiye'de 2003'ten Nisan 2020'ye kadar 219 milyar dolarlık UDY gerçekleştirildiğini aktaran Dağlıoğlu, gelen UDY'lerin ülke bazlı dağılımının sırasıyla Hollanda, ABD, İngiltere, Avusturya, Luxemburg, Almanya, İspanya, Belçika, Fransa, Yunanistan, Azerbaycan, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, İtalya, İsviçre, Katar, Japonya, Suudi Arabistan, Kuveyt olduğunu söyledi.
"Avrupa'ya, Amerika'ya sırtımızı dönmedik"
Yatırımcının coğrafi profilinin belirlenmesi gerektiğine işaret eden Dağlıoğlu, "Türkiye'deki Avrupalı, Amerikalı, Körfezli veya Asyalı yatırımcıların farklı motivasyon, beklenti ve düşünme tekniği var." dedi.
Dağlıoğlu, yatırımlar açısından Asya'ya çok önem verdiklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Türkiye'ye 2002-2010 döneminde gelen UDY'nin yüzde 70'ten fazlası Avrupa'dan, yüzde 10'a yakını da Amerika'dan. Asya ülkelerinden gelen ise sadece yüzde 12 civarında. 2011'den günümüze kadar olan dönemde ise Asya ülkelerinin payı yüzde 22'nin üzerine çıkmış. Yani dünyanın ekonomik ağırlığı Asya'ya kayıyor; bu bir gerçek. Türkiye de bu gerçekten bağımsız hareket edemiyor.
Bunun 'Avrupa'ya, Amerika'ya sırtımızı dönme' gibi bir şeyle alakası yok. Zaman zaman bu yorumları da maalesef duyuyoruz. Amerikan yatırımları için zaten burada çok güçlü bir varlık var. Avrupa'yla da biz çok iç içeyiz ama Asya yatırımcısının daha az bildiği bir coğrafya ve buradaki iş kültürünü çok bilmiyor. Dolayısıyla Asya'dan yatırım çekmek için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz."
"Marttan haziran sonuna kadar 600 toplantı gerçekleştirdik"
Ahmet Burak Dağlıoğlu, konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Pandemi sürecinde yatırım ofislerinin faaliyetlerini artırdığını ve daha fazla mesai yaptığını vurgulayan Dağlıoğlu, "Burada uluslararası yatırımcılarımız ve yerli şirketlerimizin faaliyetlerinin devamı bizim için esas oldu. Salgın sürecinde ekonomik faaliyet tabii ki yavaşladı ama durmaması, çarkların dönmesi, uluslararası yatırımcıların buradan ihracatlarına devam edebilmesi ve küresel tedarik zincirindeki varlıklarını devam ettirmeleri için elimizden geleni yaptık." diye konuştu.
Dağlıoğlu, Türkiye'nin dünyadaki birçok diğer ülkeye göre pandemi sürecini daha başarılı yönettiğini belirterek, bu bağlamda sürecin nasıl ele alındığını uluslararası yatırımcılara anlattıklarını, marttan haziran sonuna kadar 600 toplantı gerçekleştirdiklerini söyledi.
Son iki ayda toplam 16 etkinlik yapıldığına değinen Dağlıoğlu, bu etkinliklerde ABD, İtalya, Singapur ve Körfez ülkeleri özelinde spesifik konuların ele alındığını, ayrıca yatırımcının sorunlarına hızlı çözüm için kurum içinde bir "Görev Gücü" oluşturulduğunu anlattı.
"Yeni bir yatırım sürecinin başlayacak"
Dağlıoğlu, gelecek dönemde yeni bir yatırım sürecinin başlayacağını belirterek, "Ben 2021 ve 2022'de bu anlamda çok güzel haberler geleceğini düşünüyorum." ifadesini kullandı.
Ar-Ge ve teknolojide de gelecek yıllarda daha çok yatırım kazanılacağını düşündüğünü aktaran Dağlıoğlu, şunları kaydetti:
"Tabii burada Türkiye'nin en güçlü kası yetkin mühendisleri. Bundan yaklaşık 7 yıl önce portföyümüze giren otomobil mühendisliği şirketi AVL, yatırım değeri olarak 100 bin avro civarındaydı ama günümüzde geldiğimiz noktada dünyanın en doğusundan en batısına teknoloji ihraç eden bir şirkete dönüştü. Bunların artacağını, Türkiye'de teknolojiyi daha ileri seviyelere götürecek bu yetkin insan gücünün uluslararası yatırımcılar tarafından anlaşıldığı ve bu değerin kabul gördüğü bir yatırım gündemi bekliyoruz."
"Uluslararası doğrudan yatırım çekmeye devam edeceğiz"
Dağlıoğlu, pandemi sonrası tedarik merkezinin Türkiye’ye kayabileceğine ilişkin söylemleri de değerlendirerek, şu ifadeleri kullandı:
"Şu anda öncelik şirketlerin en az hasarla faaliyetlerine devam etmesi. Pandemi sürecinde hiç Türkiye'de olmayan şirketlerden, mobilite, dijitalleşme ve lojistik alanlarında yeni bilgi talepleri dosyaları aldık. Portföyümüze yeni projeler girdi. Bu bağlamda Asya'dan da üreticiler var. Bu süreçte dünyadaki bütün bu raporları ve görüşleri takip ettik. Gerçekten Türkiye için bir fırsat olduğunu gösteriyorlar. İş dünyamızın bunun farkında olması lazım. Bütün tartışma küresel tedarik zincirleri etrafında dönüyor. "
Türkiye'nin küresel tedarik zincirlerine halihazırda entegre bir ekonomi olduğunu vurgulayan Dağlıoğlu, buradan daha fazla pay alınabileceğini dile getirdi.
Dağlıoğlu, ülkelerin korumacılık eğiliminin pandemi sonrası hızlandığına dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Şöyle de bir gerçeklik var: Bu küresel tedarik zinciri dediğimiz şey bir şekilde çok güçlü. Tabii ki yatırımların, ekonomik faaliyetlerin veya tedarikin sadece maliyet odaklı değil, güvenlik, esneklik ve belki daha stoklu olacağına dair birçok şirketin satın alma yöneticisiyle yapılan görüşmeler var ama yine de tedarik zinciri konseptinin değişmeyeceğini görüyoruz. Farklı stratejiler olmakla beraber bu tedarik zinciri kavramı devam edecek. Yine bu bağlamda sadece bunların ülke içinde veya çok dar sınırlar arasında olacağından ziyade bölgeselleşmeden bahsediliyor. Türkiye burada bir avantaj sağlıyor ve pozitif ayrışıyor. Ben uluslararası doğrudan yatırım çekmeye devam edeceğimizi düşünüyorum."
"Volkswagen'in kararı ticari"
Burak Dağlıoğlu, Volkswagen'in Türkiye'deki yatırıma ilişkin son kararına yönelik değerlendirmelerinin sorulması üzerine, "Medyaya yansıyan kadarıyla gördüğümüz dünyadaki yatırım programlarını durdurmaları gerektiği. Volkswagen özelinde de ülke olarak elimizden gelenin en iyisini yaptık ve zaten diğer ülkelerden de ayrıştık. Gelinen noktada şirket ticari bir karar verdi." ifadelerini kullandı.
Dağlıoğlu, dünyada otomotiv sektörünün şuan çok dinamik olduğunu, şirket birleşmeleri ve iflasları yaşandığını belirterek, burada yeni yükselen oyuncular gördüklerinde onlara Türkiye'yi anlattıklarını vurguladı.
Türkiye'ye yatırımlarda bölgesel lojistik merkezi olmanın önemine işaret eden Dağlıoğlu, "Burada temel mesaj şu: Bir şirketin burada üretim yapıyor olması bize yetmemeli, çünkü gerçekten bu katma değeri belirli bir alanda tutuyor. yatırımın öncesindeki ve sorasındaki süreçleri de buraya kazanırsak, o şirketin ayağına burada bir çivi daha çakmış oluyoruz. Şirketleri buraya ne kadar bağlarsak yatırımın kalıcılığını da o kadar sağlarız." dedi.
Dağlıoğlu, İstanbul Havalimanı'nın bölgesel kargo merkezi rolüne yönelik de değerlendirmelerde bulunarak, "Türkiye'nin lojistik rolü pandemide hiç aksamadı ve bizim belki güçlü kaslarımızdan biri oldu. Şirketlerin Türkiye'de var olmaya devam etmeleri için lojistik rolümüzün gücü en önemli argümanlarımızdan biri. Bu bağlamda hava kargo da bunun bir parçası ve başarıyla devam ediyor diye gözlemliyoruz." şeklinde konuşmasını tamamladı.